Canlıların Çevresi ve Yeryüzündeki Yaşama Alanları
Organizmalar rastlantısal olarak dağılım göstermez. Onların bir yerde bulunmaları daha çok zaman ve mekanla sınırlı olup, o bölgenin yapılanmasına bağlıdır. Orada bulunmaları da, bulundukları ortama olan uyumları ile açıklanabilir. Organizmaların çevreye bağb dağılımlarına uygun olarak, bir organizma; popuksyon veya yaşama birliğinin bulunduğu bölge “YAŞAMA ALANI, BİYOTOPU, HABİTATI ve bitkilerde YETİŞME MUHİTİ” diye adlandırılır. Bu kavramlar kısmen eşanlamlı (sinonim) olarak kullanılır. Eğer bir hayvan veya bitki türünün tabiatı veya yetişme muhiti söz konusu ise bir bölgenin fiziksel, kimyasal veya meteorolojik etmenleri daha çok vurgulanıyor demektir. Oysa biyotop kullanılırsa daha çok belli bir topoğrafık alanın az çok müşterek çevre koşulları göz önünde tutuluyor demektir. Bir su birikintisinde yaşayan kurbağa, çevresindeki böcek, solucan, larva ve diğer küçük canlıları yiyerek beslenir. Leylek, yılan ve yırtıcı balıklar da kurbağayı yiyerek, bir etkileşim ortamı yaratır. Bu yolla kurbağa, yaşadığı alanda diğer canlılarla, karşılıklı ilişki içindedir.
Canlılar ve Çevre
Farklı türden canlıların bir arada yaşadıkları ve coğrafık olarak sınırlanabilir olan alana YAŞAMA BİRLİĞİ veya BİYOSONÖZ denir. Biyosonözde yaşamın olası olduğu sınırlı bölüme BİYOTOP denir. Örneğin su birikintisi veya göl kıyısı kurbağanın biyotopudur. Kurbağanın varlığı, besin ve düşmanlarına bağlı olduğu gibi, türdaşlanna da bağlıdır. Belli bir yaşama alanında yaşayan bir türün bütün bireyleri ÜREME BİRLİĞİ veya POPULASYON’u oluşturur. Kurbağanın türdaşlan, avı, düşman ve parazitleri ile içinde yaşadığı su birikintisi, biyosonözün bitki örtüsü ve diğer canlılardan kaynaklanan etkiler BİYOTİK FAKTÖR’ler diye adlandırılır. Yaşama alanının iklimi ve toprak yapısı gibi etmenler ABİYOTİK FAKTÖR olarak ele alınır. Örneğin su bitkisinin büyümesi, ışığın suyun daha da derinine girebilmesini engeller. Bütün değinilen bu örnekler, biyotik ve abiyotik etmenlerin karşılıkb olarak etkili olduğunu gösterir. Biyosonöz ve biyotop birbirini etkilediği için, küçük gölde işlevsel bir birlikten söz edilir. Yaşama alanı ve yaşama birliğinin bu şekilde ekolojik topluluğuna genelde EKOSİSTEM denir. Geniş anlamda Ekoloji, işlevsel ve nedensel ilişkileri organizma, popuksyon ve biyosonöz basamağında ele alır. EKOLOJİ’nin görevi de canlılar arasındaki karşılıklı e&ileşirn ve abiyotik çevre ile organizmalar arasındaki ilişkileri incelemektir. Ekolojinin dallarından sinekoloji, bir yaşama birliği (=biyosonöz)nde bulunan canhlar arasındaki karşılıklı ilişkileri inceler; demekoiojinin araştırma objesi bir türün populasyonudur. Popuksyon aynı türün bireyleri olup, birbirini eşeysel olarak döllerler. İşte demekoiojinin konusu populasyondaki bireylerin karşılıklı ilişkilerini incelemektir. Tek bir bireyin, organizma olarak ekolojinin, yani organizma ile çevre etmenleri arasındaki karşılıkb ilişkilerini autoekoloji inceler.
Ekoloji, uğraş verilen alana göre adlandırılır. Örneğin, Karasal Ekoloji (=Tenestirik Ekoloji) Tathsu Ekolojisi (=Limnik Ekoloji) ve Deniz Ekolojisi (=Marine Ekolojisi). Ayrıca Jeoekoloji ve İnsan Ekolojisi gibi araştırma objesine göre de ayırım yapılır. Însan-Biyosonöz-Kompleksi. insanla çevresini paylaştığı canlılar arasındaki karşılıklı ilişkileri ortaya koyar.
Bitkinin çevre ve tüm canlılar için önemi
İnsanın Biyosonöz-kompleksi ile ilişkilerinde, farklı çevre boyutları vardır. Örneğin teknik çevre, kozmik çevre, edafık çevre vd.
Ekoloji aşağıdaki temel sorunlara yanıt arar.
a) Bitki ve hayvanların abiyotik ve biyotik faktörler ile çevrelerine bağımkbğı nasıldır?
b) Ekosistemdeki canlılar besin maddelerim ve enerjiyi nereden bulmaktadır?
c) insanoğlu ekosistemi nasıl ve ne biçimde değiştirmiştir? Kendisi için bunların sonuçlan nelerdir? İnsanoğlu bu dezavantajlı koşullan nasıl değiştirip yararlı hale getirmelidir (getirir)?
Ekosistemler farklı büyüklükte olabilir. Göl, orman, nehir, bataklık, çöl ve deniz çeşitli büyüklükteki ekosistem örnekleridir. Birçok ekosistem benzer iklim ve oluşum tarihi nedeniyle daha büyük birimleri oluşturur. Bunlar dış görünümleri itibarı ile birbirine benzer ve benzer işlevsel ilişkilerle karekterize edilir. BIYOM adı verilen böyle birimler, örneğin tropik yağmur ormanları; tundralar, okyanus ve çöller. Ekosistemlerin tamamına, yani yaşamın mümkün olduğu yeryüzü parçasına BİYOSFER denir. Biyosferin sınırı ekstrem bölgelerde bazı canlıların görülmesine engel olur. Örneğin gökyüzündeki yaşam yukarıya doğru havanın soğukluğu, 02 noksanlığı ve UV-ışını ile sınırlanır. 18 km yüksekliğe kadar tek hücreliler tesbit edilmiştir. Canlılar karada ancak birkaç metre derinliğe girer. Bununla birlikte petrol bakterileri 4000 m derinlikte bile yaşar. Suda tüm basamaklarda, hatta 10 400 m derinlikte, örneğin Filipin Çukurluklarında, derin deniz organizmaları yaşar.
Çevre Etmenlerinin Ekolojik Değerliliği, doğal çevre ve canlılar
Laboratuvar koşullarında çeşitli sıcaklık basamaklarında tutulan böceklerden çoğunun belli bir sıcaklıkta yoğun olarak biriktiği görülür. Bu sıcaklık basamağı TERCİH BÖLGESidir. Bir çevre etmeni bakımından, canlı için uygun olan bu basamağa OPTİMUM denir.
Bazı hayvanların belli sıcaklık basamaklarından kaçındıkları da görülür. Bir çevre faktörünün etkisi, belli sınırlayıcı değerlerin altında ve üstünde ise canlı bu değerler altında veya üstünde yaşayamaz. Bu kritik değerlere MAKSİMUM ve MİNİMUM denir. Bunlar bir organizma türünün, belli bir çevre faktörüne bağlı olan HOŞGÖRÜ ALANİ’m snırlar. Bir türün belli bir çevre faktörüne bağlı olarak büyüyüp ürediği koşulların bulunduğu alan EKOLOJİK POTENZ (=GELİ-ŞEBİLİRLİK) diye adlandırılır. Bu hoşgörü bölgesinde optimum, minimum ve maksimum diye adlandırılan noktalardır . Bunlardan yararlanarak bir çevre faktörünün organizmaya olan etkileri belirlenir. Burada et-yık menin ekolojik değerliliğinden söz edilir. Bu değer bir türün biyosferde nerede yaşayabileceğini tayin eder.
Bu örnekte dikkat edilecek bir husus da organizmaya doğada laboratuvardaki gibi tek bir etmenin değil, çok sayıda ekolojik faktörün etki yapacağıdır.
Genel olarak çeşitli çevre faktörleri için hoşgörü grafikleri çizilebilir. Hoşgörü sınırı dar olan türlere STENÖK geniş olanlara EURYÖK denir. Tath suda yaşayan turna balığı suyun tuz yoğunluğu bakımından, stenök bir türdür. Yumuşak elyengeci euryök olup, hem tatlı hem de tuzlu suya dayanır.
Biyotik etmenler bakımından da canlılar farklı hoşgörü değerlerine sahiptir Domuz ve sıçan her şeyi yer. Diğer hayvanlar ise besin seçicidir. Örneğin Çin’deki Panda, sadece belli bambu türlerinin yeni süren gevrek yapraklarını yiyebilir. (canlılar ve çevre ilişkisi)
Bir canlının yaşadığı alan, onun için en uygun ekolojik koşulların birlikte olduğu bölgedir. ÇEVRE FAKTÖRÜ ETKİ KURAMI çerçevesinde, bir türün belli bir bölgedeki yoğunluğu, optimumdan en uzak olan bir etmen tarafından saptanır, buna PESSİMUM-KURAMI da denir. Örneğin bazı çöllerdeki besin tuzları ve sıcaklık koşullan, bitki yetişmesi için çok optimumdur; ama suyun çölde olmayışı bitkinin yetişmesini engelleyen en önemli faktördür