Bunama ve Alzheimer, Bunama Hastalığı
Bu bölümde beynin yaşlanmayla ilgili hastalıklarından bunamadan, Alzheimer hastalığından bahsedeceğiz. Bu hastalıklara bir genel giriş yapalım mı? Yukarıda da bahsettiğim gibi beynin stratejik görevi vücudun iç ve dış ortamını algılamak, bu verileri analiz etmek, deneyimler ve ihtiyaçlar bağlamında da bir cevap hazırlamak. Bütün bu stratejik görev çerçevesinde beynin iki temel işlevi var: Birincisi düşünce ve duyguların sağlanması, ikincisi ise hareketin sağlanması. Alzheimer hastalığı düşünce ve algılamamızı etkileyen en sık görülen nörodejeneratif hastalık. Buna karşılık Parkinson hastalığı ise hareketi etkileyen en sık görülen nörodejeneratif hastalık.
Bunama tek bir hastalık değil
Bunama ve Alzheimer sıklıkla karıştırılıyor veya birbirinin yerine kullanılıyor sanırım. Oysa ikisi farklı durumları anlatıyor değil mi?
Doğru, ikisi aynı şeyi ifade etmiyor. Bunama tek bir hastalık değil, klinik bir tablonun adı, bir başka deyimle bir durum saptaması. Tanımı ise şöyle: Bir insanda zihinsel işlev alanlarından en az ikisinin bozulması, bu bozulmanın o zihinsel alanların daha önceki düzeylerine kıyasla anlamlı bir kötüleşme ifade etmesi ve bu bozulmanın günlük yaşamı etkileyecek kadar ağır düzeyde olması. Bu üç şart bir araya geldiğinde biz o kişide bir bunama tablosunun olduğuna karar veriyoruz. Bunama değişik hastalıkların sebep olduğu bir tablo, bir bulgular topluluğu…
Zihinsel işlevler derken neyi kastediyorsunuz?
Dikkat ve konsantrasyon; bu bir zihinsel işlev alanı. Bellek, ikinci bir zihinsel alan. Dil işlevleri (konuşma, anlama, yazma, okuma) bir başkası. Görsel-mekansal algılama.
Sonuncusu da bizim “yürütücü işlevler” dediğimiz iç görü, öngörü, analiz ve planlama yeteneğini kapsayan zihinsel alan. Bunama tanısını koyabilmek için bu alanların en az ikisinin bozulmuş olması gerekiyor: Örneğin bellek bozukluğu (unutkanlık) artı dil işlevlerinde bozulma (kelime bulmakta zorluk, cümle kurmakta zorlanma). Bu bozulmaların da günlük yaşamı etkiliyor olması lazım. Mesela belleği bozulduğu için artık, kişi işlerini takip edemiyor, randevularını, gitmesi gereken yerleri, yapması gereken şeyleri unutuyor. Dil işlevi bozulduğu için kendini ifade etmekte zorlanıyor, konuşurken takılıyor ve bu da günlük yaşantısına yansıyor. Kişinin geçmişine baktığınızda bu işlevlerinin şu âna kıyasla daha iyi bir düzeyde olduğunu anlıyorsunuz. İşte bu durum söz konusuysa biz, “Bu hastada bir bunama tablosu var” diyoruz.
Bunama bazen halk arasında neredeyse hakaret anlamında kullanılıyor veya yaşlanmanın sonucunda doğal olduğu kabul ediliyor. Ne dersiniz?
Evet bunama Türkçede olumsuz, biraz aşağılayıcı bağlamda da kullanılan bir kelime. Bunun sanırım tarihsel bir yönü var. İnsanlar, bunamanın getirdiği sonuçları fark edince, delilikle eşdeğer tutuyorlar.
Önemli bir başka konu zihinsel işlevlerin kısıtlı gelişmiş olmasıyla sonradan kaybının ayrımı. Örneğin oligofreni ya da Türkçe deyimiyle “zeka geriliği”nin bunama ile ilgisi yok. Çünkü o durumda beyin zaten başlangıçtan itibaren normal işlevini kazanamamış. Biz bunlara “gelişimsel bozukluklar” diyoruz. Bunama teriminin kullanılabilmesi için, belli bir seviyeye gelmiş beyin işlevlerinin, o seviyeden düşüş göstermesi lazım, geldiği düzey çok yüksek ya da düşük olmuş olabilir, bu önemli değil.
Sanırım, durup dururken de hiç kimse bıınamıyor, altında hep bir sebep yatıyor…
Her zaman öyle. Demans’ın, yani bunamanın altında çok değişik hastalıklar yatabilir. En sık rastladığımız sebep Alzheimer hastalığı. “Bu hastanın bunaması mı, demans’ı mı, yoksa Alzheimer hastalığı mı var” sorusuyla çok sık karşılaşıyoruz. Bunu şöyle açıklamak mümkün: Bunama ve demans birebir aynı şeyi ifade ediyorlar ve bir “üst kavramı” temsil ediyorlar. Alzheimer hastalığı ise, o tabloya, o duruma en sık sebep olan hastalık. Bazen daha iyi anlaşılsın diye şu örneği veriyorum: Baş ağrısı bir belirti, bir üst kavram, migren ise, baş ağrısının en sık sebebi, ancak nadiren, baş ağrısının altında bir beyin tümörü de yatabilir. Bunama da aynen böyle. Bunamanın altında en sık yatan sebep Alzheimer hastalığı, ama bunun yanında 70-80’e yakın başka sebep daha var. Mesela beyin tümörleri, subdural hematom yani kafatası ile beyin arasında kan birikmesi, beynin içindeki normalde bulunan boşlukların fazlaca genişleyip şişmesi ve beyin dokusuna basınç yapması, beynin normal çalışması için gerekli kan miktarı ve kalitesinin sağlanamaması gibi.
Bunamanın altında yatan hastalıkları genelde iki ana grupta ele alıyoruz. Birincisi doğrudan doğruya beyin hücrelerinin seçici bir şekilde kaybıyla oluşan primer progressif demanslar (birincil ilerleyici bunamalar).
İkinci grupta neler var?
İkinci gruba “semptomatik bunamalar” diyoruz. Burada bunamaya aslında beyin hücrelerinin kaybı değil, altta yatan başka bir hastalık yol açıyor. Bunları da ben üç gruba topluyorum. Birincisi, beyin dokusunu tahrip eden sebepler. Örneğin, beyin damarları tıkanıyor, beyin dokusu tahrip oluyor. Oysa beynin çalışması için yeterli sayıda hücreye ihtiyacı var. Beyin dokusunun önemli bir kısmı tahrip olursa doğal olarak beyin sağlıklı çalışamıyor. Ya da enfeksiyonlarda; menenjit, AİDS, frengide olduğu gibi dışarında gelen yabancı ajanlar, mikroplar beyin dokusunu işgal ediyor, beyin dokusu ölüyor.
İkinci grup sebepleri, kafatası içinde yer kaplayan kitleler olarak özetlemek mümkün. Tümörler veya subdural hematom gibi. Bu tür bunamaları anlamak için önce beynin anatomik yapısını düşünün: Beyin kafatasının yani sert, katı bir mahfazanın içinde yer alan bir organ. Eğer o mahfazanın içinde beyni itip kakmaya başlayan başka bir oluşum varsa beyin baskı altında kalıyor. Mesela tümör, oraya ait olmayan bir doku. Büyüdükçe beyne bası yapmaya başlıyor. Zihinsel işlevlerle ilgili bir bölgede ise bu tümör, kişinin zihinsel işlevleri bozulmaya ve bunama tablosu ortaya çıkmaya başlıyor. Buna bir başka örnek yukarıda bahsettiğimiz subdural hematom, yani kafatası ile beyin arasında kan birikmesi ki bu durum yaşlılıkta göreceli olarak sık ortaya çıkıyor.