Biyoloji derslerinde vücudun işleyişini öğrenirken ATP diye bir terim duyarız. ATP olarak kısaltılan, Adenozin trifosfat, hücre içinde bulunan çok işlevli bir nükleotittir. En önemli görevi hücre içi biyokimyasal reaksiyonlar için gereken kimyasal enerjiyi taşımaktır. Fotosentez ve hücre solunumu sırasında oluşur. Kimyasal tepkimeler, atomların son halkalarındaki elektronların etkileşiminden oluşur. Bu durumda molekül ya da atomların birbirine çarpması gerekir. Enerji bu çarpışmayı sağlamak için gereklidir. İşte bir reaksiyonu başlatmak için gerekli olan enerjiye “aktivasyon enerjisi” denir. Canlılardaki kimyasal tepkimelerde katalizör olarak, enzimler ve enerji kaynağı olarak ta ATP kullanılır. Canlıların kimyasal tepkimeler verebilmesi için gerekli aktivasyon enerjisini azaltan katalizörlere enzim denir. Tüm canlı hücreler enerjilerini ATV molekülünden elde eder. Hücrelerin her türlü hareketinde ATP enerjisi kullanılır. Yani hücre ancak ATP moleküllerinde depolanan kimyasal enerji ile çalışan bir sistemdir. ATP’nin yapısında, Adenin denilen organik baz, beş karbonlu bir şeker olan “ Riboz ” ve üç fosfat grubu ( p ) bulunur.
ATP’siz canlı ve canlılık olayı yoktur. Hücre içinde yapılan ATP depolanamaz. ATP’ye gereksinim duyulduğunda hemen kullanılır. ATP’ nin yapımı ve yıkımı anlık sürer. ATP sentezi endergonik, yıkımı ise ekzorgonik reaksiyonlardır. Canlılar yaşamaları için gerekli enerjiyi sadece ATP’ den karşılarlar. Ancak canlının kullanacağı ATP’yi önce fosforilizasyonla üretmesi gerekir. ATP parçalandığında, yapısındaki enerji “Biyolojik Serbest Enerjiye (B.S.E.)” dönüşür. Solunum hücrelerde ATP sentezini sağlayan bir olaydır.