Bir Kitap daha bitirdim ve sizinle paylaşmak istedim. “Bab-ı Esrar” yani “Esrar Kapısı” Yazar; inanç ve ilahi aşk ile Şems-i Tebrizinin ölümü üzerindeki yaklaşık 700 yıllık sırrı irdelemiş romanında. Tasavvuf derin bir konu. Benim de okumaktan ve öğrenmekten çok hoşlandığım bir konu. Tasavvuf ile ilgilenmeye başladığınızda bazen gördüğünüz, algıladığınız olayların ve objelerin aslında göründüğünün dışında belki binbir farklı anlama geldiğini farketmeye başlıyorsunuz. Tabii Tasavvufun Mevlana ve Şems-i Tebrizi gibi büyük düşünürlerinin söylemek istediklerini de anlamak diyemiyorum çünkü “anlam katmak” uzun yıllar süren bir ruh terbiyesini, araştırmayı ve öğrenmeyi gerektiriyor. Çok sevdiğim minik bir örneği vereyim. Gün boyunca hepimiz bir sürü ağaç görürüz. Mevlana ağaçlar hakkında bize şöyle sesleniyor: “Ölümden sonra diriliş var mı diye soran kişi, görmez misin ki topraktan çıkmış eller size bütün gün nasıl el sallıyor, kuruyor sonrada nasıl yeşeriyor…” Dedim ya derin konular bunlar. Şimdi gelelim kitabımıza…
“Bab-ı Esrar”; Sigortacılık yapan Londra’lı bir kadının Konya’daki sırlarla dolu yolculuğunu anlatıyor. Karen Kimya Greenwood, Mevlevi Poyraz Efendi ile eski hippi Suzan’ın kızıdır. Çok sevdiği babası, Karen on iki yaşındayken onları terk ederek, Şah Nesim adında Pakistanlı bir adamla gitmiştir. Karen, babasının onları neden terk ettiğini uzun yıllar anlayamaz. Ta ki mesleği gereği Konya’ya gidinceye kadar. Konyaya vardığında, Mevlana’nın can yoldaşı Şems-i Tebrizi ve onun ölüm sırrı ile ilgili ilginç ve birçok fantastik olayla karşılaşır. Bir yandan mesleği ile ilgili soruşturma başlatıp gerçekleşen cinayetleri araştırırken, bir yandan da bu fantaztik olayların çözümü ile uğraşır. Kitap barındırdığı tasavvufi öğelerin yanı sıra sürükleyici bir polisiye roman özelliğine de sahip. Sonunu merakla bekliyorsunuz ve yorumlarda bulunuyorsunuz. Ben ilgi ile okudum ve sizlerinde okumasını tavsiye ederim. Yazar: Ahmet Ümit, Doğan Yayıncılık.
