Dünya Sağlık Örgütü’nün geleceğin en yaygın hastalıklarından biri olacağını vurguladığı şeker hastalığı ile ilgili veriler hayli ürkütücü. Dünya nüfusunun yüzde 2.1’i diyabet hastası. 2010 yılında bu oranın ikiye katlanacağı tahmin ediliyor.
Şeker hastalığıyla ilgili ilk bilgiler hayli eskilere dayanıyor. İlk yazılı kayıt, M.Ö. 1500’lü yıllarda eski Mısır papirüslerinde bulunmuş. M.S. 100’lü yıllarda Yunanlı doktorlar en önemli belirtilerinden biri sık idrara çıkmak olduğu için bu hastalığa sifon anlamına gelen ‘diyabetes’ adını vermişler. Kandaki şeker miktarı yükseldiği için şeker hastalığı olarak da biliniyor. Binlerce yıl önce Hintli doktorlar şeker hastalığının ‘dengesiz beslenen şişman’ kişiler arasında yaygın olduğunu belirtmişlerdi. Gerçekten de hızlı beslenme alışkanlıkları ve şişmanlığın yaygın olduğu zengin ülkelerde diyabetli sayısı fakir ülkelere oranla daha yüksek.
Şeker hastalığı nedir?
Kimbilir belki de adından dolayı halk arasında yanlış bir kanı var; Sanılıyor ki çok tatlı yemek şeker hastalığına yol açıyor. Oysa suçlu, şekerli yiyecekler değil, şekeri enerjiye dönüştüren insülin hormonu. Kimi şeker hastalarında pankreas hücreleri yeterince insülin üretemiyor, kimi hastalarda ise bol insülin bulunuyor. Ancak pankreas hücreleri normal biçimde çalışamadığı için insülini gerektiği gibi kullanamıyor. Bu durumda enerji kaynağı olan glikoz, hücrelere giremiyor ve kanda aşırı şeker birikmesi sözkonusu oluyor.
Şeker sinsi bir hastalık. Bu hastalık herhangi bir belirti göstermeden yıllarca sessiz kalabiliyor. Önlem alınmazsa yüksek kolesterol, damar tıkanıklığı, kol ve bacakta kangren, körlük ve böbrek hastalıklarına sebebiyet veriyor. Ayrıca cinsel iktidarsızlığa, kişilik değişmesine, diş, deri, mide-bağırsak hastalıklarına da yol açıyor.
Kalıtım, şişmanlık, gebelik ve uzun süreli ilaç kullanımı (diüretik, kortikosteroid gibi…) hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. Tip I ve Tip II olmak üzere iki tür şeker hastalığı var.
Tip I yani insüline bağlı şeker hastalığı kalıtsal olup çocukluk ya da gençlikte ortaya çıkıyor ve sürekli insülin tedavisini gerektiriyor. Oysa Tip II yani insüline bağımlı olmayan diyabet yetişkinlikte ortaya çıkıyor ve insüline gerek kalmadan diyet ve kilo kaybıyla kontrol altına alınabiliyor. Ancak yetişkinlikte ortaya çıkan şeker hastalığında ölüm riski çocuklukta oluşandan daha yüksek.
Şeker hastalığının belirtileri
* Aşırı susama ve acıkma
* Çok sık idrara çıkma
* Aşırı yorgunluk ve uyku hali
* Hızlı kilo verme
* Bulanık görme
* Ciltte kuruma ve kaşıntı
* El ve ayaklarda karıncalanma ve uyuşma
* Deride, vajinada ve mesanede iyileşmeyen enfeksiyonlar
* Açlık kan şekeri düzeyinin
*140 mg/100 ml’nin üzerinde olması
Hangi sporlar yararlı?
Fiziki aktivite yani spor vücuttaki şekerin hızla tüketilmesine yardımcı olarak kan şekeri düzeyini dengeliyor.Spor ayrıcı kan damarları ve kalp için de yararlı.Ancak spora başlamadan önce mutlaka doktora danışarak tıbbi kontrolden geçmeli ve uygulanacak spora karar verilmeli.Yürüyüş,bisiklet,yüzme gibi sporlar ideal olabilir.
Şeker hastasıysanız bunları ihmal etmeyin…
* Beslenme ve spor konusunda mutlaka doktorunuza danışın.
* Tip I diyabet hastası iseniz 3 ana ve 3 ara öğün olmak üzere toplam 6 öğünü her gün aynı saatlerde yemeye özen gösterin. İnsülin aldığınız için karbonhidratların günlük dağılımı çok önemli; günlük karbonhidratın yüzde 15’ini kahvaltıda, yüzde 25’ini öğle, yüzde 30’unu akşam yemeğinde yiyin. Kalanı ara öğünlere paylaştırın.
*Tip II diyabet hastasıysanız, temel ilkeniz kilo kontrolü olmalıdır. Daha az yiyerek ve daha fazla hareket ederek fazla kilolarınızı verin. Az ve sık yiyin. Kesinlikle aç kalmayın, çünkü uzun süren açlık kan şekerinizde dalgalanmalara yol açarak hastalığınızı artırabilir.
* Tansiyon, kan şekeri ve kolesterolünüzü kontrol altında tutun.
* Diyabetli hastalarda yiyeceklerin doğru miktarda yenilmesi çok önemli. Bu nedenle yiyeceklerinizi diyetisyeninizin önerdiği miktarlara uygun olarak ölçerek yiyin.
* C ve E vitaminleri ile krom minerali içeren besinleri her gün düzenli olarak tüketin. Günlük C vitamini gereksinimi 2000-5000 mg arası, E vitamini 800-1200 IU arası olmalı. Bu konuda öncelikle doktora danışıp gerekiyorsa takviye vitamin hapları da alabilirsiniz.
* C ve E vitaminleri ile krom minerali içeren besinleri her gün düzenli olarak tüketin. Günlük C vitamini gereksinimi 2000-5000 mg arası, E vitamini 800-1200 IU arası olmalı. Bu konuda öncelikle doktora danışıp gerekiyorsa takviye vitamin hapları da alabilirsiniz.
* Beyaz ekmek yerine kepekli ekmeği tercih edin.
* Öğünlerde mutlaka pişmiş sebze yemeği ve salata yiyin.
* Meyveleri mümkün olduğunca kabuğu ile yiyin.
* Posalı yiyecekleri tercih edin.
* Kuru baklagillere, özellikle fasulye, bezelye, mercimek, barbunya
ve nohuta sofrada sıkça yer verin.
* Ölçülü miktarda zeytinyağı veya sıvıyağ kullanın.
* Kırmızı et yerine beyaz et yiyin.
*Etli yemeklere ayrıca yağ ilave etmeyin.
*Light süt ve yoğurdu tercih edin.
*Az yağlı peynir çeşitlerini tüketin.
*Krema,kaymak,tereyağı ve margarinden uzak durun.
*Şeker,tuz ve alkolden sakının.Tatlandırıcılı tatlılara tüketmeye çalışın.
*Düzenli spor yapın.Bu konuda mutlaka doktorunuza danışın.
*Günde en az 8 bardak su için.
Şeker hastaları nasıl beslenmeli?
JFK Hastanesi diyetisyeni Özge Mergen, diyabet tedavisinde amacın kan şekerini normal düzeyde tutmak olduğunu belirtirken, bu amaç doğrultusunda en önemli hedefin dengeli beslenmek olduğunun altını çiziyor. Özellikle Tip II diyabetlilerde dengeli beslenme ve düzenli egzersiz uygulamalarıyla bireyin, uzun yıllar ilaç tedavisine gerek kalmadan yaşamını sürdürebileceğini belirtiyor. Diyetisyen Özge Mergen, karbonhidrat, protein, yağ, mineral ve vitaminlerin günlük öğünlere dengeli bir şekilde paylaştırılmasını öneriyor.
* Karbonhidratlar, günlük kalorinin yüzde 50-60’ını oluşturmalı. Yulaf, kuru baklagiller (özellikle fasulye), meyve ve sebzelerde bulunan lif içeriği yüksek karbonhidratlar, kan şekerinin yükselmesini önlerken, kolesterol düzeyini de kontrol altında tutabiliyor. Soğan, şeker hastaları için çok yararlı çünkü içeriğinde şeker düşürücü kimyevi maddeler bulunuyor. Brokoli, içeriğindeki bol miktarda karbonhidrat ve krom minerali ile kandaki şeker düzeyini kontrol altında tutabiliyor.
* Şeker hastaları az yağlı yemekleri tercih etmeli. Çünkü bu hastalıkta, damar tıkanması ve kalp hastalıklarına yakalanma riski yüksektir. Ancak A, D, E ve K gibi bazı vitaminlerin vücutta kalmasını sağladığı için tamamen yağsız bir diyet de düşünülemez. Katı yağlar yerine zeytinyağı ve diğer bitkisel yağlar tercih edilmeli.
* Protein, vücuttaki doku ve hücrelerin yapıtaşı olduğundan mutlaka alınmalı. Proteinli besinler kan şekerini yükseltmiyor ama aşırı alındığında böbrek sorunlarına yol açıyor. Süt ve sütlü ürünlerinin light versiyonlarını seçin. Kolesterol içermeyen besinleri tercih edin.
* Şeker ve şekerli besinlerden uzak durun. Bu tür besinler bağırsaklar tarafından hızla emildiği için kan şekerini çok çabuk yükseltiyor.Şeker yerine tatlandırıcı kullanın.Bu konuda aspartam,asesulfam,potasyum,sakkarin ve siklamat gibi enerji değeri olmayanları seçebilirsiniz.Tatlandırıcı hakkında mutlaka doktorunuza danışın.
* Vitamin ve mineralli sebze ve meyveler hazmı kolaylaştırmanın yanı sıra içerdikleri posa sayesinde kan şekerinin daha geç ve kontrollü yükselmesini sağlıyor. Bu nedenle şeker hastaları için meyvenin kendisi meyve suyundan daha yararlıdır. C ve E vitaminleri şeker tedavisinin en önemli besin maddeleridir. C vitamini, insülinin hücrelere girmesine yardımcı olurken E vitamini, hastalığın yol açtığı komplikasyonları giderip insülinin etkinliğini artırıyor. Krom minerali, kan düzeyindeki dalgalanmaları önlüyor. Krom, tüm tahıllar, mısırözü yağı, sütlü ürünler, et ve mantarda bulunuyor.
Hangi yiyecekler şekeri düşürüyor?
Her besinin, yendikten sonra kan şekerini yükseltme hızı farklıdır. Yiyeceklerin, kan şekerini yükseltme hızlarına “glisemik indeks” deniyor. Genellikle posalı yiyeceklerin glisemik indeksleri düşük olur. Kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur, kepekli ekmek, elma, armut,light süt ve yoğurt,makarna ile portakal gibi besinlerin glisemik indeksleri düşüktür.Buna karşılık patates,prinç,havuç,muz,kavunve üzümünki yüksektir.Kuru üzüm,kuru kayısı ve kuru erik gibi kuru meyvelerin de glisemik indeksi yüksektir.Şeker hastalarının mümkün olduğunca glisemik indeksi düşük besinleri tüketmesi kan şekerinin kontrol altında tutulmasını sağlayacaktır.