Atardamar Hastalıklarının Belirtileri ve Nedeleri
Görünen belirtiler, yani symptom’lar, hastanın yakındığı rahatsızlıklar; gerçek belirtiler, yani sing’lar ise, doktorun hastada bulduğu belirtilerdir. İkisi birlikte, ‘klinik özellikler’ adıyla nitelenebilir.
Bacak atardamarlarında atheroma
Bacaktaki kan dolaşımı, atardamarların daralması ya da kapanması yüzünden azalınca, ischaemia (kan eksikliği) durumu ortaya çıkar. Bunun şiddeti, collateral damarların, eksikliği ne ölçüde giderebileceğine bağlıdır. İschaemia, kaslarda ve deride rahatsızlıklar yaratır. Kas ischeamiası, kas hareket ettirildiği zaman, özellikle baldırda ağrıya yol açar, buna claudication adı verilir, Latince claudicare — topallama— sözcüğünden gelmedir (Roma İmparatoru topal Cladius’dan sonra kullanılmış olması olasıdır). Bu hastalığa yakalananlar, belli bir yolu, örneğin yüz metreyi yürüyeceklerse, baldırlarını bir şeritle sıkıca sararlar; yürümek zorlaşmaya başlayınca durup birkaç dakika dinlenirler. Yeniden yürümeye başladıklarında aynı olay tekrarlanır. Bu yürüme, dinlenme, yeniden yürüme ve topallamalar, intermittet claudication adıyla anılır. Kişi ne denli hızlı yürümeye çalışırsa, claudication aralıkları o denli kısalır, yokuş ve merdiven çıkmak ise, ağrıyı daha da artırır.
Claudication sırasında olanların anlaşılması kolaydır. Hareket etmekte olan bir kasın, oksijen sağlamak ve zararlı maddeleri atmak için gereksindiği kan miktarı, dinlenme sırasındakinin yirmi katıdır. Atheroma nedeniyle atardamarların kapalı oluşu yüzünden yeterli kan sağlanamayınca, gereksinme karşılanamaz ve kasın, görevini ağrısız olarak yerine getirebilmesi için, hastalıklı atardamar yeterli oksijeni getirinceye ve zararlı maddeleri boşaltıncaya kadar, hasta hareketini durdurmak zorunda kalır.
Kan yetersizliği, bacakta claudicationa yol açarken, deride, özelliklede ayak ve ayak parmakları derisinde oksijen eksikliği doğurur; hasta, ayaklarının soğuduğunu ve leke leke olduğunu farkeder. Eğer ayaktaki duyu sinirleri kansız kalırsa, duyular, paraesthesiae adı verilen sızlama ve uyuşukluk biçiminde iletilecektir. Daha ağır bir ischaemia durumunda, ayak parmakları yara olabilir, deri siyahlaşıp canlılığını yitirebilir: Artık yavaş ya da hızlı olarak önce bütün ayağı, sonra da bacağı sarabilecek kangren başlamıştır.
Ağır deri ischaemiası ağrı yapar ve bu ağrı, aralıklı ciaudicationa benzemez, süreklidir. Özellikle hasta bir yatağa uzandığında, ağrı en şiddetli noktasına ulaşır; bu yüzden bu ağrıya ‘dinlenme ağrısı’ adı verilir ve bu, hemen tedaviye başlanılması gerektiğini bildiren bir tehlike işaretidir. ‘Dinlenme ağrısı’ çekenler, ağrılı bacaklarını yataktan aşağı sarkıtarak uyumaya çalışırlar; sonunda ancak bir iskemle üzerinde bacaklarını sarkıtarak geceyi geçirebilirler. Bu çare de kısa bir süre içindir, çünkü uzun süre bu halde duran bacakta ödem sıvısı (oedema) birikir ve sırasıyla, önce atardamarlardaki —zaten zayıf olan— kan dolaşımı zayıflar, sonra da hızla kangren gelir çatar.
Kan dolaşımı düzenli olmayan bir bacakta, doktor şu belirtileri arar: Soğuma, renk değişmesi — bunları hasta da farkedebilir— ve bacaktaki nabzın, kanın damarlarda bir artıp bir eksilmesi yüzünden, düzenli olmaması. Doktor, uyluk atardamarının vuruşunu, kasıktaki nabızdan, dizardı atardamarının vuruşunu dizin arkasından ve topuğun iç tarafındaki ya da ayağın üst yüzeyindeki nabızlardan ölçebilir. Nabız ölçümü, damarlardaki rahatsızlıkların iyi bir göstergesidir. Daha duyarlı ölçümler, damarın stetoskop ile dinlenilmesiyle elde edilebilir. Kan sağlıklı bir damarda akarken hiçbir şey işitilmez, ama bir tıkanma, çalkantı yaparak kanı engelliyorsa bu işitilebilir ve çıkan sese bruit adı verilir.
Doktorların başvurduğu bir başka yol da, hastayı bir yatağa yatırıp, ağrıyan bacağını havaya kaldırmaktır. Çok geçmeden bacak beyazlaşır, ayağın üzerindeki toplardamarlar boşalır ve bir anda çöker. Daha sonra bacak aşağı sarkıtılınca, toplardamarların yeniden kanla dolması gecikir ve ancak bir süre sonra deri yeniden pembeleşir. Bu değişimler, eğer bacaklardan sadece biri hastalıklıysa, çok belirgindir, çünkü iki bacağın farklı tepkileri karşılaştırabilir. Damar yetmezliği ile ilgili bu iki klinik teste ek olarak, yaygın biçimde kullanılan daha karmaşık muayene yön-temleri vardır; bunlar ilerde açıklanacaktır.
Aneurysm
Daha önce de belirtildiği üzere, aneurysmler, damar çeperlerinin herhangi bir noktasında ya hastalık, ya seyrek olarak yaralanma nedeniyle ortaya çıkan bir zayıflığın baloncuk haline gelmesi ya da damarın iyice genişlemesidir. Aneurysm eğer kol ya da bacakta ise, örneğin dizin arkasındaki dizardı atardamarında ise, hasta, nabız gibi atan şişmenin farkına varır. Nabız atışı kolayca hissedilebildiği gibi, aneurysm yeterince büyükse, çıplak gözle bile görülebilir. Aneurysm, karın bölgesindeki aort kolunda ise, hasta, özellikle yatakta sırtüstü yatıyorken, nabız vuruşunu sık sık hisseder. Aneurysmler büyüdüklerinde, dokunulamaz hale gelir, hele aortta oluşanları, omurgaya yakınlıkları yüzünden çoğu zaman ağrı verir. Karnın ya da göğsün iç bölgelerindeki aneurysmler, herhangi bir rahatsızlık vermeden oldukça genişleyebilirler ve bir muayene sırasında rastlantıyla ortaya çıkabilirler.
Asıl tehlikeli aneurysm rahatsızlıkları, damar koptuğu zaman ortaya çıkar. Büyük miktarda kan, aneurysmin bulunduğu bölgeye, kol ya da bacak dokularının içine veya karın ve göğüs boşluğuna boşalır.
Düşen kan basıncının şoku ile karın ve göğüsteki ağrılar, bazen birkaç dakika içinde ölüme yolaçabilir. Kafatası içindeki aneurysm kopmaları başağrısı verir, giderek bilincin kaybolmasına yol açar, hatta ölüme kadar varabilir. Patlayan aneurysmler, her zaman karmaşık ve tehlikeli ameliyatları gerektirirler, bundan ötürü damar kopmadan önce keşfedilmeleri ve tedavi edilmeleri gerekir.
Kimi zaman bir aneurysm yumuşak kan pıhtısıyla dolar ve ischaemia’ya dönüşen bir tıkanma olayı ortaya çıkar. Bu durum da tıpkı atheroma sonucu olu-şan ağır tıkanmalardaki acil tedaviyi gerektirir.
Emboli
Küçük bir embolusun harekete geçmesi ve geçici olarak bir damara yerleşmesi sürecine ’embolizasyon’ denir. Eğer embolus büyük bir parçaysa ve büyük bir atardamarı kapamışsa, şiddetli rahatsızlıklar doğurur. Örneğin aortu, karın bölgesinin altında iki kola ayrıldığı noktada tıkarsa, bacaklara giden kanın birden kesilmesiyle bütün kas gücü ve duyusu yok olur, bacaklar soğur, rengi soluklaşır ve tutmaz olur. Çevre damarlardaki kan yeteri ölçüde artacak olursa, rahatsızlık biraz azalabilir. Eğer büyük bir embolus, beyin atardamarlarında yerleşirse, kişi şiddetli bir inmeyle karşılaşabilir.
Micro-emboli, çok sayıda bulunur fakat sadece küçük damarları tıkayabilir. Bu yüzden rahatsızlıkları çok yavaş biçimde ve uzun sürede ortaya çıkabilir. Gözün arkasındaki retina tabakasını besleyen atardamara ulaşan bir küçük emboli, kısa süreli körlüğe yol açabilir; el ya da ayak parmaklarındaki atardamarları tıkayan emboli ise yerel kangrene dönüşebilir. Bir embolusun varlığı, ancak uygun bir belirti, —örneğin yürek atışlarında bir düzensizlik— bulunduğunda keşfedilebilir.
Akciğerlerle ilgili embolism, toplardamarlarda bir pıhtının serbest kalması sonucunda ortaya çıkar. Bu konu, daha sonra açıklanacaktır.
Beyinde ischaemia inmesi, İschemia Nedir
İnme, genellikle beynin ansızın görevlerini yapamayacak hale gelmesini anlatmak için kullanılır. İnmenin nedeni, ya bir beyin atardamarının kopmasıyla beyne kan dolması, ya bir aneurysm, ya da atheroma veya kan eksikliği yaratan (beyin ischaemiası) bir embolus yüzünden beyin atardamarından birinin ka-panmasıdır. İnme geldiğinde kişi uzun veya kısa bir süre için bilincini yitirir ve vücudun yarısında duyum ve hareket yeteneği kalmaz. Birkaç saat yada birkaç gün içinde, bu güçlerin bir bölümü ya da bütünü yeniden kazanılabildiği gibi, inme sürekli de olabilir. Eğer beyindeki konuşma merkezi zedelenmişse, konuşma güçlüğü çekilmesi yaygın olarak görülür.
Bir başka beyin ischaemiası türü, ‘hafif inme’ ya da geçici beyin ischaemiası (ya da geçici ischaemia nöbeti) adıyla anılır. Bu, iki nedenden olabilir; Ya boyun damarlarındaki bir atheroma bölgesinden kopan bir microemboli yüzünden; ya da kan akışının yavaşlaması sonucu ortaya çıkan bir atheromanın yol açtığı, beyin ya da boyun atardamarlarındaki bir daralma yüzünden. Hafif inme, sık sık ve düzenli olarak, bazen birkaç günde bir yinelenir, bilinç yitimi olmayabilir. Birkaç dakika içinde, hastanın eski haline dönmesi genel kuraldır, ama kimi zaman büyük bir inmeyle de karşılaşılabilir.
Büyük bir inme gelmişse, ameliyat genellikle işe yaramaz. Hafif inmelerde, arteriogramlar (bir sonraki bölüme bakınız), boyun atardamarlarında atheromanın yol açtığı bir daralmayı gösterebilirler (bu daralma, kanın düzensiz akışına ve bir embolusun serbest kalarak beyne girmesine yolaçabilir). Cerrah mü müdahalesiyle, ilerdeki nöbetler önlenebilir ve olası bir büyük inme tehlikesi azaltılabilir. Bu tür ameliyatlar on onbeş yıl önce çok yaygındı, ama günümüzde pek sık yapılmıyor. Çünkü ameliyatın kendisi, bir embolusu serbest bırakarak yeni bir inmeye yol açma tehlikesini saf dışı bırakabilmiş değildir.