Neden ve kimlere PGT?
Kadınlarda doğurganlığın ilerleyen yaşa bağlı olarak azaldığı bilinmektedir. Yaşı 40’tan ileri olan kadınların doğurganlığı 40 yaş öncesine göre %50 azalmıştır. Bununla beraber, 35 yaşındayken %25 olan düşük oranı, 40 yaşında %33’e, 45 yaşında %50’ye yükselir. Amniosentez ile alınan örneklerin karyotip incelemesinde 35 yaşındaki kadınlarda 1/132 olarak bulunan kromozom bozukluklarının oranı 40 yaşında 1/51, 45 yaşında 1/12 olmaktadır. Yani, 40 yaşında oluşan bir gebelikte hem doğurganlık %50 azalmakta, hem de kromozom bozukluklarının görülme sıklığı 35 yaşına kıyasla 3 misli artmaktadır.
Genç yaştaki kadınlarda bile embriyolar yüksek oranda genetik kusurlu olabilmektedir.Yaşları 20-34 arasında olan kadınların embriyolarının %20-50 genetik olarak kusurlu olduğu saptanmıştır. Yaşları 35-39 arası olanlarda bu oran %30-60, 40 yaşın üstünde ise %50-70 olarak bulunmuştur. Bu bulgular, ileri yaştaki anne adaylarında doğurganlığın azalmasının ve düşük oranının artmasının nedenlerini açıklamaktadır.
Embriyonun kalitesini belirlemekte kullanılan ölçütler bazen yanıltıcı olabilmektedir. Bir başka deyişle, bazı embriyolar görünüşte mükemmel oldukları halde, genetik olarak incelendiğinde kromozomlar açısından bozukluklara sahip olabilmektedirler. Kromozom bozukluğu bulunanlar Pgt yapılarak ayıklanmamış ise, bu embriyolar tutunamamakta veya tutunsalar bile daha sonra erken düşüklere neden olabilmektedirler. Hücre sayısı ve kalitesinin belirlenmesinin yanında PGT sonuçlarının bilinmesi de bir embriyonun tutunma şansını doğru değerlendirebilmek için önemlidir.
Yaşı 36’nın üstündeki kadınlara genetil olarak normal olan embriyolar seçilip transfer edildiğinde gebelik oranı iki mislinden fazla artmaktadır. Üç veya daha fazla tüp bebek denemesi başarısız olan kadınlarda ise embriyoların %54’ünün kromozom sayısı açısından anormal olduğu bulunmuş, genetik olarak normal embriyolar seçilerek transfer edilirse gebelik oranının iki kat yükseldiği saptanmıştır. Kendilerinde genetik bozukluk bulunan kadınların ise embriyolarının %62’sinde kromozom sayı bozukluğu saptanmış ve PGT sonrası gebelik oranı 3 misli artmıştır. PGT sayesinde, tüp bebek denemelerinin bazılarının neden başarısız olduğu ve yaş ilerledikçe yaş ilerledikçe doğurganlık oranının neden azaldığı anlaşılmıştır. Tüp bebek denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmış kadınlarda PGT’nin yararlı olmasının nedeni transfer için genetik açıdan da en iyi embriyoların seçilmiş olmasıdır. Yerinde uygulandığı takdirde PGT’nin gebelik şansını belirgin oranda artırdığı hem dünyada hem laboratuvarlarda tecrübe ile görülmüştür.
Son günlerde, İngiltere’de resmi bir kuruluş olan HFEA, tüp bebek laboratuvarında gelişen bütün embriyoların ilk denemeden itibaren rutin olarak PGT ile incelenebilmesi için izin verilmiştir. Böylece hekimler, yaşları ne olursa olsun hastaların sadece normam embriyoları aktarma şansı elde etmiştir. Üstelik,embriyoların tutunma şansı artacağı için daha az sayıda embriyo aktarımı ile çoğul gebelik olasılığını azaltmak mümkün olabilecektir. Bu olanak, hastalar açısından daha az tüp bebek denemesiyle daha yüksek gebelik oranı ve dolayısıyla daha az maddi harcama ve daha az psikolojik yıpranma anlamına gelmektedir.
PGT, genetik açıdan normal olmayan bebek yapma riski yüksek çiftler için veya genetik kusurlar nedeniyle çocuk sahibi olamayan çiftler için yeni ortaya çıkan bir seçenektir. Bu hastaların, PGT seçeneğinden başka, prenatal genetik tanı, donör inseminasyonu veya çocuk yapmama seçenekleri bulunmaktadır. Vericiden aşılama ülkemizde yasal değildir. Prenatal genetik tanı yada amniosentez ile gebeliğin 15-16. haftasında amnion kesesinde alınan sıvının ya da gebeliğin 9-11. haftasında CVS ile koriyon villüsten alınan biyopsinin incelenmesiyle yapılır. Tıbbi açıdan devam etmesi uygun görünmeyen gebelikler sonlandırılır. PGT’nin prenatal tanıya göre avantajı, gebeliğin sonlandırılması riskini çok aza indirmesi ve dolayısıyla dini ve ahlaki engellerden, uzun süren psikolojik streslerden ve tıbbi risklerden kaçınılabilmesidir. Dünyada hastaların %70’i dini ve ahlaki nedenlerle PGT’yi yeğlemektedir.
PGT sayesinde yardımcı üreme teknikleri sadece çocuğu olmayan çiftlerin değil, ailesindeki genetik hastalıkları ve hatta kalıtsal kanserleri taşımayan çocuk sahibi olmak isteyenlerin de büyük umudu haline gelmiştir. Embriyoların genetik tanısı ve genetik kusurlardan ayıklanması işleminden yararlanma ihtimali bulunan hastalıklar aşağıda özetlenmiştir:
1.Gebelik problemleri:
İki veya daha fazla düşük yapmış olanlar.
Gebelikle sonlanmayan iki veya daha fazla tüp bebek denemesi olanlar.
Önceki düşük veya ölü doğumda yapılan incelemede genetik bir kusur bulunanlar.
Önceki çocukların birisinde genetik bir kusur bulunanlar.
Anne adayında 35 üzerinde yaş nedeniyle genetik kusurlu çocuk sahibi olma riskinin artması.
Kendisindeki veya eşindeki genetik bir problem nedeniyle normal gebelik şansı azalanlar.
2.Bebeğe kalıtsal hastalık riski bulunması:
Eşlerde, annede, babada, önceki çocukların birisinde veya diğer akraba bireylerinde tek gen kusuruna bağlı kalıtsal hastalık veya kalıtsal kanser bulunması. Cinsiyete bağlı hastalıkalr haricinde PGT ile cinsiyet seçimi yapılamaz.Tıbbi olarak izin verilen hastalıklar haricinde PGT ile embriyo seçimi yapılamaz.
PGT nasıl uygulanır?
Tüp bebek işlemi sırasında anneden alınan yumurta babadan alınan sperm ile laboratuvar şartlarında döllenerek embriyo elde edilir.Embriyolar 2-3 günlük ve 6-10 hücreli iken embriyologlar tarafından biyopsi yapılarak içinden 1-2 adet blastomer hücresi çıkartılmaktadır. Uzman kişiler tarafından yapıldığı takdirde biyopsi işleminin, embriyonun daha sonraki tutunma şansını azaltmadığı saptanmıştır. Biyopsi ile alınan hücreler Moleküler Genetik Tanı Laboratuvarında FISH veya PCR yöntemleri kullanılarak ve gerekirse genetik kodları çözülerek aday hastalıklar açısından incelenmektedir. Aranılan hastalığı taşımayan embriyolar anneye aktarılmaktadır.
PGT açısından en önemli zorluk, tek hücre ile çalışma için yüksek beceri ve teknoloji gerekmektedir. Bu nednle dünyada PGT yapabilen merkezlerin sayısı azdır. Yumurta ve/veya embriyo sayısının az olması, embriyoların az sayıda blastomer taşıması, test edilecek genetik hastalık sayısının fazlalığı, biyopsi, fiksasyon ve genetik inceleme sırasında blastomerlerin kayıpları ve yanlış PGT endikasyonu koyulması, PGT ile olumlu sonuç alınmasını güçleştiren diğer etkenlerdir. Genetik danışmanlık, PGT’ye bağlanan umutlar ve ek PGT ücreti hastada %100 başarı beklentisi yaratmaktadır. Ancak PGT sırasında her şey olumlu olsa bile klinik gebelik olasılığının üst sınırı bir ICSI veya IVF ile belirlenmiştir.
HEPİNİZE SAĞLIKLI YAŞAM DİLERİZ.
KAYNAK:www.female.com.tr