Eksikliği ise ciddi sorunlara yol açıyor. Tüm yenidoğan bebeklere, doğumu izleyen üç ile beşinci günlerde, hipotiroid taraması yapılması gerekiyor.
Tiroid bezi, boynumuzun ön – alt kısmında yer alan ve salgıladığı tiroid hormonları ile metabolizmamızın işleyişini ayarlayan bir hormon kaynağı. Tiroid bezinden salgılanan tiroid hormonlarının az salgılandığı duruma ”hipotiroidi” adı veriliyor. Hipotiroidi, hayatın her yaşında rastlanılabilir bir hastalık. Halsizlik, yorgunluk, uykuya meyil, üşüme, büyüme geriliği gibi belirtilerle seyrediyor.
Acıbadem Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi, Büyüme ve Ergenlik Bölüm Sorumlusu Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, doğumsal hipotiroidinin doğuştan itibaren tiroid bezinin az çalışması nedeniyile tiroid hormonlarının az salgılanması olduğunu söylüyor. ”En önemli özelliği tedavi edilmediği takdirde kalıcı beyin hasarına yol açmasıdır” diyen Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, şu bilgileri veriyor:”Beyin gelişiminin yüzde 95’i ilk üç yaşta tamamlanır. Beyin gelişimini sağlayan en önemli madde ise tiroid hormonudur. Bu nedenle tiroid hormonu eksik olan bebeklerde değişik oranlarda zeka ve gelişim geriliği gözlenir.”
Zekâ gelişimini olumsuz etkiliyor
Doğumsal hipotiroidi hastalarının yaklaşık yüzde 70’i doğumda herhangi bir belirti vermiyor. Bebekler son derece normal görünüyor. Sık rastlanılan belirtiler ise şöyle:
– Pelte gibi az hareketli bebek
– Dil büyüklüğü
– Ses kalınlığı
– Uzamış yeni doğan sarılığı
– Göbek fıtığı
– Emme güçlüğü
Zamanla tanı konamayan ve tedavi edilmeyen bebeklerde akranlarından geri kalma gözlenir. Bu bebekler boynunu tutma, anneyi tanıma, oturma, emekleme gibi faaliyetlerde akranlarından geri kalırlar. Beslenme güçlükleri ve ses kalınlıkları vardır en önemlisi de zeka gelişimlerinde gerilik gözlenir.
Doğar doğmaz test yapılmalı
Doğumsal hipotiroidili bebeklerin erken teşhis ve tedavi edilmeleri gerekiyor. Bütün gelişmiş dünya ülkelerinde doğumdan sonra topuktan alınan bir damla kanla tiroid fonksiyonları inceleniyor. Bunun rutin bir sağlık hizmeti olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Büyükgebiz, şöyle devam ediyor:”Ülkemizde bazı üniversite hastaneleri ve bazı özel hastanelerde verilen bu hizmet dışında, ne yazık ki her doğan bebeğin doğumsal hipotiroidi inceleme şansı yoktu. Uzun süren çalışmalar sonucunda Sağlık Bakanlığı, yeni doğan fenilketonüri taramasına ilaveten bütün illerde doğumsal hipotiroidi hastalığı taramasını da zorunlu hale getirdi. Her yıl 1 milyon 400 bin doğum olduğu düşünülürse ve doğumsal hipotiroidinin 3200 doğumda bir saptandığı varsayılırsa, yılda ortalama 440 bebeğin doğumsal hipotiroidi riski olduğu gerçeği ortaya çıkar. Tanı konmaz ve tedavi edilmezlerse 440 bebek de zeka geriliği potansiyeli taşıyor demektir.
Bu nedenle ailelerin her yeni doğan bebekte doğumsal hipotiroidi için topuktan kan alınıp alınmadığını sorgulaması ve bu konunun takipçisi olmasında son derece fayda var. Erken tanı konup tedavi edilen hastalar, tamamen normal olarak hayatlarını sürdürebildikleri için anne ve babaların bu konuda hassas olması gerekiyor.”
Kan uyuşmazlığı ölü doğuma neden olabilir
Annenin kan grubunun RH negatif, babanınkinin ise pozitif olduğu durumlarda ortaya çıkan kan uyuşmazlığının, gebeliğin sağlıklı bir şekilde tamamlanması için yakından izlenmesi gerekiyor. Kan uyuşmazlığı yüksek riskli gebelik olarak değerlendiriliyor. Yenidoğan sarılığına ve ölü doğuma neden olabildiğinden bu konuda uzman klinikler tarafından takip edilmesi gerekiyor.
Ülkemizde kadınların yüzde 67.5’i kontrolden geçmiyor. Hamilelik dönemindeki rutin kontroller, oluşabilecek bir riskin önceden saptanması açısından büyük önem taşıyor.
Acıbadem Sağlık Grubu’nda hizmet veren risk taşıyan gebelere yönelik özel bir bakım programı olan ”Yüksek Riskli Gebelik Ünitesi” problemli gebeliklerin takibini üstleniyor. Ünitede, tekrarlayan düşük ve genetik hastalık öyküsü olan gebeler, ilaç kullanan ya da röntgen ışını alan, diyabet, tiroit, kalp hastalığı, hipertansiyon gibi sağlık sorunları olan gebeler takip ediliyor. Ele alınan en önemli konulardan birini de kan uyuşmazlığı oluşturuyor.