Boyunda Kitle, Boyun Kitle, Boyunda Kütle
Boynunda kitleyle başvuran hastanın ilk olarak hangi yaş grubunda bulunduğuna bakarak, doğumsal, enflamatuar ve neoplastik hastalıklar, sırasıyla araştırılabilir. Pediyatrik (15 yaşına kadar) hastalarda en çok enflamatuar kütleler, daha sonra gelişim anomalileri ve doğumsal kütlelere rastlanır. Bu grupta en az neoplastik kütleler bulunur. Genç erişkin (16-40 yaş) grupta da insidans pediyatrik gruptakine benzer. Yaşlı erişkin (40 yaş üzeri) hastalarda, öncekilerin tersine ilk düşünce daima neoplazma olmalı, daha sonra enflamatuar en sonra da doğumsal kütleler düşünülmelidir.
Tanıda en önemli nokta baş ve boynun gözlemi ve palpasyonudur. Bu yöntemler, lenf drenajı ya da gelişim yollarına göre kütlenin yerleşimini, lezyonun büyüklüğünü ve çevresini saran yapılarla komşuluğunu, pülsasyonun varlığını belirlemede yardımcı olur. Laboratu-var testleri genellikle granulomatöz hastalıklar, enfeksiyon hastalıkları ve veneryel hastalıkların belirlenmesinde yardımcı olabilir. Bu nedenle, PPD, hemogram, antiHIV, sedimentas-yon, lökosit formülü gibi incelemeler yapılır.
Ultrasonografi kistik ile solid kütleleri birbirinden ayırt etmede kullanılabilir. Bu yöntemin söz konusu kütleleri ayırt etmedeki doğruluk oranı %90’a yakındır.
Tükrük bezlerindeki lezyonlar için sintigrafi, sialografi ve ultrason tanıda çok değerlidir. Sintigrafi ve sialografi kitlenin bez içindeki ya da dışındaki yerleşimini gösterir. Genel olarak standart grafiler fazla bilgi vermez. Boynun BT taraması, kütlenin hem kistik ya da solid olma özelliğini, hem de yerleşimini gösterebilir.
Doğumsal kütlelerden tiroglossal kist yumuşak, ağrısız, hareketli bir şişlik olarak belirir. Enfekte olduğunda ağrı, odinofaji ve deride kırmızılık görülür. Dil çıkarıldığında ya da yutkunma sırasında hareket etmesi patognomo-niktir. Brankiyal kistler genellikle boynun yan bölgelerinde, %70’i kistik, gerisi sert doğumsal anomalilerdir. Dermoid kistler lastik ya da hamur kıvamında, daima orta hatta yerleşen ağrısız kütlelerdir.
Enfeksiyöz kitleler, lenfadenit, toksoplazma, enfeksiyöz mononukleoz, sarkadoz, aktinomikoz, lepra, bruselloz, tularemi, kedi tırmığı hastalığı gibi geniş bir yelpazede sayılabilir.
Çocuk ve genç erişkinlerde enflamatuar kütleler sık görülür. Tonsil enfeksiyonu ya da enfeksiyöz mononukleozda adenopati çift yanlı ve çok sayıdadır. Tek yanlı adenopatiler genellikle diş patolojisi, saçlı deri enfeksiyonları, enfekte doğumsal kistler sonucu ortaya çıkabilir. Kütlelerin yerleşimine göre bakıldığında orta hatta genellikle tiroid patolojileri, tiroglossal kistler, dermoid kistler, lateral alanlarda brankiyal kistler, lenfomalar, tüberküloz adenitler, supraklaviküler bölgede gastrointestinal, geni-toüriner sistemler ve akciğerin birincil tümörlerinin metastazları, posterior üçgen bölgesinde ise (sternokleidomastoid kasın arkası) na-zofarinks tümörlerinin metastatik nodları saptanabilir.
Lenfoma, lösemi, rabdomiyosarkom ve metastatik tümörler boyunda en sık görülen habis tümörlerdir.
Eksizyonel biyopsi ve patoloji incelemesi tanıda son evreyi oluşturur. Boyundaki kütlenin etiyolojisi belirlenememişse (nedeni belli olmayan kütle) aerodigestif yolun endoskopisi yapılmalıdır: Üçlü endoskopi (nazofaringosko-pi, özofagoskopi, bronkoskopi). Lezyon yine belirlenemezse lenfatik drenajın izlediği yola göre üç alandan kör biyopsi yapılmalıdır: fossa Rosenmüller çevresi (nazofarinks), dil kökü ve priform sinüs.
Enfeksiyöz kütlelerden toksoplazmosiste sub-febril ateş, halsizlik ve boğaz ağrısıyla birlikte servikal lenfadenopati görülür. Tedavisinde primetamin kullanılır. Brusellozda lenfadeno-patiye ek olarak hepatosplenomegali bulunur. En iyi tedavi seçeneği tetrasiklindir. Enfeksiyöz mononukleozda tedavi genellikle semptomatiktir.
Tüberküloz baş ve boyun enfeksiyonlarının en sık nedenlerindendir. Servikal lenfadenit sıklıkla atipik mikobakterilerle ortaya çıkar. Yapılan çalışmalarda tüberküloz lenfadenitin tanısında en değerli testin PPD testi olduğu saptanmıştır. Tedavisi pulmoner lezyonlardaki gibidir. Kısa süreli kemoterapi genellikle başarılıdır. İzoniazit ve rifampisin gibi ilaçlar 12 ay süreyle verilmelidir.
Aktinomikoz, ağrısız, yavaş büyüyen tipik olarak mandibula alt kenarında mavimsi şişlik olarak görülür. Sık olarak fistül görülür. Çene osteomiyeliti en sık komplikasyondur. Şüpheli vakalarda kültürler steril ve sürüntü materyel-leri pozitif sonuç vermese bile tedaviye başlanmalıdır. Penisilinle çok başarılı sonuç alınır.
Boyundaki doğumsal anomalilerden hemanji-yomların %96’sı 6 yaşma kadar görülür. Lez-yonların çoğu 7 yaşından sonra kendiliğinden gerilediğinden, bu yaşa kadar herhangi bir girişimde bulunmadan hastayı izlemek gerekir. Brankiyal kistler, tiroglossal kist, lenfanjiyomlar ve dermoid kistler duvarları ve izledikleri yollarla birlikte tam olarak çıkarılmalıdır. (Cerrahi eksizyon).
Habis ya da selim boyun kütlelerinde cerrahi girişimden önce kesin tanı konmalıdır. Birincil odağı belli olmayan kütlelerde bütün incelemeler yapıldıktan sonra girişimde bulunulmalıdır. Birincil odağı bulunmayan boyun kütlelerinde biyopsi sonucu skuamöz hücreli karsi-nom gelirse, boyun diseksiyonu yapılmalı ve saptanamayan olası birincil alana yönelik (dil kökü, priform sinüs, nazofarinks ve tonsil bölgesi) radyoterapi uygulanmalıdır.