Gaz Değişimi, Gaz Değişim(Akciğer Fonksiyon Testi)
Ventilasyon Bir dakikada akciğerlere giren veya çıkan hava volü-müne ” dakika ventilasyonu” denmektedir. İstirahatta 6-8 litredir.
Bazı hastalıklarda gerektiğinden az ventilasyon (hipoventilasyon), bazı hastalıklarda gerektiğinden fazla ventilasyon (hiperventilasyon) oluşur.
Hipoventilasyon nedenleri Kronik obstrüktif akciğer hastalıkları, pnömoni, tüberküloz, yaygın fıbroz, plevra sıvısı, pnömotoraks, genel anestezi, morfin ve luminal gibi ilaçların alınması istirahatta hipoventilasyona sebep olur.
Uykuda değişik stimülüslere göre ilişkili spontan ve tekrarlayan ventilasyon episotları oluşmaktadır. Uykuda oluşan bu ventilasyon episotları bazı hastalarda bir apneye kadar değişebilir (Uyku apne sendromu). Böyle olunca bu şahıslarda belirgin bir hipoksemi ve hiperkarbi (respiratuar asidoz) oluşarak respiratuar ve kardiyak yetersizlikler gelişebilir. Uykuda oluşan apnede arter kan gazlarındaki değişiklikler sempatik ve parasempatik tonusu artırır. Örneğin vagus tonusunun artması bradikardiye sebep olur Bu bradikardi atropinle ortadan kaldırılabilir.
Uykuda gelişen apnenin başlıca nedenleri solunum motor kaslarının fonksiyonlarının azalması ve yukarı solunum yollarında gelişen obstrüksiyondur.
Hiperventilasyon nedenleri Normalde eforun derecesine göre artan bir hiperventilasyon oluşur. Hipoksi, hipertiroidism, ateş, heyecan (anksiyete), hiperventilasyon sendromu, serebral kanama, travma ve andrenalin, proges-teron gibi ilaçların alınması ile istirahatta hiperventilasyon gelişir.
Difüzyon Bir gazın yüksek basınçlı bir bölgeden daha az basınçlı bir bölgeye geçmesidir. Akciğer difüzyon kapasitesi (DA) 1 dakikada 1 mm Hg alveol-kapiler oksijen basınç farkında {(A-a)02} alveollerden kapilerlere geçen oksijen volümü (V02) dir. DA=V02/(A-a)02 formülüyle hesap edilir.
V02 = 250 ml/dakika, (A-a)O2=10 mm Hg ise DA= 250/10=25 ml/mmHg/dakikadır. Beden yüzeyi arttıkça difüzyon kapasitesi artar.
Difüzyon kapasitesinin azalmasının önemli nedenleri alveoler hipo-ventilasyon, alveol-kapiler blok, ventilasyon/perfüzyon dengesinin bozulması ve akciğer dolaşım anormallikleridir.
Perfüzyon (akciğer dolaşımı) Akciğerden gaz difüzyonu için önemli bir etken ventilasyona uygun perfüzyon olmasıdır. Ventilasyon/perfüzyon dengesizliği difüzyonu azaltarak hipoksemi (02 azalması) ve hiperkapniye (C02 artması) sebep olur. Böylece anormal ventilasyon-normal perfüzyon veya normal ventilasyon-anormal perfüzyon bölgeleri gaz değişimini etkiler ve gaz di-füzyonunu azaltarak hipoksemiye ve daha ciddi durumlarda hiperkapniye sebep olur.
Özellikle kronik bronşit, amfızem hastalıklarında ve yaygın pulmoner fıbrosis, akciğer rezeksiyonları ve mültpl emboli vakalarında akciğer damarlarının çapları küçülerek, tıkanarak ve sayıları azalarak perfüzyon anormallikleri ve pulmoner hipertansiyon gelişir. Kalp hastalıkları, anemilerde ve tirotok-sikozlarda perfüzyon anormallikleri oluşabilir.
Arter kan gazları, Arter Kan Gazı Akciğerin ana fonksiyonu alveollerden kapilerlere gereken oksijenin geçmesini ve kapilerlerden fazla C02 nin atılmasını sağlamak olduğundan anormal pulmoner fonksiyonun anlaşılmasında objektif bir yol arter kanında 02 ve C02 nin ölçülmesidir.
Ancak önemli bir fonksiyon bozukluğu gelişmemişse 02 ve C02 normal düzeylerde kalır. 02 azalması ve C02 artmasının başlıca nedenleri akciğer ve kardiyovasküler hastalıklardır. Anemiye de bağlı olabilir.
Dudakların, dil ve parmak uçlarının syanozu hipokseminin klasik klinik belirtisidir. Ancak bu tür değerlendirme yanıltıcı olabilir. Anemi syanozu azaltarak veya maskeleyerek hipoksemiyi daha azmış gibi gösterir, buna karşın polisitemi syanozu artırdığından hipoksemiyi olduğundan daha çokmuş gibi gösterir. Bu nedenlerle arter kanında 02 basıncının (P02) ve C02 basıncının (PC02) ölçülmesi hipokseminin ve hiperkarbinin daha objektif değerlendirilmesini sağlar. Hipokseminin başlıca klinik belirtileri syanoz, ciddi efor dispnesi, konjestif kalp yetersizliği, polisitemi ve huzursuzluk, uykusuzluk ve kişilik değişiklikleri gibi serebral bozukluklardır. Deniz düzeyinde oturan sağlıklı bir erişkinin P02 si 90-100 mm Hg dir. Yaş arttıkça P02 azalır. 75 mm HgP02 normal alt değer olarak kabul edilebilir. Solunum yetersizliğinde P02 genellikle 60 mm Hg den azdır. İlgili tedaviyle hipoksemi düzelmemişse hastaya %25-35 02 verilmelidir. Bu yoğunlukda 02 uzun süre kullanılabilir. %100 gibi yüksek konsantrasyon 02 tedavisi ” Oksijen zehirlenmesine” sebep olabilir.
Normalde arter kanında PC02 35-45 mm Hg dir. Kronik C02 artması (hperkapni veya respiatuar asidoz) solunum yetersizliğinin başlıca belirtisidir.
Respiratuar asidozun klinik belirtileri uyuklama, konfüzyon, konuşma güçlüğü, distal tremor, kas sıçramaları, baş ağrısı, küçük pupilla, sıcak nemli el, papiler ödem ve komadır. Bu belirtiler spesifik değildir. Arter gazları (P02, PC02 ve bikarbonatlar) ölçülerek asidozun respiratuar veya metabolik olduğu değerlendirilir.
Preoperatif Değerlendirme, Preoperatif Hazırlık
Cerrahi girişimle ilgili komplikasyonlarda anestezinin önemli bir yeri vardır. Akciğer, kalp ve üst karın ameliyatlarında ilk 24 saatte oluşan başlıca anormallikler: Akciğer volümlerinde örneğin vital kapasitede %50 veya daha fazla bir azalma olur. Bu azalma düzelerek bir hafta kadar sürer. Akciğer vo-lümlerinin azalması ağrı ve kas fonksiyonlarının geçici bozulmasıyla ilgilidir.
Cerrahi girişimlerde hipoksemi oldukça sıktır. Cerrahiden hemen sonra oluşan hipoksemi genellikle akciğer volümlerinin azalmasıyla ilgilidir.Bu dönemden sonra geriler veya bazan haftalarca sürer. Postoperatif dönemde akciğerlerin iki önemli savunması olan öksürük ve mukosilyer arınma azalır.
Ameliyat komplikasyonları preoperatif ve intraoperatif etkenlerle yakından ilgilidir.
Preoperatif Etkenler
Kronik akciğer hastalıklarının, özellikle kronik obstrüktif akciğer hastalıklarının ameliyat komplikasyonlarında önemli bir yeri vardır. Bu dönemde ölçülen akciğer fonksiyon testlerinin anormallik derecesi arttıkça cerrahi komplikasy onlarının ciddiyeti artar. Zorlu vital kapasite 1. saniye (ZVK1)0.8 litreden az ise genellikle cerrahi girişim uygulanmaz. Sigara, şişmanlık, yaş ve beslenme bozukluklarınında cerrahi komplikasyonlarında ilgisi vardır. Cerrahi girişimden önce hastanın akciğer, kalp ve diğer organlarının fızyopatalojik anormallikleri birlikte değerlendirilmelidir.
İntraoperatif etkenler
Bu konuda anestezi özellikleri, ameliyat türü, yeri ve insizyon büyüklüğü başlıca etkenlerdir.
Cerrahi Girişim İçin Genel Değerlendirme
Hastanın özgeçmişi ve muayenesi, akciğer radyografisi, solunum fonksiyonları ve kan gazları incelenir. Cerrahi girişimin türü ne olursa olsun akciğer radyografisi çekilmelidir. ZVKl 2 litreden fazla veya normal değerin %80’i ise pnömonektomi için uygundur. ZVKl 2 litreden veya %80 den az ise postpnömonektomi ZVKl aşağıda yazılı formüle göre hesab edilir.
Postpnömonektomi ZVKl = Preoperatif ZVK1X kalan akciğerin % perfüzyonu
Eğer postpnömonektomi ZVKl 800 mi den fazla veya normalin % 40’ı veya fazlası ise pnömonektomi uygulanabilir.
Hastanın ameliyat öncesi hazırlanması
1. Cerrahi girişimden en az 8 hafta önce sigaranın bırakılması.
2. Mevcut akciğer, kalp ve diğer hastalıkların tedavi edilmesi.
3.Özellikle kronik obstrüktif akciğer hastalarında cerrahi girişimden 48-72 saat öncesine kadar ilgili tedavi sağlanmalı. Örneğin bronkodilatör ilaçlar (gerekirse steroid) ve antibiyotikler verilmelidir.
4. Şişman hastaların zayıflaması.
5. Hastaya postoperatif öksürüğün ve solunum egzersizlerinin önemi iyice anlatılmalı ve gereken uygulama yapılmalıdır.