Erken doğum eylemi ve doğum, yeni doğanda problem ve ölüm riski artışının belirgin sebebidir. Erken doğumlar tüm yeni doğan bebek ölümlerinin %85’ inden sorumludur. Sorun sadece neonatal ölüm hızının artmasından ibaret değildir. Kısa ve uzun vadeli problemlerin yanı sıra, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin kapasitesini zorlama ve ekonomik yük getirme gibi çok ciddi olumsuz etkiler de söz konusudur.
Erken doğum sıklığı farklılıklar gösterir ve %6 ile 10 arasında değişir.
Erken doğumların %35’ i erken membran rüptürünü (su kesesinin yırtılması) takiben, %25’ i fetal ve maternal infeksiyonlarla ve %40 kadarı ise belli bir neden olmadan gerçekleşir. Spontan preterm doğumların %50’ sinde ve erken membran rüptürü olgularının çoğunluğunda etyoloji belirgin değildir. Bu ise preterm doğumun engellenmesindeki başarısızlığı bir ölçüde açıklamaktadır. Tedavi yaklaşımının genel amaçları aşağıda özetlenmiştir.
1) Erken doğum ile ilgili risk faktörlerinin saptanması
2) Gebelik öncesi dönemde ya da gebelik süresince saptanan nedensel faktörlerin düzeltilmesi
3) Erken doğum eylemi tanısının olabildiğince erken konulması
4) Erken doğum eyleminin durdurulması (tokoliz tedavisi)
5) Preterm doğum engellenmese bile, olabildiğince iyi durumda olan bir bebeğin yenidoğan ünitesine teslim edilmesi (bebeğin solunum sıkıntısı riskini azaltan tedavi için zaman kazanılması)
Erken doğum için risk faktörler
1) Erken doğum öyküsü: En önemli risk faktörüdür . Preterm doğumun tekrarlama olasılığı %25 civarındadır. Hastanın erken doğum ile ilgili eğitiminin yanı sıra, sık antenatal kontrollerinin ve muayenelerinin yapılmalıdır.
2) Sürdürülen gebelikte erken doğum tehdidi tanısını almış olma: Düzenli uterin kontraksiyonlarla birlikte ultrason ile (özellikle vaginal ultrason ile) servikal değişikliklerin saptanması, erken doğum tehdidi tanısını koydurur. Hasta bu andan itibaren erken doğum için yüksek risklidir. Günümüzde bu grup hastalara tokoliz uygulanmaktadır.
3) Servikal değişiklik olmaksızın uterin aktivite saptanması: Ağrılı ve ağrısız düzenli kontraksiyonlar erken doğum yapacaklarda daha sık gözlenmektedir. Bel ağrısı, kasıklarda kramp ve dolgunlukla beraber artmış vajinal akıntı, erken doğum gelişen gebelerde daha sıktır. Bu grup hastalar hekim için tanı açısından sorunlar ortaya çıkarmaktadırlar ve erken doğum tehdididi tanısı almasalar da risklidirler. Bu hastalarda tokoliz tedavisine başlamak için henüz erkendir.
4) Rahimin aşırı gerilmesi: Polihidramniyos, çoğul gebelik, iri bebek ve myoma uteri gibi durumlarda rahim hassas olup, erken doğum tehdidi riskinde bir artış ortaya çıkar.
5) Rahim ağzı yetmezliği: İkinci trimester ve erken üçüncü trimesterde abortus ve preterm doğum riski sözkonusudur. Tanı her zaman kolay değildir ve tanı konduğunda serklaj ve yakın takip gereklidir. (Serklaj; rahim ağzına konan özel bir dikiştir)
6) Dietilstilbestrol (DES) etkisi: Embryo ve fetus döneminde DES etkisine maruz kalan kadınlarda (günümüzde artık rastlanmamaktadır) servikal yetmezlik ve uterin anomaliler daha sıktır. Serklaj, yakın takip ve tokoliz ile pretem travaya karşı mücadele edilir.
7) Rahim ağzı değişikliği: 36. gebelik haftasından önce servikal silinme ve açılma saptanan gebelerde erken doğum daha sık görülür. Anne adaylarının %25’ inde 26.-34. gebelik haftaları arasında serviksin 1 cm’den daha fazla açılmış olduğu saptanmıştır. Bu grup gebelerde erken doğum riski yüksektir. Vajinal ultrasonografi ile servikal (rahim ağzı) uzunluğun 4 cm. den kısa olarak saptandığı gebeliklerde preterm doğum riskinin anlamlı olarak arttığı ve bu yöntemin preterm doğumların %76’ sını önceden tespit ettiği bildirilmiþtir.
8 12. gebelik haftasından sonra kanama: Bazı araştırıcılar bu grup gebelerde preterm doğumun daha sık olduğunu iddia etmektedirler.
9) Üriner sistem infeksiyonları: Pyelonefrit ile erken doğum eylemi arasında ilişki olduğu söylenmektedir.
10) Zarların infeksiyonu: B grubu streptokoklar, Chlamydia Trachomatis, Gardnerella Vaginalis, Ureoplasma Urealyticum ve bakteryel vaginozis gibi ajan patojenler suçlanmıştır.
11) Annedeki kansızlık
Bu risk faktörlerini taşıyan gebeler yakın takip ve gerektiğinde hastane ortamında izlenerek sağlıklı çocuk sahibi olmalarına çalışılır.