Anadolu Sağlık Merkezi’nde hizmet veren Denge Laboratuvarı’nın, teknolojik altyapısıyla doğru tanı ve denge sorunlarının tedavisinde önemli bir boşluğu doldurduğunu ifade eden Anadolu Sağlık Merkezi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sertaç Yetişer, denge sorunlarına dikkat çekiyor
Anadolu Sağlık Merkezi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sertaç Yetişer, ülkemizde hastanelerin acil servislerine yapılan başvuruların önemli bir bölümünü oluşturan denge sorunları konusunda açıklamalarda bulundu. Sosyal yaşamı etkileyen, kişiyi tek başına sokağa çıkmaktan alıkoyan ve giderek depresif bir ruh haline sokan denge sorununun ortaya çıktığı dönemde ilaç tedavisi alan kişilerin yatağa yatıp dinlenmek yerine, sokağa çıkmaları gerektiğini anlatan Prof. Dr. Sertaç Yetişer, denge sorunu ile ilgili merak edilen konulara değindi.
“Görsel uyaranlar, iç kulaktaki denge organı ve dokunma duyusu dengeyi sağlayan üçlü sistemi oluşturuyor. Bu üçlüden gelen ve proprioseptif sistem olarak da tanımlanan derin duyu, eş zamanlı olarak beynin talamus bölgesine gönderiliyor. Gelen bilgilerin bir kısmı hafızada depolanıyor, diğer kısmı ise atılıyor.
Üçlü sistemin harmoni ve simetri içinde çalışmasıyla kişi dengesini koruyor. Bu uyarılardan biri azaldığında ya da arttığında asimetri oluşuyor ve beyin önceki bilgilerle bu yeni durumu örtüştürmeye çalışıyor. Beyin, örtüşme olmadığında bir sorun olduğunu düşünüyor” diyen Prof. Dr. Sertaç Yetişer, sözlerine şöyle devam etti; “Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: Diyelim ki, kişinin iç kulağındaki denge organı çalışmıyor. Beyin bu durumda göze ve dokunma duyusuna yükleniyor. Böyle bir durumda bu sorunu yaşayan kişi, odanın ışığı kapandığında elindekileri düşürüyor. Çünkü diğer uyarı ortadan kalktığında, görmenin karanlık ortama adapte olması için geçen sürede, denge sorunu ortaya çıkıyor.”
Denge sorununa neden olan unsurlar neler?
Denge sorununa neden olan unsurlara da değinen Prof. Dr. Sertaç Yetişer, Dengeyle ilişkili sistemlerin dik duruş ve yürüyüşün sağlanmasında önemli görevlerinin bulunduğunu, vücudun hareketlenmesiyle birlikte düşmenin engellenmesi, başın dengeli hareket etmesi ve genel olarak dik durmasının bu yolla sağlandığını belirtti. Prof. Dr. Sertaç Yetişer, sözlerine şöyle devam etti; “Denge sorununa neden olan etmenler, periferik yani beyin dışı ve santral olarak ikiyi ayrılıyor.
Periferik nedenlerin sayısı 100’ü aşsa da, en sık görüleni Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo oluyor. Aniden başlayan, baş hareketleri ile tekrarlanan baş dönmesi olarak özetlenebilecek ve BPPV diye kısaltılan bu neden, halk arasında daha çok ‘Kulak kristallerinin yerinden oynaması’ olarak tarif ediliyor.
Gözle görülemeyecek kadar küçük olan bu kulak kristalleri iç kulakta bulunuyor. Yerlerinden oynamaları ise darbe, uzun süreli yolculuklar ya da üst solunum yolu enfeksiyonu gibi nedenlerle oluyor. Bazıları da hastalık yukarıya doğru baktıkça ortaya çıktığı için BPPV’ye ‘süpermarket hastalığı’ diyor.”
“Kısa sürse de, 4 – 5 saniyelik baş dönmesi, şiddeti nedeniyle yaşam kalitesini düşürüyor. Ayrıca kronikleşen denge sorunlarına ve psikolojik güvensizliğe yol açıyor. Çünkü hastalar tek başlarına dışarı çıkmak istemiyor, yalnız kalmaktan kaçınıyor ve sürekli bir endişe hali yaşıyor.
Günlük yaşamın yanı sıra, çalışma hayatında meydana gelen zorluklar da kişiyi bunaltıyor. Bu hastalıkla ilgili ‘Düşecek gibi oluyorum. Yer ayağımın altından kayıyor. Cisimler yer değiştiriyormuş gibi geliyor’ cümleleri, hekimlerin en sık duyduğu şikayetler arasında yer alıyor” diyen Anadolu Sağlık Merkezi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sertaç Yetişer, hastalığın tanısı konusunda da önemli açıklamalarda bulundu.
“Tüm bu denge bozuklukları “vertigo” olarak tanımlanıyor. Vertigo bir tanı olmasa da, mevcut durumun bir ifadesi olarak görülüyor. Santral ya da periferik sistem bozuklukları kendini vertigo olarak belli ediyor. Bu hastaların iyi değerlendirilmesi ve tedavi edilebilmesi için tüm duysal sistemlerin değerlendirilmesi gerekiyor” diyen Prof. Dr. Sertaç Yetişer, “Santral ve beyin ile beyin dışı yani periferik reflekslerin ve kas ile iskelet sistemi koordinasyonunun ölçülmesi gerekiyor.
Tanı koymada kimi testlerden yararlanılsa da, asıl önemli olan hastanın öyküsü oluyor. Tedavinin ardından santral kompansasyon olarak tanımlanan toparlanma süreci merkezi sinir sisteminin kontrolünde gelişiyor. Ancak bu süreç, hastanın sigara – alkol alışkanlığı, damar sertliği, görme keskinliği, dinamik oluşu, yaşı, artrit varlığı ve benzeri durumlarla yakından ilgili oluyor” dedi.
Kaynak: Hastane.com.tr