Bipolar Bozuklukların Tedavisi
Büyük bir birliğin parçalan olduğu halde aralarına çizilen sınırla ikiye ayrılan Kuzey Carolina ve Güney Carolina gibi modern psikiyatri de uni-polar ve bipolar hastalıklar arasında bir sınır çizmiş ve bunların daha büyük bir grup olan duygudurum bozukluklarının bir parçası olduğu konusunda anlaşmaya varmıştır. Depresyon ve bipolar 1 bozukluğunun (tam açılımıyla manik-depresyon) en azından daha büyük bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak kabul edildikleri inancından söz ettikten sonra, depresyon tedavisiyle ilgili bu kadar şiddetli tartışmaların yanında manik-depresif hastalığın tedavisine yönelik bu kadar az anlaşmazlık olması çok tuhaftır.
Bu durum sanki Kuzey Carolina’da sonbaharın sonlarında kuvvetli rüzgârlarla birlikte yağmur yağarken sınırın öbür yanında, Güney Carolina’da hafif esintili, güneşli bir ilkbahar günü yaşanmasına benzemektedir. Hiç kimse bipolar I ve II hastalarını tek başına psikoterapi ya da doğal alternatiflerle tedaviyi savunmaz. Bipolar hastalıkların hafif türlerinde bile ortaya çıkan görüş birliği bu hastalıkların duygudurum düzenleyicilerle tedavi edilmesi gerektiğidir.
Bipolar gökyüzünde son zamanlarda birkaç bulut olduğu doğrudur. Lityum bipolar bozuklukta standart ilaç olarak kullanılmıştır. Bipolar I ve II hastalarının hangilerinin eskiden beri kabul edilen lityum tedavisini ve hangisinin başlangıçta valproat (lityumdan sonra manide kullanımı onaylanmış tek ilaç) ya da diğer antiepileptik ilaçlar kullanması gerektiğiyle ilgili bazı tartışmalar olmuştur. Aynı zamanda depresif atak içindeki bipolar hastanın tedavisinde hangi ilaçların en iyi olduğuyla ilgili de bazı tartışmalar olmuştur. Yine de bipolar hastalığın tedavisiyle ilgili oldukça tutarlı bir anlaşma bulunmaktadır.
BİPOLAR HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE TİPİK OLARAK KULLANILAN İLAÇLAR
Lityum
Yukarıda söz edildiği gibi, lityum uzun yıllardır standart tedavi olmuştur. 1817’de bulunan lityum bir elementtir (kimyasal anlamda daha basit bileşiklere bölünemeyen basit bir madde). Sodyum (sofra tuzunda bulunur) ve potasyumla aynı kimyasal aile içinde yer alır. Danimarkalı hekimler bu maddeyi daha 1800’lerin sonlarında duygudurum bozuklukların tedavisinde kullanmıştır ancak bu çalışmalar gözardı edilmiştir. Avusturyalı bir psikiyatrist olan John Cade’in bu maddenin kobaylardaki sakinleştirici etkisini bulması 1940’lara denk gelir. Güvenli olup olmadığını denemek için kendisi birkaç doz denedikten sonra bunu on tane manik hastaya uygulamış ve hepsi dramatik olarak iyileşmiştir.
Lityum, potansiyel toksik etkisinin abartılması nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri’nde 1970’lere kadar kullanım onayı alamamıştır. Ancak, lityum, kan düzeyi ölçüldüğü ve belli bir düzeyin altında tutulduğu sürece güvenlidir.
Hastanede yatan ağır hastalara genellikle günlük 900-1200 mg dozlarında başlanır. Doz, tedavi edici kan düzeyine ulaşılana kadar kademeli olarak arttırılır, bu 7-10 gün alır. Bu düzey her bir litre kan için genellikle 0.8-1.2 liekiavalarıdır (bir gramın binde biri).
Hasta yanıt vermeye başladıktan sonra doz olasılıkla azaltılmalıdır. Aslında manik hastalar yüksek dozlarda lityum alsalar bile sadece ılımlı kan düzeyleri elde edilir. Mani hafiflemeye başladığında kan düzeyleri yükselerek toksik düzeylere ulaşabilir.
Hastalığı daha hafif düzeyde olan ayaktan hastalarda uygun kan düzeyleri genellikle, iki ya da üç kerede verilen, günlük 900-1800 mg lityum dozları ile elde edilir. Bazı hekimler günlük dozun hepsinin gece alınmasını söyler. Bu, hasta için kullanışlı olduğu kadar böbrek işlevleriyle ilgili sorunlan da azaltabilir.
Lityum, bipolar hastalarda depresyon ataklarının ortaya çıkmasını engellemek ve intihar riskini azaltmak için de kullanılır.
Lityum genellikle 300 mg’lık kapsüller şeklinde reçete edilir.1 Kontrollü salınan bir şekli de vardır, bu dozlar arasında lityum kan düzeyindeki oynamaları en aza indirir. Bu bazı bireylerdeki yan etkileri azaltır. Ayrıca, lityumun hepsini gece almayanlarda daha az sıklıkla ilaç alımına izin verir.
Lityum tedavisi planlanan hastalarda hekim, tiroid, böbrek ve lityumun etkileyebileceği diğer vücut işlevleriyle ilgili temel değerleri elde edebilmek için, önce bir kan incelemesi ister. Bu ölçümler belli aralıklarla yinelenecek, bunların yanında lityum kan düzeyinize de bakılacak ve hekiminiz bunları değerlendirerek doz ayarlamasını yapacaktır. Lityum düzeyinin ölçümü son doz alındıktan 12 saat sonra yapılmalıdır. Lityumunuzu gece 22:30’da alıyorsanız o zaman sabah 10:30’da kan vermelisiniz.
Lityum kullanan tüm hastaların yüksek dozlarda B vitamin kompleksi alması iyi bir fikir olabilir, çünkü lityum bu vitaminlerin emilimini etkileyebilir.
Lityumun en sık görülen yan etkileri aşırı susama, idrar miktarında artış, ellerde hafif bir titreme ve kilo artışıdır. Bazı hastalar zihinsel yavaşlıktan, duygusal küntleşmeden, bellek sorunlarından ve motivasyon kaybından yakınırlar. Bu yan etkiler yaşlı kişilerde daha belirgin olabilir. Ancak pek çok hastada bu yan etkilerin ortaya çıkmadığı akılda tutulmalıdır. Böbrek ve tiroid işlevlerinde, düzenlemesi zor olmayan değişiklikler ortaya çıkabilir. Lityum düzeyleri ve böbrek işlevleri düzenli aralıklarla yapılan kan testleri ile izlendikleri sürece uzun vadeli sağlık riskine neden olmaz.
Lityumun kesilmesiyle ilgili riskler de gözönünde tutulmalıdır. Yüksek nüks olasılığı ve bununla ilişkili diğer sorunların yanında (özellikle ilacı aniden bırakırsanız) başka sorunlar da vardır. Bir psikiyatrik araştırmacı olan Robert Post, lityumu bırakan hastaların ilaca tekrar başlandığında tedaviye yanıt vermediklerini bulmuştur. Birkaç durumda, hastalar lityum kesildikten sonra hiçbir tedaviye yanıt vermemiştir.
Ağır fizik egzersizleri ya da kusma, ateş ve vücutta su kaybına neden olan hastalıklar lityumun kandaki yoğunluğunu arttırır, bazen bu toksik düzeylere ulaşır. Çok miktarda su içerseniz bu bir sorun olmayacaktır. Aynı zamanda yeteri kadar tuz aldığınızdan da emin olun. Tuz tabletleri almanıza gerek yoktur, fakat sodyum içeriği düşük bir diyet yapmanız önerilmez, çünkü bu lityum düzeyini arttırabilir.
Lityum alan tüm hastalar ve aileleri lityum zehirlenmesinin belirtilerinin farkında olmalıdır. Orta derecede toksik kan düzeylerinde hasta sarhoşmuş gibi görünebilir. Sürekli gülebilirler ya da uykulu bir halleri bulunabilir. Bunların yanında konuşmaları bozulabilir ve dengesiz yürüyebilirler. Şaşkın ve zihinleri karışık gibi bir halleri olabilir. Mideleri bulanabilir ve daha yüksek kan düzeylerinde kusabilirler. Bu durumda hemen hastanın hekimi aranmalıdır.
Manik atak geçtikten sonra böbrekleriniz sıklıkla daha yavaş bir hızla lityumu atmaya başlar. O zaman, ilacın kan düzeyinde aşırı bir artışı önlemek için dozu azaltmanız gerekebilir.
Böbrek sorununuz varsa ya da yakın zamanda kalp krizi geçirdiyseniz o zaman lityum kullanamazsınız.
Sık rastlanan ilaç etkileşimleri: Tüm ilaçlarda olduğu gibi lityumu reçeteli ya da reçetesiz satılan diğer ilaçlarla birlikte almadan önce hekiminiz ya da eczacınıza danışın. Tiyazid grubu diüretik (idrar söktürücü) kullanıyorsanız o zaman lityum alma konusunda özellikle dikkatli olunuz. Bu diüretikler vücudunuzun lityum atma yetisini azaltarak lityum kan düzeyinin tehlikeli seviyelere ulaşmasına neden olabilirler. Yüksek tansiyon ilaçları lityum düzeylerini yükseltebilir ve lityum da bu ilaçların yüksek tansiyon üzerinde olan etkilerini azaltabilir. Reçetesiz satılan ağrı kesici ilaçlar da (ibuprofen, naproksen) lityum düzeylerini arttırabilir.