Yargıtay, doktorların, hafif dahi olsa bütün kusurlarından sorumlu olduklarını vurgulayarak, doktorun, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu, tıbbi açıdan zamanında gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedavi yöntemini de gecikmeden belirleyip uygulamak zorunda olduğunu kaydetti.
Özel bir hastanede sezaryenle doğum yapan bir hastanın, beyin fonksiyonlarının durup komaya girmesi sonucu ölümü nedeniyle, hastanın ailesi, anestezi uzmanı doktor ve hastane hakkında tazminat davası açtı.
Yerel Mahkeme, davayı kısmen kabul ederek, davacılara çeşitli miktarlarda maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, yerel mahkeme kararını davalılar yararına bozdu.
Daire, olayda davalı doktor ve hastanenin kusuru olup olmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesini kararına gerekçe gösterdi.
Dairenin kararında, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurlarının, hafif dahi olsa sorumluluğunun unsuru olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret edildi.
“DOKTORUN SORUMLULUĞU…”
Doktorun, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu, tıbbi açıdan zamanında gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedavi yöntemini de gecikmeden belirleyip uygulamak zorunda olduğu vurgulanan kararda, doktorun, asgari düzeyde dahi olsa, tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlü olduğu kaydedildi. Kararda, şöyle denildi:
“Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir tercih yaparken de hastasının ve hastalığının özelliklerini göz önünde tutmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı, en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de hasta, tedavisini üstlenen meslek mensubu doktorundan tedavisinin bütün aşamalarında mesleğin gerektirdiği titiz bir ihtimam ve dikkati göstermesini, beden ve ruh sağlığı ile ilgili tehlikelerden kendisini bilgilendirmesini güven içinde beklemek hakkına sahiptir.
Gereken özeni göstermeyen vekil, ilgili kanun hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.”
BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ YAPILMALI
Somut olayda, davalı doktor hakkında açılan ceza davasının 4616 sayılı Yasa gereğince ertelendiği anımsatılan kararda, mahkemece ceza davasında alınan Adli Tıp ve Yüksek Sağlık Şurası raporlarına dayanılarak sonuca gidildiği belirtildi. Kararda, davalılar tarafından bu raporlara itiraz edilmesine rağmen, mahkemece bu itirazlar üzerinde yeterince durulmadığı ifade edilerek, “Bu durumda, mahkemece davalıların ceza dosyasında alınan raporlara itirazları üzerinde durularak üniversiteden konusunda uzman, anestezi ve kadın doğum hastalıkları uzmanlarının da bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyetinden açıklamalı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, olayda davalı doktor ve hastanenin kusuru olup olmadığının belirlenmesi gerektiği vurgulandı.