Sevdiğiyle geleceğe dair büyük umutlar besleyerek evlenen birçok kişi ilk aylardan itibaren hayal kırıklığı yaşayama başlıyor..
Evlenince geçer’demeyin!
Evliliğe ve evlendiği kişiye ne kadar çok anlam yüklerse hayal kırıklığı o kadar fazla oluyor.
Sonuçta herkesin eksik ve kusurlu bir insan olduğunu görmek canını yakıyor ve büyü bozuluyor yavaş yavaş. Bu tükenişin kökü aslında evliliğin öncesine dayanıyor. Düğün günü yaşanan mutluluğun ömür boyu devam edebilmesi için ondan önce cevap verilmesi gereken iki soru var:
Çocuklarını evlendirmeye karar veren anne-babalar ‘Evladım evliliğe hazır mı?’, evlenmek isteyen genç de ‘Neden evleniyorum?’ sorusuna cevap bulmalı. Kişisel Gelişim ve Davranış Bilimleri Uzmanı Fatma Taş, ailelerin sadece yaşına bakarak ‘vakit geldi, geçiyor’ diye çocuklarını evliliğe zorladığını belirtiyor.
Bilgi, akıl, fizik yapı ve maddî imkânlar açısından evlilik sorumluluğunu üstlenip üstlenemeyeceği çok fazla hesaba katılmıyor.
Çoğu gencin neden evlendiğini tam olarak düşünmediğini söyleyen Fatma Taş, ‘Gençler neden evleniyor?’ sorusuna şu cevabı veriyor: “Gençler genellikle sevdiği kişiyle mutlu ve huzurlu bir hayat sürme niyetiyle evlendiğini söyler. Rahat etmek, aile baskısından kaçmak, istemediği biri yerine daha makul bulduğu birini seçmek için evlenenler de var. Bazı gençler neden evlendiğinin farkında bile değil. Yaşın geçti, artık evlen, diye ısrar edildiği için etraftan birini seçip evleniyorlar.”
Evliliğe hazır olduğuna kanaat getirdikten sonraki en önemli aşama ise eş seçimi. Fatma Taş’a göre, gençler sevdiği kişinin dış görünüşüne, ses tonuna bakıp, iç dünyasını çok fazla anlamaya çalışmadan evlenmeye karar veriyor.
Oysa evlenmeden önce müstakbel eşlerin, hayattan ne beklediğini, yuva deyince ne anladığını, eş olmanın sorumlulukları hakkında ne düşündüğünü, aile içinde hangi görevleri üstleneceğini karşılıklı oturup konuşmaları gerekiyor. Ayrıca, eş olarak birbirlerinin beklentilerine uygun olup olmadıklarını da düşünüp paylaşmaları önemli.
Fatma Taş, birbirini tanıma aşamasında da, evlendikten sonra da çiftlerin sürekli iletişim halinde olmalarının mutlu bir yuva kurmak için çok değerli olduğunu vurguluyor.
‘Evlenince geçer’ demeyin
İlk günlerde samimi bir iletişim kurulmazsa bir ömür boyu sorun yaşanabileceğini ifade eden Fatma Taş şöyle konuşuyor: “Evlenmeden önce birbirine çok yakın bir ilişki oluyor. Gençler, karşısındakini kırmamak için onun veya ailesi hakkındaki gerçek düşüncelerini söylemekten çekiniyor.
Evlendikten sonra bakıyor ki hayat böyle gitmiyor. Kendini de ifade etmek istiyor. O zaman hayal kırıklığı yaşanmaya başlanıyor. Evlenirken sevgiyle birlikte mantık da olmalı. ‘Gerçekten bu insanla evliliği yürütebilir miyim, böyle söyledi; ama ileride arkasından başka bir şey çıkabilir mi, böyle davranıyor; ama buna sürekli tahammül edebilir miyim?’ diye sorgulamalı.
‘Olsun, evlenince geçer, sonra hallederim’ deyip normalde tahammül edemeyeceği durumları kapatan kişi kesinlikle kendisini kandırıyordur. Evlenmeden önce veya sonra bir anlaşmazlık varsa anında konuşarak tedavi yöntemine gidilmeli. Konuşarak halledilmiyorsa büyüklerden bilen kişiden destek alınmalı. Aksi halde zaman içinde birikir ve hiç umulmadık bir anda patlar, yuva dağılır.”
Evlenirken önce farklılıklar kabullenilmeli
Herkesin birey olarak kendine has bir dairesi var. Öncelikle oraya sahip çıkmalı, kendini saymalı ve Yaratan’dan dolayı değerli olduğunu bilmeli. Kendine sahip çıkan eşine sahip çıkabilir. Çünkü eşi de yaratıldı ve bu haliyle değerli. Hepimiz farklı karakterlerde dünyaya geldik. Ailemiz, çevremiz farklı.
Evli çiftlerin öncelikle bunu hazmetmesi, saygı göstermesi gerekiyor. Önce o farklılığı kabul etmek gerekiyor; çünkü karşı tarafın da bir doğrusu var. Onun doğrusu sana yanlış gelebilir; ama buna da saygı gösterilmeli. Bu durumda oturup konuşmalı, orta noktayı bulmaya çalışmalı.