Anayasa Mahkemesi, Danıştay 5. Dairesi’nin 5371 sayılı yasa ile değiştirilen Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun bazı hükümlerinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle yaptığı başvuruda, yasadaki tabip, uzman tabip ve yan dal uzmanlık eğitimini tamamlayanlara “her eğitimleri için ayrı ayrı olmak kaydıyla” devlet hizmeti yükümlülüğü (zorunlu hizmet) getirilmesine ilişkin hükmün iptal istemini oy çoDoktorların zorunlu hizmeti kluğuyla reddetmişti.
Yüksek Mahkeme, yurt dışında kendi nam ve hesabına okuyarak devletten öğrenci dövizi almadan tıp, tıpta uzmanlık veya yan dal uzmanlık öğrenimlerini tamamlayanların zorunlu hizmete tabi olmadığına ilişkin hükmü, oy çokluğuyla iptal etmişti.
Yasadaki, tabiplerin, devlet hizmeti yükümlülüklerine başlamadan veya tamamlamadan asistanlık veya yan dal asistanlık sınavlarına katılabilecekleri ve uzmanlık eğitimine başlayabileceklerine ilişkin hükümden sonra gelen, “eksik kalan devlet hizmeti yükümlülüklerini uzman tabip veya yan dal uzmanı olarak yapacakların devlet hizmeti yükümlülüğüne ilave etmek suretiyle yerine getirirler” şeklindeki hüküm de oy çokluğuyla iptal edilmişti.
Mazeret ve zorunluluk hallerinde “Tabip iken eksik kalan yükümlülüğün uzman tabip olarak tamamlanacağına” ilişkin hüküm de iptal edilmişti. Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, Anayasa’nın 18. maddesinde “kimsenin zorla çalıştırılamayacağı, angaryanın yasak olduğu” hükümlerinin yer aldığı belirtilerek, devlet hizmeti yükümlülüğüne tabi hekimlerin, sözleşmeli personel statüsünde bulunmaları ve hizmetleri karşılığında kendilerini ücret ödenmesi gözetildiğinde bu hükümlülük kapsamındaki çalışmalarının angarya olarak nitelendirilmesinin mümkün olmayacağı vurgulandı.
ÜLKE İHTİYAÇLARI ZORUNLU KILIYOR
Gerekçeli kararda, Anayasa’da yer alan “ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları zorla çalıştırma sayılmaz” hükmü gereğince, devlet hizmeti yükümlülüğü getirilmesinin “zorla çalıştırma” olarak nitelenemeyeceğinin açık olduğu belirtildi. Kararda, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olması karşısında, ülke ihtiyaçlarının söz konusu devlet hizmeti yükümlülüğünü zorunlu kıldığının kabulü gerektiği ifade edildi.
Gerekçeli kararda, söz konusu düzenlemenin, Anayasa’da belirtilen sosyal devlet niteliğinin bir gereği olarak, sağlık hizmetleri alanında tabip, uzman tabip ve yan dal uzmanı tabip ihtiyacı gözetilerek bu alanda var olan açığın tamamlanması amacıyla getirildiğinin anlaşıldığı kaydedildi. Gerekçeli kararda, şöyle denildi:
“Tabipler için getirilen devlet hizmeti yükümlülüğü, bu kişilerin almış oldukları her eğitim sonucunda elde ettikleri bilgi birikimlerini ülke ihtiyaçları doğrultusunda devlet hizmetine sunmalarını ifade etmektedir. Anayasa’nın 18. maddesinde öngörüldüğü üzere, ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki devlet hizmeti yükümlülüğünün, bu düzenleme ile elde edilmek istenen amaç için elverişsiz ve gereksiz olduğundan ya da orantısız bulunduğundan söz edilemez. Kaldı ki, bir tabibin devlet hizmeti yükümlülüğüne yol açan ikinci ve/veya üçüncü eğitimine başlamasından önce, bu yükümlülüğü bilerek söz konusu eğitimi almak amacıyla sınava gireceği açıktır. Bu durum ise tabiplerin bu yöndeki bilinçli tercihlerini yansıtmaktadır.”
YURT DIŞINDA OKUYANA DA ZORUNLU HİZMET
Yüksek Mahkeme’nin, “yurt dışında kendi nam ve hesabına okuyarak devletten öğrenci dövizi almadan tıp, tıpta uzmanlık veya yan dal uzmanlık öğrenimlerini tamamlayanların zorunlu hizmete tabi olmadığına ilişkin” hükmünün iptal gerekçesinde, bu hekimlerin diğer hekimlerden farklı olarak devlet hizmeti yükümlülüğünden muaf tutulmalarının Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine aykırı olduğu vurgulandı. Hekimlerin, “eksik kalan devlet hizmeti yükümlülüklerini uzman tabip veya yan dal uzmanı olarak yapacakların devlet hizmeti yükümlülüğüne ilave etmek suretiyle yerine getirecekleri” şeklindeki hükmün iptal
gerekçesinde de “Bir tabibin birden çok kez devlet hizmeti yükümlülüğüne tabi olması sonucunu doğuracak itiraz konusu kural, uzman tabip ve/veya yan dal uzmanı tabiplere orantısız bir yükümlülük getirmekte ve bu kişilerin çalışma hürriyetini ölçüsüz olarak sınırlandırmaktadır” denildi.
Mazeret ve zorunluluk hallerinde “Tabip iken eksik kalan yükümlülüğün uzman tabip olarak tamamlanacağına” ilişkin hükmü de iptal eden Yüksek Mahkeme, bu hükmü Anayasa’nın “ölçülülük” ilkesine aykırı buldu.