Hipertansiyon Belirtileri, Yüksek Tansiyon Belirtileri
Gençlerde, Çocuklarda, Yetişkinlerde Hiper Tansiyon
Şimdi de, yüksek tansiyonun, hastayı ilk rahatsız eden ve bir doktora gitmesine yol açan belirtilerinden söz edelim. Biliyoruz ki, henüz aşırı boyutlara ulaşmamış bir yüksek tansiyonun belirtisi yoktur. İşte bu nedenle, doktorlar hastalarının kendilerine geliş sebebi ne olursa olsun tansiyonlarını da mutlaka ölçerler. Zira bu ölçüm, başka hastalıkların tedavisi için alınacak önlemler açısından da önem taşır.Hipertansiyonun görülebilecek belirtileri içinde en önemlisi, sabahları yataktan kalkarken başın arkasından enseye doğru uzanan ancak kısa bir süre sonra geçen baş ağrılarıdır. Böyle bir ağrının başka nedenleri de olabilir. Ama hemen her gün bu tür bir ağrıyla uyanıyorsanız ve ağrının şiddeti giderek artıyorsa, doktorunuza hemen gitmeniz için önemli bir sebebiniz var demektir. Ama şunu da unutmayın: Pek çok baş ağrısının nedeni, telaş ve üzüntüdür. Tansiyonunuz son derece normal olduğu halde, kendinizi tansiyon hastası olarak görmeye başlarsanız, başınız mutlaka ağrıyacaktır.
Burada, “migren” dediğimiz başağrısı türünden de kısaca söz etmekte yarar var. Yüksek tansiyon, migrenin nedenleri arasında değildir. Ancak ikisinde de koşullar aynı olduğundan, bazı kişilerde hem migren, hem de yüksek tansiyon bulunabilir. Eğer hastada yüksek tansiyon olduğu halde teşhis edilememişse, ya da tedavisi gerektiği gibi yapılmıyorsa migren ağrıları da daha sık ve daha şiddetli görülür. Baş dönmesi, yüksek tansiyonun az rastlanan belirtilerinden biridir. Sebebi belirlenemeyen halsizlikler, tatilde ve işten uzak ortamlarda bile duyulan yorgunluk hisleri ise çok daha sık rastlanan tansiyon belirtileridir. Eğer hastanın tansiyonu oldukça aşırı bir düzeye yükselmişse, görme bozuklukları meydana gelebilir. Gelişmiş tedavi yöntemleri nedeniyle, hasta ihmalci davranıp doktora gitmemezlik etmediği takdirde körlük söz konusu değildir. Ancak, eğer tedavi geciktirilir ya da gerektiği gibi yapılmazsa o zaman tehlike büyür.
Hipertansiyonun birçok belirtisi, muhtelif organlarımız üzerindeki aşırı basınçtan kaynaklanır. Kalbin aşırı bir biçimde çalışmak zorunda kalması, kalp yetmezliğine ve soluk alamamaya neden olabilir. Bu durum ilk zamanlarda, kısa bir yürüyüşten sonra fazla yorulmak şeklinde kendini gösterir. Eğer tedavi ihmal edilirse gelişir ve sonuçta soluk alamamaya kadar gider. Bazen, gece üstüste gelen nefessizlik nöbetleri görülebilir. Kalbi besleyen atardamarların atheromasında, bu damarlar büyük ölçüde daralır. Yüksek tansiyon hastaları için sözkonusu tehlike daha da büyüktür. Kanla yeterince beslenemeyen kalp, bir de hipertansiyonun etkisiyle aşırı çalışmak zorunda kalınca, tıp dilinde “angına pectoris” dediğimiz, şiddetli göğüs ağrıları ortaya çıkar. Göğüs kafesinin ortasında hissedilen bu ağrı, soluksuz kalma gibi, önceleri, hafif yorgunluklardan sonra kendini gösterir. Zamanla en ufak bir hareket sonucu ortaya çıkar ve hasta, ağrısı geçinceye kadar yerinden kımıldayamaz. Eğer bir kalp atardamarı tamamen tıkanmışsa, “Thrombosis” dediğimiz durum ortaya çıkar. O zaman, ağrı dinlenme anında bile hissedilir ve “angina pectoris”e oranla çok daha şiddetlidir. Kalp atardamarlarından birinin bu şekilde tıkanması, halk arasında “kalp krizi” diye adlandırılan rahatsızlığa yol açar. Böbrek hastalıklarının kimi zaman yüksek tansiyona neden olduğunu daha önce belirtmiştik. Bunun tersi de doğrudur ve çok uzun süreli yüksek tansiyon dönemi sonunda, böbrekler etkilenir. Hasta, önceleri her gece bir kez, sonraları çok daha sık uyanarak tuvalete gitme gereksinimi duyar. Çok çabuk susar. Eğer, böbreklerdeki tahribat daha da şiddetlenirse, iştah ve enerjisini yitirir, sürekli halsiz ve yorgun olur.
Yüksek tansiyonlu insanlar, kalp damarlarının tıkanma tehlikesiyle karşı karşıya oldukları kadar, beyne giden damarların tıkanması tehlikesinden de çekinirler. Ansızın ortaya çıkan bu tehlikenin ilk belirtisi vücudun bir yanındaki kolun ya da bacağın kımıldayamaması, bu arada kişinin konuşma yeteneğini de yitirmesidir. Beynin tıkanan damardan etkilenen yöresine bağlı olmak üzere, hasta bilincini de yitirip komaya girebilir. Böyle bir durumda hastanın kurtulma şansı, çok değişik faktörlere bağlıdır. Birçok hasta, zamanla iyileşme gösterebilir. Tamamen iyileşenlerin sayısı ise çok azdır. Hipertansiyon tedavisinin bilinçli bir şekilde yapılması, ikinci bir şok olasılığını azaltır.
Yüksek tansiyonun beyin üzerindeki en büyük tehlikesi ise apopleksi denilen beyin kanamasıdır. Hastanın beynine giden bir atardamar çatlar, kan dokunun üzerine yayılarak beynin bir bölümünü tahrip eder. Hasta derhal komaya girer. Kurtulma şansı çok azdır.
Yüksek tansiyonla ilgili en büyük tehlikeleri böylece sıraladıktan sonra çok önemli bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Yukarıda belirttiğimiz son iki tehlike, çok ender görülen olaylardır. Asla unutmamak gerekir ki, hipertansiyon hastalarının çok büyük bir bölümünde, hastalık hemen hiç belirti göstermeyecek biçimde seyreder ve hasta bu iki tehlikeden hayli uzaktadır. Ancak, tedavilerin mutlaka ve düzenli şekilde yapılması gerektiği, doktorun tüm önerilerini yerine getirmenin yararı da unutulmamalıdır.