Bioenerjist Murat soyerden Sağlık için önemli tavsiyeler
Bütün değerli hekimlerin öncelikle önem verdikleri konu koruyucu hekimliktir. Şayet ; Oluşmuş bir hastalık varsa onun da çözümü için tedavi gayretine girişilir. Ancak; Atatürk’ün yeni Türkiye Devletinde sağlık işlerini “Koruyucu Hekimlik” anlayışına düzenlediğini hatırlayarak, biz de bugün aynı anlayışı sergilemeyi milletimize bir borç bilmekteyiz.
Bu bölümde Sayın Halkımıza sağlığı koruyucu anlamda bir takım önerilerimi sunuyorum. Dikkate alınmasını dilerim.
● Her gün mutlaka üç litre su içiniz ( Bu miktar yetişkinler içindir ). Suyun yaptığı hayat verici desteği başka herhangi bir sıvı yapamamaktadır. Yeterli su içilmekle damarlarımızdaki kan daha akışkan hale gelerek, dokulara rahatlıkla oksijen ve gıda ulaştırabilmekte ve önceden verilmiş olup, atık hale dönmüş bulunan karbondioksit ve atık gıdaları tahliye noktalarına daha rahat olarak taşıyabilmektedir. Bu anlamda örneğin beynimizin yeterli gaz ve gıdayla doyurulması sayesinde unutkanlık ve bunama denilen problemler görülmemektedir. Yaşlıların bunama illetine ( hatırlama güçlüğü hastalığı ) düşmelerinin sebebi, bazılarının zannettiği gibi yaşın ilerlemesinden değil, vücudun susuz bırakılmasındandır. Suyun sağlık için ne kadar önemli olduğunu anlatmak için ciltlerle kitap yazılabilir. Ben burada kısaca SU HAYATTIR demekle yetineceğim. Vücudumuzun dışını su ile nasıl yıkıyorsak , içini de öylece su ile yıkamalıyız.
Admin notu : böbrek yetmezliği veya diyaliz hastasiysaniz doktorunuzun tavsiye ettigi miktarda içiniz.
● Teknik nefes uygulamasını günde üç öğün şeklinde mutlaka yapınız ( Yakında görüntülü olarak video sunumuyla bu noktada okuyucularımıza bilgi sunulacaktır. Teknik nefes uygulaması hareketli olarak gösterilecektir). Yüce Tanrı hayat kaynağı olan en mühim ilacı bizleri saran havanın içine bolca yerleştirmiştir. Havadaki oksijen……. Ne kadar bol soluyabilirsek, o derecede sağlıklı ve zinde olabiliriz.
Nefes uygulamaları için http://gencdiyaliz.com/forum/showthread.php?tid=1095 bakabirsiniz
● Çağımız elektrik-elektronik çağı olduğundan onun pek güzel nimetlerini kullanmaktayız. Ancak bunların istenmeyen etkilerinden de sağlığımızın bozulması neticesi doğmaktadır. En önemli sağlık bozucu etki radyasyon kirliliğidir. Bilindiği gibi televizyon, bilgisayar, cep telefonu kullanımı nedeniyle ve ayrıca her türlü uydu yayınları, telefon baz istasyonları etkileri vb. gibi pek çok yerden ister istemez radyasyona maruz kalmaktayız. Dağlarda sürülerini gezdiren masum bir çoban bile bu radyasyon tehdidinden uzak değildir. Dünyanın üzerindeki her nokta bu durumdadır. Bu nedenle madem ki radyasyon etkisinden kaçış imkansızdır, öyle ise bu zarardan bedenimizi korumak amacıyla yapılabilecek bilimsel bir uygulamaya ihtiyaç vardır. İşte bu anlamda bedeninizi radyasyondan temizlemek için günde bir çay kaşığı kadar KİMYON yiyiniz. Kimyon aşırı radyasyonu toplayıp, idrar yoluyla bedenden atılmasını sağlar. (Bkz. Çevresel negatifler)
● Ne yazık ki; hızlı ve çok kazançlı üretim yapmak hırsıyla gıdalarımız sağlık bozucu etki yapan hormonlu gübre ve yemlerle hazırlanmaktadır. Bu yabancı hormonların vücutta muhtelif yerlerde yuvalanması sonucunda ani sağırlık, ani körlük, her türlü kistler ve daha pek çok rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır. Meyve, sebze, hayvani ürün türü gıdalarla ister-istemez aldığınız yabancı hormonlardan bedeninizi temizlemek için, günde bir tutam KEKİK yeyiniz. Kekik; bedende biriken yabancı hormonları toplayıp, idrar yoluyla atılmasını sağlar.( Bkz. Çevresel negatifler)
● Bedeniniz size idrar sinyali verdiğinde , hiç ertelemeden hemen gidip idrarınızı yapınız. Sıkıştığınız halde beklemeniz durumunda ;idrar torbasında sarkmalar, idrar kesesini kontrol eden kaslarda şekil bozulmaları, idrar kaçırma problemleri, idrarın üreterden böbreklere geri yürümesi ve erkeklerde prostat problemi oluşmaktadır.
● Oluşmuş prostat problemini ortadan kaldırmak veya hiç oluşmamasını sağlamak amacıyla sıkça BROKOLİ yeyiniz. Haşlayıp hem brokoliyi yeyiniz, hem de suyunu içiniz.
● Yeni doğan bebeklerin de doğal olarak suya ihtiyaçları vardır. Her canlı suya muhtaçtır. Bunun istisnası yoktur. Anne sütünün yanı sıra bebeğe su da içirilmelidir. Bebek kendi ihtiyacı derecesinde suyu içer. Bebeklere su içirilmemesi kafatasında bulunan eklemlerin (bıngıldak) yaratılışta programlanmış olan vakitden erken kapanmasına yol açar. Bu da çocuğu ileride çözümsüz berbat hastalıklara götürür. Bebeklere su içirilmemesi yolundaki telkinler kesinlikle bilim dışıdır. Çünkü her canlının suya ihtiyacı vardır, su hayattır. Binlerce yıldır bebeklere su içirilir. İnsanın beden yapısı (Anatomisi) da değişmediğine göre değerli annelerin bu konuyu ciddiyetle düşünmesi gerekir.
BEBEKLER VE SU
Muhteşem düzenin bir parçası olarak, bebek, anne karnında doğanın kudretli eliyle, annenin müdahalesi dışında beslenir, gelişir, korunur. Doğduğu andan itibaren ise annesinin seçimleriyle beslenecek ve korunacaktır.
Anne olmanın verdiği heyecan ve en iyisini yapmaya çalışmanın verdiği tedirginliği lehinize çevirmek sizin elinizdedir. Her zaman olması gerektiği gibi, lütfen bu önemli dönemde de verilen tavsiyeleri uygulamadan önce akıl süzgecinizden geçirin, içinize danışın; tavsiyeleri veren ister doktorunuz olsun, ister bir komşunuz, asla düşünmeden hareket etmeyin.
Yeni yaygın söylemlerin aksine, bebeklerin de yetişkinler kadar suya ihtiyaçları vardır. Su hayattır. Dörtte üçünü suyun oluşturduğu bedenimizi sudan mahrum bırakmak ancak bilgi eksikliği sebebiyle olabilir…
Bebeğinize ilk günden itibaren su içirin. İçme suyunu 2-3 dk kaynatıp soğuttuktan sonra günde 3-4 çay kaşığı vererek başlayabilir, zamanla bu miktarı arttırabilirsiniz. Suyun ayrı bir tadı olmadığı için bebek tarafından yadırganıp reddedilmesi olağandır. Ama bebeğiniz birkaç ay içinde alışacak, suyu sevip ihtiyacı kadar içecek duruma gelecektir.
● Yaşam boyunca daima fiziksel bedeninizin sesini dinleyiniz…. O , size her halini bir şekilde hissettirerek söyler… Acıktığını, doyduğunu, üşüdüğünü, yorulduğunu, uykuya ihtiyacı olduğunu, tuvalete çıkmak istediğini vs. Bu sesi duyduğunuzda onun isteklerine uyunuz. Sizi yıllardır içinde taşıyan fiziksel bedene saygı gösteriniz… Onunla iddialaşmayınız ve çatışmayınız. Hayat yolculuğunda sizi taşıyan fiziksel bedeninizle ahenk içinde birlikte yaşama kültürüne sahip olunuz.
● Bilindiği gibi erkeklerde ve dişilerde aynı anda hem erkeklik hem de kadınlık hormonları mevcut olup, bunlardan bir türün ileri çıkmasıyla kişide erkeklik veya dişilik özelliği netleşmektedir. Bu anlamda çok önemli bir uyarı yapmak istiyorum : Erkeklerin kulak memelerine küpe takmaları halinde , o bölge bir akupunktur noktası olduğundan , bedende dişilik (kadınlık) hormonu salgılanmasına yol açar. Masum bir aksesuar kullanmak amacıyla yapılan bu işlem, erkeğin cinsel kimliğinde giderek bir kaymaya sebebiyet verir. Bir erkeğin hayatında pek ağır mutsuzluklara yol açabilecek böyle bir tehlike hakkında sevgili gençlerimizin bilgilendirilmesini diledim. Eski çağlarda uzun süreli seferlere çıkan denizciler kadınlardan uzak olarak geçecek olan sefer boyunca cinsel dürtülerinin basıncından korunabilmek amacıyla, denize açıldıklarında kulak memelerine metal küpeler takmışlardır. Bu işlem de anlattığımız nedenle yapılmaktaydı.
Kız çocuklarına henüz çok küçük yaşlarında küpe takılması da aynı amaca dayanır. Yani ; Kulak memelerine takılan metal çivinin etkisi sayesinde dişilik hormonu baskın durumda salgılansın ve çocuk cinsel kimliğine sağlam şekilde uygun gelişsin amacıyla…
● Moda akımları, toplum bireylerinin giyim anlayışında da ileri derecede etkin olmaktadır. Bireysel hakkı gereği herkes kendi anlayışına göre giyinmekte özgürdür. Ben konunun yalnızca sağlığı etkileyen yönü üzerinde görüş bildirmek istiyorum. Düşük bel pantolon ve kısa blüz giyerek karın bölgesini açık bırakan hanımefendiler, farkında olmadan ağır bir tehlikeye maruz kalmaktadırlar. Bir kadının göbek bölgesini açık bırakarak , fark etse de etmese de karnını üşütmesi , o bölgede bulunan üreme sistemini ( rahim ve yumurtalıklar ) olumsuz etkilemekte ve KISIRLIK problemine yol açabilmektedir. Her kadının doğal hakkı olan annelik mutluluğunu ondan alacak bir tehdit oluşturan bu giyim şeklinin zararlarını insanlık adına değerli vatandaşlarımıza haber vermek istedim. Güzelleşme ve süslenme hakkını kullanan bayanların aynı zamanda sağlığı koruma anlayışını da taşımaları gerekir. Ayrıca ; Bu giyim şekli bayanlarda sistit, böbrek iltihabı ve hazımsızlık problemlerini de oluşturmaktadır.
● Giyim anlayışı içerisinde türban kullanan hanımefendilere tıbbi anlamda bir uyarıda bulunmak istiyorum. Beni bu uyarıyı yapmaya iten husus aşağıda belirttiğim şikayetler nedeniyle merkezimize pek çok hanımefendinin başvuru yapmış olmalarıdır. Türban takılmasında hep birlikte kullanılan büyük eşarp, onun altına takılan ikinci örtü malzemesi ve türbana arzu edilen şekli kazandırmak amacıyla kullanılan diğer sert malzemenin sebep olduğu kapalı bölgeyi havasız bırakma etkisi yüzünden;
İleri derecede yoğun olarak saç dökülmesi, kulaklarda mantar oluşumu ve boyun ve ense bölgesinde mantar oluşumu görülmektedir.
Sağlık anlamında değerli hanımefendilere bilgi olarak sunuyorum.
● Kız çocuklarının bebeklikten itibaren ayakları daima sıcak tutulmalıdır. Çorap, terlik, ayakkabı giyilmesine çok önem verilmelidir. Dikkat ve özen gösterilmemesi durumunda ileride KISIRLIK tehlikesi vardır.
● ÖFKELENMEYİNİZ…
Sayın okuyucularıma öfkelenme hadisesinin vücuda yaptığı darbeyi bir benzetme ile anlatmaya çalışayım…
Bir şahsa, küçük bir dinamit lokumunun fitilini ateşleyerek verseler ve onu yutmasını isteseler…. Dinamitin fitili lokum mideye indiği sırada tamamen yanmış olsa ve infilak ( Patlama ) gerçekleşse…. işte bir öfke anında vücuda verilen zarar neredeyse böyle olmaktadır.
Bir öfke nedeniyle felç olup yere yıkılan, kalp krizi geçiren, gözde retina yırtılması yaşayan, ayrıca sayamayacağımız kadar doku ve organ hasarı ile karşılaşan pek çok kişinin hikayelerini bilmekteyiz. Yıllar içinde bu zarara uğrayarak merkezimize başvuran pek çok kişilerin hikayelerinden de öfkenin bunu yaşayan kişiye yaptığı zararı en açık şekilde tespit etmiş bulunuyoruz. Bu bilgiyi de paylaşmak istedim.
Ayrıca öfkeye yenik düşerek hareketlerinin kontrolünü kaybeden kişinin muhataplarına verdiği zararları da düşündürmek isterim. Bir anlık öfke ile cinayet işleyen, aile birliğinin bozulmasına yol açan, toplum içinde itibarsız bir kişi haline düşen kimselerin pek çok örnekleri sizlerce de bilinmektedir.
kaynak : http://www.bioenerji.org/