Yalnız bir gecenin ortasında durmuş düşünüyorum. Acaba gurur mu duymalı insan bu yalnızlıkla, yoksa hüzne mi boğulmalı? Güçlü kadınların ödülü hep tek başına kalmak mıdır?
Güçlü Kalplere Ödül Yalnızlıktır!
Balkonda oturdum, bir sigara yaktım, bir de kahve yanında, aniden hafif bir rüzgar omuzlarıma dokundu. “Ben buradayım, yalnız değilsin” der gibiydi. Ürperdim, titredim biraz, içeri girecektim, vazgeçtim. Madem bu gece rüzgarla yıldızlar yarenim, o zaman sohbet edeceğiz demektir. Yan binada oturan komşular bakıp, kendi kendine konuşan delinin biri zannedecek olsalar da, umurumda değil. Onlar görmese de soframda yel oturuyor benim.
Cebimde o kadar çok hikaye var ki, anlatsam bitmez. Sevdanın yollarını yürümüş, koşmuş, arşınlamış bir kadınım. Virajlarını, yokuşlarını, düzlüklerini ezbere bilirim. Ama hikayelerden daha önemli olan, elimizde kalan yalnızlıktır. İyisi mi, neden yalnız kaldığımı anlatayım:
Bazı kadınlar güçlü olmayı seçer. Seçmemiş ama mecbur kalmış olanlar da aynı özelliklere sahip olurlar ancak onların farkı, ilk buldukları limanda demir atıp diğer tarafa geçebilme potansiyelini içlerinde barındırmalarıdır. Ben limanlara uğramadan, sürekli dalgalarla boğuşup, bir türlü batmayanlardanım. Parçalanmayayım, su almayayım, batmayayım gibi bir derdim de yok üstelik, sadece olmuyor. Bir yolu, çözümü vardır mutlaka diye giriyorum bütün savaşlara, hepsi bu! Yenildiğim zamanlarda da elimden kılıcımı bırakmayıp, kanayan yaralarıma rağmen, meydanı yürüyerek terk ettiğim için bana, güçlü kadın diyorlar.
Gülümsemelerimin arkasına gizlediğim yenilgilerimi, kimseye göstermeden, ders alınacak olaylar rafına koyuyorum. Tüm yaralarıma pansuman yapmayı öğrendim. Hayatıma, şöyle bir geçerken uğrayan kimse, yüzümde tebessümden fazlasını göremiyor. Kolay mı duvarların arkasına bakabilmek? Ben her gelenin duvarını aşabiliyor muyum ki? Güzellikleri paylaşmak kolaydır. Arkadaşlar, sevenler tüm mutlu anlarda yanınızda olabilirler. Benim için değerli olan, düştüğümde elimden kaç kişinin tutacağıdır, ona bakarım.
Tüm çukurlardan tek başına çıkabilmeyi öğrenen kadın, kadına özgü o muhteşem zarafeti biraz kaybetmiş olsa da, gerçek bir kadındır. Toprak gibi, deniz gibi durur öyle. Karşındaki adamın bunu anlayabilmesi için, gökyüzü olması, yağmur olması gerekir. Onun da erkekliğini keşfetmiş olması lazımdır. Güçlü bir kadını koluna takabilmek, ona kadınım diyebilmek için, biyolojik olarak erkek olmanın ötesinde bilgeliğe, gerçeği arayan bir merak duygusuna, keşfetme zevkine, sadece bakan değil gören bir göze sahip olması gerekir. Bu tarz adamların da sayısal olarak azlığından yola çıkarsak, söyleyebilirim ki, güçlü kadınlar aşkta mutluluğu zor yakalarlar. Garip bir sızı kalır içlerinde, ruhlarını görebilirseniz ne büyük bir gökkuşağına sahip olduklarını anlarsınız. Ancak kaç kişide o muhteşem, göz alıcı renklere bakabilecek yürek vardır ki? O yüzden, benim gibi, gecenin bir yarısında, balkonda rüzgarla aşka dair uzun sohbetler yapar güçlü kadınlar. Çünkü güçlü kalplere ödül yalnızlıktır!