Fobi Çeşitleri Nelerdir?, Fobi Forum
Örneğin otobanda hızla yol alırken haklı olarak korkarız: Arabamız arıza yapabilir, yolunu şaşıran bir sürücü üzerimize gelebilir, denizde yüzerken bir girdapla karşılaşabiliriz, beklenmedik bir anda yaşamımız dahi tehlikeye girebilir. Gündelik yaşamdaki korkular sadece bedenimizle ilgili olmayabilir. Varoluşumuza yönelik daha soyut tehditler de algılayabiliriz. Örneğin bir işçi, işini kaybetmekten korkabilir, yönetici yanlış kararlar almaktan korkabilir, işadamı piyasadaki dalgalanmalardan kaygı duyabilir. Ancak bunların hiçbirini fobi olarak adlandırmayız. Öte yandan korkunun eğlenceli bir yanı dahi vardır. Korku filmleri seyretmeyi sevenlerimiz çoktur, lunaparklarda korku tünelleri eğlence için kullanılır, yüksek dağlara tırmananlar, başka tehlikeli sporlarla uğraşanlar hep korku ile yüzleşirler. Hatta bazı insanlar korkuyu özellikle ararlar, zaman zaman korku yaşamak hayatlarına anlam katar, belki de yaşamakta olduklarım onlara gösterir. Bebekler dahi dozunda kalmak şartı ile küçük korku oyunları ile eğlenebilirler. Demek ki, bu özellik yaşamın oldukça erken dönemlerinden beri vardır. Korku boyutunda sınır önemlidir. Korku nereye kadar eğlencelidir, nereye kadar tehdit edicidir? Korku, bireyi tehdit ettiği andan itibaren bir soruna dönüşür ve yoğunluğuna göre bireydeki patolojiyi üretir.
Normal yaşamda sık karşılaşılan korkular nelerdir? Normal yaşamda sık rastlanan korkulardan biri de yeniliklerden korkmadır. Buna “neofobi” de denir. Değişikliklere kapalı bir yetiştirilme tarzı, risk almaktan aşırı derecede kaçınan karakter yapıları buna yatkındır. Toplum içersinde, genellikle yaşlıların değişikliklerden pek hoşlanmadıklarına inanılır, ancak bu her zaman doğru değildir. Yenilik fobisi az düzeyde olsa bile bireyin yaşamını ve gelişimini sınırlar, bireysel yükselişini engeller. Bu açıdan belki de günümüz insanı için en büyük risklerden biridir. Yenilik fobisi, insanda daha çok gereksiz uyum davranışı geliştirir, hatta kişiyi alternatif düşünme stillerinden uzaklaştırır ve belli kalıplar içerisinde yaşamasına yol açar. Bu kişiler düzen ve sistem adına daha kolay ikna edilebilir bir konumdadır. Yenilik fobisi olan insanların büyük bir kısmı daha çok dogma ve önyargılarla yaşar. Onlar için karşı bir düşünce ya da yaşantı tehdit edici bir durumdur. Kendi gibi düşünmeyen insanları rakip ya da düşman olarak algılayabilirler ve onlarla yakınlık kurmamayı tercih ederler. (fobi net)
Fobi Türleri
Bakış korkusu
Normal yaşamda sıkça rastlanılan bir başka korku da insanın, bakışların kendisine yöneldiği endişesini taşımasıdır. Bu durum daha çok genç insanlarda görülür. Biraz da vücudun ve kişisel psikolojinin hızlı geliştiği bir yaş döneminde olunmasının getirdiği bir durumdur. Bu his çoğu kişide eleştirildiği duygusunu yaratabilir. Bir insana dik dik bakmak genellikle olumsuz, rahatsız edici bir his yaratır. Hareketlerdeki doğallığı bozar. Bakışların kendisine yöneldiği endişesi taşıyan insanların büyük çoğunluğu sosyallik sorunu çeken ve biraz da kendilerine düşük özgüveni olan kişilerdir. Diğer insanlara oranla daha izole bir hayata çocukluklarından beri maruz bırakılmışlardır. Bu kişilerin ebeveynleri daha çok onları korumak adına izole bir yaşamı sürdürmeye zorlamışlardır ve bu durum da daha sonraki yıllarda alışkanlık haline gelmiştir. Öte yandan başkalarının kendisini izlediği, kendisine baktığı, yani bir takım seyircilerin bulunduğu duygusu normal sınırlarda olmak kaydı ile yaşamın bir parçasıdır. Bu duygu insanı yalnızlık ve kaybolmuşluk duygusundan arındırır. Hayatlarında görüşlerine çok önem verdikleri insanlar bulunan kişiler de birçok davranışlarını sanki o kişi ya da kişiler izliyormuş gibi düşünerek ayarlarlar.
Ayrılma korkusu ve fobi isimleri
Ayrılma korkusu da çok temel duygularımızdan biridir. Her insanda bir dereceye kadar etkili olur. Bazı insanların ise yaşamını yönetecek kadar belirgin olabilir, onu bağımlı ilişkilere mahkum hale getirebilir. Ayrılmak herkes için rahatsızlık verici bir histir. Bu, kişisel ilişkilerdeki ayrılmalar kadar, kişinin bir kurumdan, bir fikirden, bir coğrafyadan ayrılması sırasında da gündeme gelir. Her ayrılma olayını bir matem dönemi izler. Bazı insanlar için bu matem hiç bitmez, ayrılık gerçekleştiği halde kafalarında o konuyu yıllarca yaşatırlar. Çoğu kişi evinden bir başka semte taşındığında bile birkaç ay uyum problemleri yaşar. Çocuklardaki okul değişimleri ve başka bir semte taşınma durumları çok daha ciddi uyum sorunları yaratabilir. Bu uyum sorunları okul başarısından sosyal boyuta kadar uzanabilir. Yetişkin olduğu halde anne ve babasından aynlamadığı için evlenmeyi tercih etmeyen kişilere ender de olsa rastlanır. Hatta kişi evden ayrılmamak için ailesine gereksiz toleranslar göstererek, onlar olmadan yaşamı götüremediğine inandırmaya çalışır.
Ölüm korkusu ve fobi hastalığı
Yine evrensel olan bir korku da ölüm korkusudur. Ölüm herkesçe soğuk, uzak, tüyler ürperten bir gerçek olarak algılanır. Ancak şu da bir gerçektir ki, ölüme yaklaşan kişiler bunu çevrelerindeki insanlardan daha rahat karşılarlar genellikle. Ama diğerleri için ölüm hep soğuk bir şeydir. Ölüm korkusunu çoğu insan yarı bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaşar. İnsanlar özellikle yaşlandıklarında ya da emekli olduklarında ölümü daha sık düşünürler ve korkmaya başlarlar.Yaşamları adına belirsizlikleri olan ya da net hedefleri olmayan insanlar için ölüm korkusu çok yoğun yaşanmayabilir. Nedense yaşamlarını oturtmuş maddi ve manevi açıdan belirli bir olgunluğa gelmiş kişilerde ölüm korkusu daha sık görülür. Bazı insanlar kendilerinin ölümünden korkup ürkerken bazı insanlarsa sevdiklerinin ölümünden ürkerler. Sevdiklerinin ölümünden korkan insanlar onları abartılı ve rahatsız edici bir şekilde koruma altına alabilir. Bu kişiler çok sevdiği bir yakınını sadece endişe ettiği için gerekli gereksiz doktora götürebilir, yemek düzenleri ve ulaşımı ile rahatsız edici bir şekilde ilgilenebilir. Dolayısıyla bu kişiler sevdikleri için sorun teşkil etmeye başlar hatta yakınları zamanla kendilerinden uzaklaşır.
Hastalık korkusu
Çoğu kişi hastalanmaktan da haklı olarak korkar ama gündelik yaşamımızda hastalıkları kendimize pek yakıştırmayız. Hele ruhsal bozukluklar genellikle hep başkalarında olduğu düşünülen, hiçbir zaman kendi başıma gelmez denilen türden hastalıklardır. Ama bunları görmezden gelmek gerçekleşmelerini önlemez. Hastalık korkusu olan insanlar gereksiz yere doktora gidebilir, gereksiz tahliller yaptırabilir ve bu yüzden sıkıntı yaşayabilirler. Genellikle hep sağlık sorunlarından söz ettiklerinden bu tutumları çevrelerince pek hoş karşılanmaz ye sıkıcı bulunur, ancak toplumumuzda genellikle bu durum pek yüzleştirilmediğinden çoğu zaman yaşam boyu bir alışkanlık biçiminde sürer gider. Doktorlar için de böyle davranan bir kişi ile ilgilenmek oldukça zordur. Doktorun asıl cevap aradığı sorular yerine bu kişilerin, şikayetlerini sürekli düşünme biçimlerine uygun biçimde anlatmakta ısrar etmeleri işbirliğini ve iletişimi güçleştirir. Bu ise tam da korktukları şey olan bir hastalığın fark edilmemesi riskini artırmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü doktorlar yalnızca anlatılanla değil muayene ve laboratuar bulguları ile de karar vermek zorundadırlar. Ancak çoğu doktor bu gibi tutumları tecrübe ile fark ettiğinden etki altında kalmamaya ve nesnel bir değerlendirme yapmaya çalışır. Bir başka güçlük ise hastalık korkusu olan kişilerin bunun altında psikolojik bir sorunun yattığı görüşüne genellikle itiraz etmeleridir. Bu durumda kendisini ilk muayene eden doktorun problemin kökeninin psikolojik olduğunu kişinin anlayacağı bir dille anlatması ve bu yönden ilgilenecek olan meslekdaşına uygun bir dille yönlendirmesi önemlidir. Genellikle bu kişiler kendilerinde bir problem ya da hastalığın olmadığı, muayene bulgularının normal çıktığı gibi bir açıklamayı yeterli bulmazlar. Şu da bir gerçek ki psikolojik sorunlar çoğu zaman bedenin her yeriyle bağlantısı olan otonom sinir sistemini etkilemekte ve ilk bakışta psikolojik olduğu açıklamasını kişinin şaşırtıcı bulacağı derecede bedensel yakınmalara neden olabilmektedir. Burada kişi gerçekten de hissettiği bir yakınmayı dile getirmektedir, yani hissedilenler doğrudur, ancak bu hissedilenlerin psikolojik mekanizmalarla ortaya çıktığını, tetiklendiğini anlamaları önemlidir.
Doğal felaket korkusu
Yine herkesin zihninin bir köşesinde doğal felaketlerden korku yatar. Hele Türkiye’de deprem korkusu neredeyse gündelik yaşamımızın her anına sinmiştir. Buna karşın çoğumuz bu korkuyu bir fobi haline getirmez, gündelik yaşamımıza devam ederiz. Doğaldır ki, korkuları fobi haline getirmemenin tam karşıtı da aşırı derecede inkardır. Bu da tedbiri elden bırakmaya neden olacağından ideal bir tepki sayılamaz.