Diş Çürüklerinin İmmünolojisi
Diş çürükleri insanların en yaygın hastalıklarından biridir. Gelişmiş ülkelerde değişik organizasyonlarının çürük oranlarını azaltmaya yönelik gayretlerine rağmen çürüğün prevalansı nüfusun % 95’inden daha fazladır. Bu nedenle, pratik amaçlar için, çürük, gelişmiş ülkelerin problemi gibi gözüküyorsa da, bunda bakteriyel diş hastalıklarının tedavi masraflarının yüksekliği, kısa vadede insanlar tarafından zaman alıcı ve verimlilik kaybı gibi algılanmasının da etkisi vardır.
Çürük sonuç olarak bakteriyel (Str. mutans, L. acidophilus, vs) diş enfeksiyonudur. Bu enfeksiyondan korunma için, aşılama çalışmaları 1930’lu yıllarda başlanılmış olmasına rağmen önemli başarılar elde edilememiştir. Aşı çalışmaları germ free deney hayvanlarının (bu hayvanlarda, mikropsuz ortamda, mikropsuz yemlerle beslendiklerinden çürük oluşmuyor) araştırmalarda kullanılır olmasıyla tekrar aşı çalışmalarını yüreklendirmiş fakat günümüze kadar kimi fasılalarla çalışmalara devam edilmiştir. Ancak, hayvan modellerinde Kock postulatını uygulayabilmek için uygun hayvan türünün kullanılması gerekir. İnsanda çürük yapan bakteri susu her hayvanda aynı etkiyi göstermeyebilir.
Hayvanlardaki deneysel çalışmalarında, Streptokokların, Lactobasillerin ve Actino-myces türlerinin çürük etkeni olabilecekleri gösterilmiştir. İnsanlarda en önemli çürük etkeni Str. mutans olarak değerlendirilmiştir. Etken, aynı zamanda deney hayvanlarından ratlar, hamsterler, maymunlar ve gerbiller (uzun kuyruklu bir çeşit fare) de çürük oluşturabilmektedir.
Çürüğün tespit edilemediği vakalarda, bakteri plaklarında Str. mutans mikrobiyolojik olarak bir dereceye kadar ortaya konabilir. Ayrıca kimi fissür çürüklerinde Str. mutans bulunmayabilir. Kimi durumlar da plakta yoğun miktarda Str. mutans tespit edilmesine karşın çürük olmayabilir.
Az ve hafif çürüklü hastalarla, çok ve ileri çürüklü hastalarda Str. mutans’ın tüm hücre antijenlerine karşı serum IgG antikor titreleri karşılaştırılan bir çalışmada diş çürüğü etiyoloji yönünden Str. mutans ile doğrudan bir ilişki bulunurken, Str. sanguis, Str. sali-varius, L. casei, L. acidophilus veya Actinomyces viscosus arasında bağıntı kurulamamıştır.
Serum IgG antikorları, az ve hafif çürüklü hastalarda yüksek, çok ve ileri çürüklü hastalarda düşük bulunurken, parotis kökenli mukozal slgA antikorları, az ve hafif çürüklü hastalarda düşük, çok ve ileri çürüklü hastalarda yüksek bulunmuştur. Mukozal antikor titreleri serum antikorları ile karşılaştırıldığında daha değişken olmaktadır.
Hayvanlardaki koruma çalışmaları, Str. mutans’ın hücre duvarı 1/11%,antijenlerinin en önemli immünojenik determinantlar olduğunu ortaya koymuştur. Bu antijene karşı oluşan antikorlar IgGl iken tüm hücre antijenlerine karşı oluşan Ig G’ 1er, IgGl ve IgG2 olmuştur.
Diş çürüklerine karşı dirençte genetik faktörler önemli rol oynamaktadır, insanlarda in vitro yapılan bir araştırmada, çürüğe dirençli (HLA-DRW pozitif) olanlarda, Str. mutans I/II antijenlerinin 1-10 ng ile yardımcı T lenfosit aktivasyonu sağlanırken, çürüğe meyilli (HLA-DRW negatif) olanlarda aynı test, 1000 ng ile gerçekleştirilebilmiştir. Bu çalışma çürüğe dirençli /sağlıklı olanlarda az miktarlardaki Str. mutans’lann bile immün sistemi uyararak bağışıklık sağlaması ile açıklanabilir. Bununla birlikte bu olayların immün regülasyonlarının oldukça komplike olduğu da unutulmamalıdır.
Lokal ve sistemik aşılama çalışmalarında, hayvan modelleri içerisinde en fazla ratlar kullanılmıştır. Birkaç grupta aşılarla tükürük antikorlarının stimülasyonu çürüklerde-ki azalma ile ilgili sonuç verebilmiştir, insanlarda mukozal bağışıklık (tükürük slgA’lar) Str. mutans ile doldurulmuş kapsüllerin aşı olarak (yutulması- sindirilmesi ile) kullanılması ile uyarılabilir. Bu konuda, doğrudan insanlar üzerinde uzun süreli çalışma yapılmamıştır. Lokal antikorlar kısa ömürlü olduklarından uzun süreli immünizas-yon ve sürvelans temeline dayanan aşılama çalışmalarına ihtiyaç vardır. Bu şekilde aşılanmış kişilerde Str. mutans sayısında azalma tespit edildiğinden, bu veri, tükürük antikorlarının bu bakteri üzerinde etkili olmasıyla açıklanabilir.
Lokal olarak salgılanan antikorlar genellikle düşük titreli ve kısa ömürlüdürler. Bu yüzden ağızda lokal/mukozal bağışıklık oluşturmak istenildiğinde, sekonder antijenik uyarımların ya sindirim sisteminden (daha fazla antijeninle) veya parenteral verilerek sistemik immünitenin oluşturulması gerektiği rapor edilmektedir. Zira, mide-barsaklarda biyolojik olarak parçalanan maddelerin içerisinde, oral yolla verilen antijenler, sadece lokal olarak salgılanan tükürük antikorlarını artırmakla kalmaz aynı zamanda serum Ig G, Ig A ve Ig M antikorlarının da sentezini artırarak tükürük, dişeti cebi vs yolla ağız içi seviyeleri yükseltilebilir.
Diş çürüklerinde en etkili sistemik aşılama çalışmaları ilk olarak 1969’da maymunlarda yapılmıştır. Daha sonra Lehner ve ark (1976 ve 1980) rhesus maymunlarında Str. mutans bakterilerini Freund’un inkomple adjuvantı ile homojenize ederek derialtı yolla aşılayarak % 75-80 diş çürüklerinde azalma bildirmişlerdir. Hem IgA hem de Ig G leri ölçmelerine karşın, çürük azalışı ile serum Ig G arasında daha iyi bir ilişki tespit etmişlerdir. Pasif bağışıklık denemeleri ile de IgG’lerin daha etkin olduğunu gözlemişlerdir. Araştırıcılar, monoklonal antikorlarla da denemeler yapmış ve insanlara uygun miktarlarda monoklonal antikorlar verilerek çürüklerin azaltılabileceğini belirtmişlerdir (Challacombe ve Shirlaw 1994).
Antiserumlar, Antiserum
Bağışık serumlar, antiserumlar, hiperimmün serumlar veya gammaglobulinler olarak bilinen biyolojik maddeler, enfeksiyonu geçirmiş insan yada fazla sayıda aşılanarak hi-perimmünize edilmiş hayvanlardan elde edilen yüksek titrelerde antikor bulunduran kan serumlarıdır. Antibiyotiklerin kullanılmadığı dönemlerde yaygın olarak yararlanılan antiserumlar, halen viral (kuduz, viral hepatit ve bakteriyel bazı hastalıklar-tok-sikasyonlar (tetanoz, botulismus, gazlı gangren difteri) ile yılan-akrep sokması gibi zehirlenme vakalarında ve anti Riı uyuşmazlıklarında vazgeçilmez yol olarak uygulanmaktadır. Antiserumlarla pasif bağışıklama yapılmaktadır.
Tetanoz antitoksini. Önceleri yoğun olarak atlarda hazırlanan antitoksinler kullanılmış ise de serum hastalığı riskinden dolayı kullanım azalmıştır. Günümüzde insan serumundan elde edilen tetanoz immünglobulinleri (250 IU, İM) kullanılmaktadır.
Difteri antitoksini. At veya sığırlarda hazırlanan difteri antitoksini, koruma amacıyla 500-3000 IU, tedavi amacıyla 15.000-100.000 IU kullanılır.
Kuduz Antiserumu. At ve merkeplerde hazırlanır. Sık aşılanmış insan gammaglobulin-leri de kullanılır. Ağır ısırık durumlarında aşı ile birlikte 20 kg canlı ağırlık için 10 mi, ve yara çevresine 10-20 mi olacak şekilde enjekte edilir.
Yılan ve Akrep Antiserumları. Hayvanların yılan-akrep toksoidleri ile immüninizasyo-nu ile üretilen bu serumlar, ampul veya şişelerde liyofilize edilerek saklanır. Isırığın derecesine göre 1-5 ampul kadar, yarısı yara bölgesine, yarısı kasiçi verilir.
Hepatit B gammaglobulinleri. İnsan konvansiyonel gammaglobulinleri 0.02-0.04 ml/kg her;abı ile kullanılır.
Polivalan Gazlı Gangren Serumu. Atlarda hazırlanan antiserum, yaralanmalardan korunmak amacıyla 100 mi kasiçi, derialtı ve yara çevresine verilerek uygulanırken, tedavi amacıyla 250-400 mi antiserum 800 mi serum fizyolojik ile karıştırılarak İV verilir.