Uzmanlardan anne adaylarına: Korku, endişe, heyecan veya mutluluk… Bebek annenin tüm hissettiklerini hissedebiliyor. Huysuz, hırçın bebeklerin gelişimlerine baktığımızda, annenin hamilelik döneminde bir olumsuzluk yaşadığını görüyoruz.
Tuhaf bir halsizlik hissi, ağızda metalik bir tat, göğüslerde büyüme ve hassasiyet, bulantı, böş dönmesi, aniden bazı yiyecek ve içeceklerden uzak durma isteği ve duygusal iniş çıkışlar… Bütün bunlar kadının içinde yepyeni bir hayatın tomurcuklanmaya başladığının ilk işaretleri…
Kadınlar iş yaşamında hızla basamakları çıkarken, geç anne olan veya çocuksuz kadınların sayısı artmıştı. Ancak son yıllarda kadınlar anneliği yeniden keşfetti. Batı’da üst düzey yönetici kadınlar arasında çocuk yapmak giderek yaygınlaşıyor. Bir canlı yaratmanın, aslında mucizeyle eşdeğer olduğunun farkına vardı kadınlar ve bu duyguyu tatmak istiyor. Beş
temel içgüdü arasında en kuvvetlisi olarak nitelendirilen anneliği tadan pek çok kadın bunu “Mutluluk, bu demek” cümlesiyle özetliyor. Bu yazı dizisinde bebeğin gelişimi, yapılması ve yapılmaması gerekenler uzmanların ağzından anlatılacak. Hamilelik sürecinde kadınları bekleyen sorunların yanı sıra hamileliği zevkli ve rahat geçirmenin, bebeği mutlu etmenin, sağlıklı olmasının püf noktaları da verilecek.
Anne olmaya karar vermiş bir kadın için hayatının en mutlu anı, muhtemelen gebelik testinin pozitif çıktığı gündür. Bu tarifi imkânsız mutlulukla birlikte, beslenmeden uyku düzenine, alkolden egzersiz ve strese kadar her alanda yeni bir hayat başlar. Doktorların bu dönem içi anne adaylarına önerdiklerini ise “Rahat olun, paniğe gerek yok” diye özetlemek mümkün. Metropolitan Florance Nightingale Hastanesi’nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı ve Kadir Has Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Meral Saraçel, annenin tüm hissettiklerini bebeğin de hissettiğine dikkat çekti: “Annenin korkuları, heyecanı, tüm hissettiklerini bebek algılayabiliyor. Eğer anne mutlu ve huzurlu olursa bebek de aynen öyle olur. Bazen önemsemediğimiz şeyler bile bebeği etkileyebiliyor. Altı ay kadar hiç susmayan, huzursuz, huysuz bebekler biliyorum. Bu bebeklerin annelerinin hamilelik dönemine baktığımızda mutlaka bir olumsuzluk yaşadığını görüyoruz. Kimi farkında olarak kimi de olmayarak yaşıyor bunu.”
Çevrenin sorumluluğu
Bugüne kadar 8 bine yakın bebeği izleyen Saraçel, hamilelikte sadece annenin değil çevresindekilerin de sorumluluğu olduğunu hatırlattı: “Hamilelik uzun bir süreç olduğundan anne adayı için yorucudur. Annenin beslenmesine, sağlığına dikkat etmesi, aylık olarak doktoruna gitmesi, sigara ve alkolden uzak durması gerekiyor. Çünkü alınan her nefes, her yudum bebeğe de gidiyor. Bunun yanı sıra özellikle anne psikolojisi çok önemli. Anne kendini korku, kaygı ve stresten arındırmalı. ‘Bebeğim sağlıklı olacak mı, sakat doğar mı, onu yeterince besleyebiliyor muyum, kasılıyor muyum, erken doğum olur mu?’ gibi kaygıları bebek hemen algılıyor. Eğer anne erken doğuracağım deyip durursa o bebek yerinde durmaz ve doğar. Annenin yaşadığı zorlukları hisseden bebekler depresyona bile girebiliyor! Bu sıkıntıların devamı bebek doğduktan sonra da yaşanıyor.”
Bu testlere dikkat!
Gelişen tıp artık anne karnında da hastalıkları tespit edebildiği için ailelerin testleri ihmal etmemesi gerektiğinin altını çizen Doç Dr. Saraçel, hamilelikte ilk üç ay ilaç kullanılmaması gerektiğini vurguladı: “İlaçlar, sakat doğumlara, bebeğin herhangi bir organının eksiz olmasına yol açabilir. Eğer annenin yaşı 34- 35 ve daha yukarıysa kesinlikle ayrıntılı ultrason istenmeli. Çünkü testlere karşın bazen kaçan vakalar oluyor ve down sendromu gibi sorunlu bebekler doğabiliyor. Annenin yaşı
ileriyse mutlaka ‘amniyo sentez’ yapılmalı. Üçlü testler de yanıltıcı olabiliyor. Bu yüzden gerekiyorsa kromozom analizi yaptırsın ve sonuçlarını mutlaka takip etsin. Anne karnında bebeğin gelişiminde gerilik varsa, bebek olması gerekenden küçükse mutlaka baktırılmalı. Çünkü bebek her şeyi mutlaka mesaj olarak veriyor.”
‘Her şey yolunda…’
Tüm zorluklara karşın hamilelik döneminde olağanüstü hal ilan etmeye gerek olmadığını vurgulayan Saraçel’in anne adaylarına öğütleri şöyle: “Elinizi karnınıza koyarak ilk aydan itibaren iletişim kurun. Sizi kaygılandıracak olmayacak şeyleri düşünmek yerine, rahatlatıcı uğraşlarla ilgilenin. Bir müzik aleti çalıyorsanız ona devam edin, bu bebeğe de iyi gelir. Stresten uzak durun, mutlu bir ortam yaratmaya çalışın. Hafif egzersizler, yürüyüşler hem sizi hem de bebeğinizi mutlu eder. Bu aynı zamanda karın kaslarınızın güçlenmesini de sağlayacaktır. Spor yapan annelerin yapmayanlara oranla çok daha rahat bir hamilelik ve hamilelik sonrası dönem yaşadığı tespit edilmiş bir gerçek. Anne adayının hem kendine, hem bebeğine sık sık ‘her şey yolunda’ diyerek keyifli ve sakin bir hamilelik geçirmesi mümkün.”
‘Anne adayları için folik asit desteği önemli’
Çalışma hayatının gerekleri nedeniyle kadınların artık ‘planlı’ hamilelik yaşadığını belirten Memorial Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Özgeneci, folik asidin önemine dikkat çekti. Özgeneci, anne olmaya karar veren kadınlara üç ay öncesinden başlayarak folik asit verilmesi gerektiğini söyledi. Folik asit tabletlerinin bebeğin sağlıklı bir omurga ve omurilik geliştirmesi için gerekli olduğunu vurgulayan Özgeneci, hamilelikle birlikte 10-12 kilogram almanın, uyku süresinin artmasının normal olduğunu ve annelerin endişelenmemesi gerektiğini söyledi. Hamilelikle birlikte anne adayında birtakım hormonal değişimler olduğunu ve bu duruma karşı hazırlıklı olunması gerektiğini hatırlatan Dr. Özgeneci, “Ufak değişiklikler yapmak hamilelik döneminizde daha rahat olmanız için yeterli olabilir. Örneğin yatış pozisyonunuzu değiştirin. Sol taraf yerine sağ tarafınıza doğru veya sırt üstü yatmak bu dönem için en ideali. Ayrıca ilerleyen aylarda topuklu ayakkabılardan uzak durmak da önemli” dedi.
Adım adım bebeğin gelişi
1. ay: Bebeğin beslenmesini ve gelişimini sağlayan plasenta oluşmaya başlar. Rahim büyür. Anne adayında duygu dalgalanmaları görülür.
2. ay: Anne adayında yorgunluk belirtileri, bulantı, kabızlık, hazım sorunu ve idrara sık çıkma görülür. Duygusal değişiklikler devam eder. Dışarıdan bakıldığında hamilelik fark edilmez. Bebeğin organ gelişimi için kritik döneme girilir. ‘Bebek’ yaklaşık 10 gram ağırlığındadır, yani bir fasulye tanesi kadar. Göz ve kulak taslakları oluşur. Derince bir tabaka halinde belirmeye başlar.
3. ay: Vücutta dış görünüm anlamında belirgin değişim yoktur, ancak göğüslerde dolgunluk ve hassasiyet meydana olur. Bağırsaklar tembelleştiği için annede kabızlık, yorgunluk ve bacaklarda varisler görülebilir. Bu dönemde duygu değişimleri fazlalaşır. Anne adayı baş ağrısı ve baş dönmesiyle ilgili şikâyetler yaşayabilir. Anne karnındaki bebeğin boyu 5-6 santimetreye, ağırlığı ise 15-20 grama ulaşır. Kontrollerde doktorunuz steteskopla bebeğin kalp atışlarını duyabilir. Bebek bu dönemde içinde yüzdüğü suda hareket etmeye başlar. Ellerde ve ayaklarda tırnaklar uzar. Gözlerse kapalıdır.
4. ay:Artık bebeğinizin kız mı, erkek mi olduğunu öğrenebilirsiniz. Anne adayının hamileliği dışarıdan belli olmaya başlar. İdrara gitme sıklığı azalır. Belli bazı yiyeceklere karşı istek belirir. Bebeğin ağırlığı 120 grama ulaşır, yani annenin avucuna sığabilecek büyüklüktedir. Ultrasonda bebeğin hıçkırdığı saptanabilir. Bu ayda bebeğin saçı çıkıyor. Dördüncü ayın son haftasında bebek ışığa tepki verebilir. Ultrasonda bebeğin parmağını emdiğini görebilirsiniz.
5. ay: Plesanta gelişimini tamamlar, artık daha fazla genişlemez. Sadece çapı büyür. Anne, bebeğin hareketlerini hisssetmeye başlar. Bebek hızla gelişmektedir. Bebeğin, dolayısıyla karnın büyümesi bağırsakları sıkıştırır, kabızlık artar. Bebeğin hızlı gelişimi anneye de yansır ve daha fazla yemeye başlar. Kilo artışı devam eder. Bununla birlikte gebelik çatlakları olabilir. Bebek, 250-450 gram arasındadır. Bebeğin hareketleri hızlanır ve kuvvetlenir. Saatte en az iki kez hareketleri hissedilir. Aslında hareketleri bundan daha fazladır ancak anne sadece kuvvetli olanlarını hisseder. Bebeğin uyku düzeni de oluşmuştur. Belirli aralıklarla uyur ve uyanır.
6. ay:Kilo artışı 5-7 kg.’ye kadar ulaşabilir. Karnın büyümesiyle birlikte vücutta ağırlık merkezi de değişir ve hareketler ağırlaşır. Bu aya kadar topuklu ayakkabı giymiş olabilirsiniz, ancak artık onlara veda etmeniz gerekir. Bu ayda dişlerinizi fırçalarken, ağzınızı çalkalarken kanamalar görülebilir, diş eti çekilmeleri olabilir. Ciltte koyu lekeler oluşabilir, kasılmalar başlar. Ayaklarda, elde ve yüzde şişmeler olur. Cinsel istekte değişimler gözlenir. Bu ayda bebek minyatür bir insanı andırır. Gözlerini açıp kapamaya başlayan bebeğin boyu 25-35 santimetre, kilosu ise 700-900 gram dolayındadır. Bazı uzmanlara göre bu dönemde bebek sesleri duyabilmektedir. O yüzden bebeğe şarkı dinletebilir, kitap bile okuyabilirsiniz. Klasik müzik dinletmenin bebeği olumlu etkilediğini iddia eden çalışmalar bile bulunuyor.
7. ay:Gebeliğe bağlı olarak annede göz kuruluğu görülebilir. Bacaklarda ve belde ağrıların yanı sıra uyumada güçlükler ve nefes darlığı olabilir. Bacaklardaki varislerde artış ve şişme fark edilebilir. Glikoz yükleme testinin yanı sıra kan basıncının ölçülmesi gerekir. Annede var olan rahatsızlıklar (tansiyon vb.) bu aylarda daha da kötüleşebilir. Annenin bu durumuna karşın bebek yağ depolamaya devam eder ve ışığa tepki verebilir. Tat alma duyusu büyük ölçüde gelişen bebeğin kaşları gelişimini tamamlar.
8. ay: Bebek vücut ısısını ayarlayabiliyor ve el-ayak tırnakları yavaş yavaş uzuyor. Beyin ve kemikler hızla gelişiyor. Bu nedenle süt ve süt ürünleri tüketimi artırılmalı, gerekiyorsa kalsiyum ilaçları alınmalı. Bebeğin hareketleri iyiden iyiye artıyor. Bebeğin cildinin altındaki yağ dokusu geliştikçe bebeğin rengi kırmızıdan pembeye doğru döner. Bu arada anne adayı uyuyamaktan ve mide yanmalarından şikâyet edebilir. Hemoroid görülebilir. Sindirim sistemi sorunları için bol sıvı ve lifli yiyecekleri tüketmekte fayda var.
9. ay: Bebek yavaş yavaş doğum pozisyonu alıyor. Zaman zaman bebek hıçkırabilir, o yüzden anne adayı bu hareketlerden ötürü telaşlanmamalı. Bir yandan da bebeğin bağışıklık sistemi gelişmektedir. Bebeğin uykusu da tıpkı büyükler gibidir. Uyurken gözlerini kapar, uyanıkken açar. Annede de hareket yeteneği ve cinsel istek azalır. Halsizlik şikâyetleri artar. Uyuma güçlüğü görülür. Doğuma dair endişeler başlar.