Yakın arkadaş ya da akrabanın ölümü yaşamdaki “en zor ve stres dolu” olaylardan biridir. Ana baba kaybı nedeniyle yas yaşayan bir çocuk olduğunda, bu deneyim daha da güçleşebilir. Çocuk anne ve babasına sadece duygusal olarak değil, maddi olarak ta bağımlıdır. Bu nedenle ana babasının kaybında yaşanan duygusal ve maddi güçlükler çocuğun gelişimini etkiler.
Farklı gelişimsel dönemdeki çocukların ölümün anlamına ilişkin kavramsal anlayışları farklıdır.Yasın görünümü ve sonuçları, çocuğun ölüm anında ölümle ilgili kavramların gelişimine bağlıdır.
Bebekler ve okula gitme yaşı gelmiş çocuklar arasında ölüm kavramını anlamaları bakımından büyük farklılıklar vardır. Çocuğun ölüm olayını anlaması için öncelikle biri öldüğünde neler olduğunu belirtmekte kullanılan kavramları anlamaları gerekmektedir.
2-2.5 yaşındaki çocukların ölümle ilgili fikirleri çok belirsizdir. Buna karşılık iki yaşından küçük bebekler ise ölümle ilgili herhangi bir kavramı anlayamazlar. Çok küçük çocuklar için ölüm gündelik hayatta var olan birinin artık orada olmaması kadar basit bir anlama gelmektedir.
6-10 yaş arasındaki dönemde yer alan çocuklar zamanla ölümün geri dönülmez oluşu ve tüm yaşam işlevlerinin durduğunu anlamaya başlarlar. Çocukların “ölünce ölünür” ifadesi buna örnek olarak gösterilebilir. Yedi yaş civarında ölümün engellenemez ve evrensel bir olgu olduğu artık kavranmaya başlanır. Ancak bunun kendileri için de geçerli olabileceğini düşünmeye karşı hala direnç gösterirler.
Ölümün nedenlerine ilişkin düşünceleri somut düzeydedir. Ölümün hem kazalar ve şiddet gibi dışsal nedenlerden kaynaklandığını hem de hastalık yada yaşlılık gibi içsel süreçlerin bir sonucu olduğunu anlayabilirler. Sihirli öğeler hala düşüncenin parçası olmaya devam eder. Ölülerin yaşayanları gördüğünü ya da işittiğini var sayarlar ve bunun bir sonucu olarak öleni memnun etmek için çabalarlar. 10 yaşından sonra çocuğun ölüm kavramı giderek daha somut hala gelir ve bir kayıp olgusunun uzun vadedeki sonuçlarını daha iyi görebilirler.
Çocuk ölüm olayı ile karşılaşmadan gelişim düzeyine uygun olarak ölüm kavramlarının gelişmesi ve normal yaşam döngüsünün bir parçası olarak algılanmasına çalışılmalıdır. Günümüzde çocukların TV dizilerinde ve çizgi filmlerde gördükleriyle ölümü geçici bir durum olarak algılamakta oldukları görülmektedir. Ölümlerin daha çok hastanelerde olmaya başlamasıyla da ölümü normal yaşamın bir parçası olarak algılamakta güçlükleri olduğu düşünülmektedir.
Ölüme, travmanın neden olabileceğini çağrıştıran filmler ve haber programlarının yanı sıra yayınlarda ölüm sonrası, ailelerin hatta çocukların üzüntü ve isyan dolu yaşantılarının ve ayrıntılı bir şekilde gömülme törenlerinin, cenazelerin gösterilmesi çocukların zihinlerinde karmaşaya yol açmakta ve ölüm ile ilgili endişeleri artmaktadır.
Yurt dışında üç yaşından küçük çocuklar için bile yazılmış ölüm kavramının sağlıklı gelişmesini amaçlayan kitaplar vardır. Evcil bir hayvanın ölümü, ölüm kavramını çocuğa açıklamak için iyi bir fırsat olabilir.
Çocuğun yaşadığı duygular saygıyla karşılanmalı, tüm aile üzüntüsünü dile getirerek bir tören içerisinde hayvan evden uzaklaştırılmalıdır. Hemen yeni bir hayvan alınmayarak çocuğun kavramları geliştirmesine olanak sağlanmalı ve anı anlamına gelecek ritüel bir davranışa izin verilmeli, hatta teşvik edilmelidir.
0-3 yaşları arasındaki çocuklar da yas geçici bile olsa yakın izleme ve kapsamlı bir değerlendirme gerekir. Çocukla ölüm hakkında genelde yaşayan ebeveyn konuşur. Bu olmadığı zaman ise çocuk acı haberi sığınacağı ve dayanacağı bir kimseden duymalıdır. Beklenmedik ölümlerde çocuğa alıştırarak haber verilmesi düşünülebilir. Çocuğa soru sorabileceği, duygularını ve düşüncelerini paylaşabileceği sıcak bir konuşma ortamının yaratılması çok önemlidir ve açıklamayı yapan erişkininde kendi üzüntüsünü belirtmesi uygun olur.
İlk zamanlarda yadsımayı çok sık kullanan çocuk üzgün görülmediği için suçlanmamalı ya da eğlendirilmeye çalışılmamalıdır. Okul içinde bir ölüm olduğunda ise anons yerine sınıf ortamında bir öğretmen tarafından yapılan açıklamaların daha az zedeleyici olduğunu bildiren çalışmalar vardır.
Özellikle küçük çocuklarla konuşurken ölümü uykuya benzetmemek çok önemlidir. Çünkü çocuk uyursa kendisinin de öleceğinden endişelenmeye başlar. Dolaylı yoldan ölümü anlatmaya çalışmak çocuğun kafasını daha çok karıştırabilir ve ebeveyne olan güvenini zedeleyebilir. Örneğin ölümü uzun bir yolculuğa benzetmek yada hastaydı, yaşlıydı gibi açıklamalarda da bulunmak çocuğun yolculuklardan, hastalıktan ve doktor randevularından korkmasına yol açabilir. “Çok iyi olduğu için tanrı yanına aldı” gibi bir açıklama karşısında, çocuk ölmemek için kötü olmayı tercih edebilir.
6 yaşından önce yapılan dini açıklamaları, çocuk genellikle yorumlamakta güçlük çeker ve daha da korkabilir. Dini kavramlar, çocuğun günlük yaşantısının bir parçası ise, bunları uygun bir şekilde kullanmakta mümkündür. Böyle bir yol seçilmişse “Tanrı kardeşine bakacak” gibi bir açıklama “Tanrı kardeşini öyle sevdi ki onu yanına aldı” gibi bir açıklamadan daha uygun olacaktır.
Ölümü, bedensel aktivitelerin son bulması şeklinde anlatmak iyi bir açıklama sayılabilir. Ölümü normal yaşamın bir parçası gibi göstermek önemlidir ve eğer çocuk yaşayan ebeveynin de ölüp ölmeyeceğini sorarsa, bunun çok uzun zaman sonra olacağı, uzun yıllar çocuğun yanında olunacağı söylenebilir.
Ölümün yaşamın sonu olduğu ve ölen birinin hiçbir şekilde geri dönmeyeceği çocuğa uygun ve basit bir dille anlatılmalıdır. Çocuğa ölen birinin bütün vücut fonksiyonlarının durduğunu, yani ölen birinin nefes alamayacağı, yemek yiyemeyeceği, bir şey içemeyeceği, oyun oynayamayacağı, düşünüp hissedemeyeceği, söylenebilir.
Çocuk aynı zamanda ölümün gerçek nedenini de öğrenmelidir. Haber çocuğa açık olarak iletilmelidir. Örneğin “Kendini kötü bir habere hazırlamanı istiyorum. Bir kaza oldu. Haber babanla ilgili. Çalıştığı yerde bir kaza olmuş. Ciddi bir şekilde yaralanmış. Öğrendiğimize göre hemen ölmüş” gibi. Çocukların habere ilk tepkileri çok farklı olabilir. Yüksek sesle inkar etme, açıkça reddetme, ağlama, ümitsizliğe kapılma gibi çeşitli tepkiler olabilir. Ortam, çocukla birlikte rahatsız edilmeden bir süre daha oturabilmeye uygun olmalıdır.
Çocuk çok fazla ağladığında buna izin verilmeli, hiç kimse çocuğun kendisini toparlamasını ve susmasını söylememelidir. Çocuk tepkisini yaşarken onu yatıştıracak şekilde sarılmakta iyi olacaktır.
Ayrıca çocuklar, ölüme kendilerinin neden olduklarını da düşünebilirler. Aynı şeyin kendilerine ve yaşayan ebeveynlerine de olacağından endişelenirler ve “bana kim bakacak” kaygısı yaşayabilirler. Duygularını sözelleştirebilmeleri için cesaretlendirme ve ona yardımcı olacak birilerinin olacağı güvencesi, bu kaygılarla baş etme de onlara yardımcı olur.
Ölüm sonrası yaşayan ebeveyn genelde anne olmaktadır. Bir ebeveyni kaybeden çocuk birden fazla ebeveynini kaybetmiş gibidir. Çünkü yaşayan ebeveyn kendi matemine düşmüştür ve bu nedenle çocuğun gereksinimlerini karşılayacak durumda değildir. Ebeveyn sorumluluklarına dönebilecek hale gelene dek, çocuğa duygusal ve fiziksel bakım verebilecek bir erişkin belirlenmelidir. Çocuğun önceden tanıdığı bir ebeveyn olması tercih edilirken, başka bir şehre gönderilmesi önerilmez.
Çocuk ebeveyni ya da kardeşinin ölümcül hastalığı neden ile üzüntü yaşayabilir. Çocuğa bu konuda konuşmasının yasak olduğu genelde aile içinde hissettirilir. Çocuk sıklıkla kendini suçlar ve “eğer kendisi daha iyi olabilseydi hasta olmayacaklardı” diye düşünür. Çocuğa bilgi verildikçe ve çocuk ebeveynin ya da kardeşinin sağaltımına yardımcı oldukça endişesi büyük ölçüde azalacaktır ve yas süreci daha sağlıklı geçecektir.
Sonuç olarak;
Açık ve dürüst iletişim
1-Yaşa uygun açıklamalar yapın
2-Soyut açıklamalardan uzak durun
3-Ölüm bir seyahat yada uyku olarak açıklamayın
Bilişsel beceri kazanmaları için süre tanıyın
1-Sorulara ve konuşmaya izin verin
2-Kısa konuşmaları kabul edin
3-Fotoğraf albümlerine bakın
4-Çocukların mezarı ziyaret etmeleri sağlayın
5-Çocukların oyunlarını kabul edin
Kaybı gerçek hale getirin
1-Çocuğun cenaze törenine katılmasına izin verin
2- Kendi duygularınızı saklamayın
3-Ölen kişiyi hatırlatan şeyleri ortada bırakın
Duygusal başa çıkmayı kolaylaştırın
1-Gereksiz ayrılıkları önleyin
2-Çocuklarla ana babalarına veya kendilerine bir şey olacağına ilişkin kaygıları hakkında konuşun
3-Çocuklarla suçluluk duyguları hakkında konuşun
|