Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun yaptığı çalışmalarla dünyada 240 milyonun üstünde diyabetli hasta olduğunun bilindiğine dikkat çeken Dr. Berna Temel, “Son 15-20 yıldır diyabetli hasta sayısında daha önce öngörülen istatistik artışın çok ötesinde ciddi bir artış söz konusu.
21. yüzyılın hızla gelişen ileri teknolojisinin insan hayatına getirdiği değişiklikler ile oluşan yeni yaşam tarzı hastalığın hızla yayılmasındaki en önemli etmenlerden biri.
Önceleri Tip 2 diyabet sıklığındaki artış daha çok orta ve ileri yaşta görülürken, ne yazık ki son dönemde daha genç erişkinlerde, hatta çocuklarda tip 2 diyabet sıklığının artığına dair birçok çalışma var.
Bu nedenle önce WHO (Dünya Sağlık Örgütü) daha sonra IDF (Uluslararası Diyabet Federasyonu) diyabeti birinci derecede mücadele edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul etti” dedi.
“Diyabet tanı ve tedavisindeki en önemli sorunlardan biri, hastalığın oldukça uzun bir süre belirgin şikayet ve bulgu vermemesi dolayısıyla tanının geç konulmasıdır” diyen Dr.Berna Temel, “Bir başka deyişle klinik olarak tanı konulan tüm diyabetli hastalarda, tedavi aslında ‘geç kalınmış’ bir tedavi olarak adlandırılabilir.
Üstelik yapılan birçok çalışmada yeni tanı almış diyabetli hastaların yarısında hipertansiyon, üçte ikisinde kan yağlarında yükseklik ve obezite olduğu, en önemlisi de neredeyse tümünde az ya da çok damar hasarı olduğu belirlenmiştir. Tanı konduktan sonraki 10 yıllık dönemde diyabetin kronik komplikasyonları da sessiz gittiği için, komplikasyon tedavisinde de gecikmeler olmaktadır” diye konuştu.
Kaynak: Hastane.com.tr