Gebelik öncesi eğitimde amaç, doğum sırasında olacaklar, hekim ve yardımcı personelin yapacakları işlemler konularında anne adayını eğitmek ve ekibin bir parçası olan gebeyi kendine düşenler konusunda bilgilendirip, usulüne göre uygulamasını sağlayacak beceri oluşturmaktır. Böylece anne adayı doğum sırasında ürkek, pasif ve ne olacağını bilmeden beklemek yerine doğum ekibiyle uyum içinde kendine düşen görevleri yapacaktır.Bu da anne adayını çocuk doğurmanın ve anne olmanın ne kadar güçlü bir duygu olduğu konusundaki düşüncelerini güçlendirecektir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar bize hep göstermiştir ki; belli prensiplerle eğitilmiş tüm anne adayları doğumu normal ve doğal bir olay gibi algılamaktadır.
Doğumun başladığına işaret eden kasılmalar başladıktan sonra doğumun tüm aşamalarını bilen anne adayı için her olay bir sonraki olayın habercisi gibi algılanacak, mutlu son yaklaşıyor diye sevinecek ve bu süreç içinde olanları anlayış ve güven ile karşılayacaktır. Aksi halde her olaydan sonra ‘ eyvah arkasından ne gelecek?’ diye korkacaktır. Bu olayı kabaca şöyle düşünebiliriz. Bir yerden bir yere giderken eğer yol güzergâhını biliyorsak her şey bize kolay gelir ve her yeni gelinen noktadan hedefe şu kadar yaklaştık diye düşünürüz. Bilmediğimiz yol daima uzun ve korkuludur. Eğer kadınlar doğuma bilinçli hazırlanmazlarsa doğum hakkında bilinçsiz kişilerden öğrendikleri ile daima doğuma korkuyla yaklaşırlar.
Gebeler annelerinden, arkadaşlarından, kitaplardan hatta filmlerdeki ağrılı doğum sahnelerinden aldıkları yetersiz yanlış bilgilerden, mutlaka bilinçli bir şekilde doğruya yönlendirilmelidir. Hele doğum hakkındaki bilgileri korkunç doğum hikâyelerine ve dayanılmaz doğum sancılarına dayanıyorsa, anne adayı doğum anı geldiğinde kendini bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde korkunç bir serüvenin içinde bulacaktır. Anne adayı kendini çaresizce bu serüvenin içine bırakacaktır. Bu durum şaşkın, çaresiz baba adayını da etkileyecek ve çok sevdiği kişinin acı çektiğini ve çaresizliğini, yardım edememenin acısını taşıyacaktır.
Her kişi vücudunda alışılmışın dışında bir olay olduğunda bu olaya bir şekilde yanıt verir. Doğum kasılmaları başladığında kadında ağrı olacak ve gebe buna refleksle yanıt verecektir. Nasıl yanıt vereceği öğretilmezse herkesin ağrı karşısında verdiği uygun olmayan yanıtı verecektir.
Yani her doğum sancısı sırasında kendini bilinçsiz şekilde kasacaktır. Tıpkı iğneden korkan kişilerin iğne yapılırken verdiği reaksiyon gibi. İşte bu gerginlik hiç ağrı olmasa bile, insanlarda ağrı oluşturur. Buna korku –gerginlik-ağrı çemberi diyoruz. Diğer bir deyişle hiçbir neden yoksa bile kişi kendini gerer, bu da ağrıya neden olur.
Gerilmiş, korkmuş bir kadının ne yapacağı belli olma ya nefesini tutar ya da aşırı nefes alıp verir ve bu da vücuttaki oksijen dengesini bozar. Bu vaziyette belli bir süre geçiren gebe her geçen zaman dilimi içinde daha gergin, daha yorgun olur ve sonunda kendini kaybeder. Yeterince eğitilmemiş kadınlarda doğum sancıları (uterus kasılmaları) sanki daha uzun sürüyormuş gibi gelir. Sancının başlangıcı ve bitişi hakkında bize doğru bilgi veremez. Korku, gerginlik geçen her saat gebe kadını bitirir, her ağrı daha şiddetli hissedilmeye başlar ve kontrolü giderek güçleşir.
Eğer doğum ekibi deneyimsizse, ekibin paniğe kapılmasına ve yanlış karar almasına yol açabilir. Eğer doğum ekibi deneyimli ve sabırlı ise, bu kez de gebenin yakın çevresi tarafından haksız yere gerekli müdahaleyi yapmamakla suçlanır.