Beynimiz hareketlerimizin düşünce ve duygularımızın merkezidir ve bu sebeple çok önemli bir organımızdır. Nöron adını verdiğimiz sinir hücrelerinden oluşur. Beynimizde yaklaşık 100 milyar sinir hücresi vardır. Sinir hücrelerinin sayılarında ve aradaki bağlantılardaki artış doğumla birlikte yüksek hızda devam ediyor ve hayatın ilk bir kaç yılında bu hız giderek artmaktadır.
Elektriksel sinyal üretme özelliğine sahip sinir hücreleri ve aynı zamanda bu ürettikleri elektriksel uyarıları iletme yeteneklerine sahiptir. Dolayısıyla sinir hücreleri arasındaki bu uyumlu çalışma beyin fonksiyonlarının devamında çok fazla önemlidir. Eğer bu uyumlu çalışma herhangi bir nedenden dolayı bozulacak olursa anormal elektrik deşarjları yada beynin herhangi bir bölgesinde ani elektrik boşalımları söz konusu oluyor. Ve klinikte nöbet, havale veya konvüzyon dediğimiz bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bu tablodaki en önemli özellik bilinçte değişiklikler ve hareketlerdeki anormal yapılanmadır.
Bununla şu kastedilir. Bilinç değişiklikleri derken bilinçte tamamen kayıptan, bilinçte hafiften ağıra kadar giden değişikliklerden bahsedilir. Kendini kaybetme, dalma, aniden ortamdan kopma, sersemleme ve bayılma hissi birer bilinç değişikliğidir. Hareket sisteminde de dışarıdan engellemeyle durduralamayan bir takım bozukluklar söz konusu olmaktadır. Ani kasılmalar, yere düşmeler, çırpınma hali ve özellikle bebeklerde görülen ritmik sıçrayıcı hareketler kesinlikle dışarıdan engellemeyle durdurulamaz. Beyindeki bir fonksiyon bozukluğu nun en önemli belirtileridir.
Toplumda her 20 kişiden birisi hayatının herhangi bir döneminde nöbet geçirebilir. Bu nöbet bir daha tekrarlamaz. Dolayısıyla her nöbet bir epilepsi veya halk arasında bilinen adıyla sara hastalığı anlamını taşımıyor. Nöbetlerin tekrar etmesi, tekrarlayıcı karakter kazanması durumunda epilepsi (sara) hastalığından söz etmeye başlanır.