Düşüklerin sebepleri, düşüğün oluştuğu aylara göre değişebilir.Bazen döllenme olur, fakat döllenme ürünü rahim içine yerleşmez ve sessizce, adet kanaması ile birlikte düşer. Bu durum sadece gebelik testleriyle anlaşılabilir.
Yaş : Özellikle 35 yaşından sonra oluşan gebeliklerde düşük oranının daha yüksek olduğu kabul edilmektedir. Bu oran 40 yaşından sonra daha da artmaktadır. En önemli nedeni fetusta oluşan anomalilerdir.
Hormonal sebepler: Yumurtlama sonrası geçen devrede progesteron hormonunun yetersiz salgılanmasından kaynaklanan bu duruma Luteal Faz Yetersizliği adı verilmektedir. İlk 3 ayda meydana gelen düşüklerde önemli bir yer tutar. Ayrıca tiroid fonksyonlarındaki bozukluklar(tiroid bezinin yavaş veya hızlı çalışması) da düşüklere sebep olabilir.
Rahim(dölyatağı) ile ilgili sorunlar: Rahim ile ilgili doğuştan veya sonradan meydana gelen sorunlar erken ve geç düşüklere sebep olabilir.Rahim ağzı yetersizliği özellikle gebeliğin 4. ve 6. ayları arasında rahim ağzının sancısız bir şekilde açılması ve gebelik zarlarının yırtılmasıyla fetusun (bebeğin) dışarı atılmasıyla ortaya çıkan bir durumdur.
Daha öncede geçirilen rahim operasyonları( myom alınması, kürtaj) sonucunda dölyatağında bazı yapışıklıklar meydana gelebilir ve buna bağlı olarakgebelik kayıpları meydana gelmektedir. Rahim içindeki diğer sorunlar(polip ve myomlar) da aynı sebeple gebelik kayıplarına sebep olmaktadır.
Otoimmun hastalıklar: Otoimmun hastalıkları insan vucudunun kendi hücrelerine karşı düşmanca davranması olarak tanımlayabiliriz. İnsan vücuduna giren mikroplara karşı vücutta harekete geçen bağışıklık savunma mekanizmaları kendi organlarına karşı da harekete geçerek zarar vermektedir. Özellikle böbrek ve bağ dokuları hasar görmektedir.Bu maddelerin etki mekanizması; plasentanın yetersiz kanlanmasına yol açan damar bozuklukları oluşturmasıdır.Bu maddeler plasentayı da etkilediğinde gebelik kayıplarına sebep olmaktadır.
Diyabet (Şeker hastalığı):Kontrol altındaki diyabet hastalığının düşük riskini arttırmadığı iyi bilinir. Yani gebe kalan bir diyabet hastasının kan şekeri iyi bir şekilde kontrol edilirse düşük ihtimali artmamaktadır.
Tiroid bezi hastalıkları:Tiroid hastalığının gebelik kaybına neden olduğuna dair bilimsel kanıtlar yetersizdir. Bu nedenle tekrarlayan düşüğü olanlarda tiroid homonlarına bakılmasının şart olmadığı söylenmektedir.
Adet düzensizliği:Adet düzeniyle ilgili problemler çoğunlukla “ovulasyon” yani yumurtlamayla ilgili aksaklıklarda görülür. Özellikle gebeliğin devamı için gerekli olan “progesteron” hormonunun yetersizliğine yol açan bozuklukların tekrarlayan düşüklere neden olabileceği düşünülmektedir.
Enfeksiyonlar:Virüs ve bakterilerin neden olduğu vajinal enfeksiyonların gebelik kaybına neden olabileceği düşünülmektedir.Ne var ki bu enfeksiyonların tek bir kez düşüğe neden olduğu bilindiği halde tekrarlayan düşük sebebi oldukları tam olarak kanıtlanamamıştır.
Kromozomal bozukluklar :Tekrarlayan düşüklerde çiftlerin %5’inde anne-babaya ait kromozomal bozukluk bulunmuştur. Anne ile babanın taşıyıcı olduğu ve hastalık oluşturmayan genetik problemleri, gebelikte aktif hale geçerek yaşamla bağdaşmayan düşüklerle sonuçlanabilmektedir.
Sigara ve alkol bağımlılığı : Gebelikte sigara ve alkol kullanan kadınlarda düşük oranı diğer gebeliklere göre yüksektir.
Sebebi açıklanamayan gebelik kayıpları: yaklaşık % 20 kadar bir bölümde tüm tetkiklere rağmen bir sebep bulunamaz.