Okula yeni başlayan miniklerin ailelerini heyecan sararken, uzmanlar çocukların yaşayabileceği sorunlar karşısında onları uyardı. Eğitim ve danışmanlık merkezi psikologu Serap Duygulu, ”Bir çocuk için okula başlamak ailesinin dışındaki sosyal çevreye girişinin de ilk adımıdır. Hem çocuk hem de aile açısından heyecan verici ama kimi zaman da ürkütücüdür” dedi.
Okula gidecek çocukların zihinsel, bedensel ve duygusal açıdan hazır olmaları gerektiğini ifade eden Duygulu, 3-6 yaş arasında kreş, yuva veya anaokuluna giden çocukların bu konuda şanslı olduğuna dikkati çekti. Yapılan araştırmalarda, okula başlamadan önce yuva veya anaokuluna giden çocukların gerek zihinsel, gerekse psikolojik olarak gelişimlerinin hiç okula gitmeyen yaşıtlarına oranla daha ilerde olduğunu ifade eden Duygulu, şöyle konuştu:
”Çocuğun yaşamında ailesinin dışındaki ilk toplumsal kurum okuldur. Bu aile için de çok önemlidir. Okula hazırlık demek aslında aile olarak hazırlıklı olmak demektir. Öncelikle aile çocuğunu farklı bir ortama bırakmaya hazır olmalıdır. Aileler her ne kadar hazır olduklarını iddia etseler de yaşadıkları heyecan ve gerginliği çocuklarına yansıtmaktadırlar. Çocuklar, onların bu zayıf tarafını çabuk fark eder ve bu duyguyu kullanırlar. O nedenle bazı küçük önlemler alınarak okulun ilk günlerinin yarattığı sıkıntı en azından azaltılabilir.”
-AİLELERE ÖNERİLER-
Çocuğun, aile bireylerinden ayrıldığı andan itibaren hep okulda kalacağını ve bir daha eve dönmeyeceğini düşünerek kaygılanabildiğini anlatan Duygulu, ”Bu biz yetişkinler için saçma bir düşünce olsa da karşımızdakinin 6 yaşında bir çocuk olduğunu ve ilk kez sosyal bir ortama girdiğini unutmamak gerekir” dedi.
Çocuk sınıfa geçtiğinde anne veya babasının kapı eşiğinde beklemesinin ya da sınıfta sıralara oturmasının ”büyük yanlış olduğunu” dile getiren Duygulu, bunun diğer çocukları da etkileyeceğini ve öğretmenin kurmaya çalıştığı disiplini engelleyeceğini söyledi. Eşlik eden kişinin çocuklar sıralarına oturduktan sonra vedalaşıp uzaklaşmasının öneren Duygulu, ”Çocuk üzgün olsa da birkaç dakika sonra dikkati arkadaşlarına ve öğretmenine yöneleceği için endişesi dağılacaktır” diye konuştu.
Çocukların okulun ilk günü sakin ve rahat görünmesinin okula iyi hazırlandığının bir göstergesi olduğunu, ancak tüm tüm uğraşılara rağmen ilk gün göz yaşlarına engel olunamayacağını ifade eden Duygulu, ”Araştırmalara göre, 5 çocuktan 4’ü okulun ilk günü sorun yaşamakta ve yaşatmaktadırlar. Bunun normal olduğu unutulmamalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
-”OKUL SENDROMU” UYARISI-
Bazı çocukların okula yeni başladığında ya da daha üst sınıfta eğitim görürken okula gitmeme eğilimi gösterdiğine dikkati çeken psikolog Serap Duygulu, bu tür davranışların günlük endişelerden kaynaklanabileceği gibi bazen uzun süreli ve kaygı verici boyutlara ulaşabildiğini söyledi.
Sorunun günlük endişelerden kaynaklanmasına genellikle çocukların arkadaşlarıyla arasındaki küçük sorunlar ile ödevini yapmama veya sınavdan kötü not almanın etkili olduğunu kaydeden Duygulu, bu gibi durumlarda sorunun birkaç gün içinde düzelebileceğini anlattı.
”Ancak okula gitme konusundaki isteksizlik uzun süreli olursa ve çocuk şiddetli tepkiler veriyorsa durum ciddi demektir” diyen Duygulu, çocukların ısrarla okula gitmemek için gösterdiği davranışların ”Okul sendromu” olarak adlandırıldığını ve kendini ortaya koyan 6 belirtisi olduğunu bildirdi.
Duygulu, bu belirtileri şöyle sıraladı:
”Çocukta belirgin olarak görülen istek ve heveste, buna bağlı olarak enerjisinde azalma. Uyku düzeninde bozulma ve huzursuzluk. Aşırı bir biçimde alınganlık, sinirlilik. Sebepsiz yere ya da olur olmaz her şeye ağlama. Baş ve karın ağrıları, mide bulantısı, kusma gibi fiziksel ama aslında psikolojik kaynaklı rahatsızlıklar. İştahsızlık.”
”Okul sendromu”nun bu belirtilerle ortaya çıksa da sebeplerinin farklı olduğunu ifade eden Duyguyu, ”Böyle bir sorunun en önemli sebebi aileden ve evden uzak kalmanın yarattığı gerilim ve endişedir. Uzun sürelerle ve her gün yaşadığı bu ayrılık çocuğu mutsuz etmektedir. Bu duygu durumundan kurtulmanın en kolay yolu da okula gitmeyi reddetmektir. Ancak çocuklar sebebin bu olduğunu dile getiremezler. Özellikle küçük çocuklar sebebin bu olduğunun açık bir biçimde farkında bile değillerdir. Bu tip bir davranış genellikle okul öncesi eğitim almamış ya da aşırı koruyucu ailelerde büyümüş ve tek çocuklarda görülür.”
Duygulu, çocukların okula gitmek istememesinin altında pek çok neden yatsa da en sık rastlananların özellikle ”en yakın arkadaşıyla yaşadığı sorunlar, sınıfın düzenine ve ders işlemedeki düzene uyum sağlayamama, diğer çocukların giyim ve davranış tarzlarından farklı olma, görünüşünden kaynaklanan alay edilme ve sözlü ya da şiddet içeren davranışlarla karşılaşma, öğretmenini sevmeme, derslerdeki başarıda düşüklük, okul yemeklerini veya malzemelerini sevmeme, öz güven eksikliği, aşırı koruyucu ailede yetişmiş olmak, aile bireylerine karşı geliştirilen aşırı bağımlılık ve okulun, arkadaşların ya da öğretmenin değişmesi” olduğunu dile getirdi.
”Okul sendromu” yaşayan çocuğa yardım etmek için bu davranışa neden olabilecek ihtimalleri ve çözüm yollarının mutlaka bilinmesi gerektiğini anlatan Duygulu, bu gibi durumlarda çocukla iletişime geçilerek ikna edilmesini, gerektiğinde bir uzmandan yardım alınmasını önerdi.