Asperger Bozukluğu ve Asperger Sendromu
1944 Yılında Hans Asperger tarafından “otistik psikopati” adı altında normal bir zekâ ve normale yakın gelişimi olan, ancak karşılıklı sosyal etkileşim ve ilişkilerde nitel bozukluklar, bazı tuhaf davranışlarla belirli bir sendrom olarak tanımlamıştır. Bozukluk, bir yandan yüksek işlevli otizm tablosunun farklı bir klinik dışavurumu olarak değerlendirilirken, bir yandan da şi-zoid kişilik bozukluğu, semantik-pragmatik bozukluk ve sözel olmayan öğrenme yetersizliği ile bağlantılı bulunmuş, bu nedenle yaygın gelişimsel bozukluklar ile diğer bazı klinik durumlar arasında bir köprü oluşturduğu ileri sürülmüştür.
Asperger, bozukluğun kalıtsal kökenli bir hastalık olduğunu ileri sürmüştür. Bu bozukluğa ilişkin özelliklerin hastanın ailesinde, özellikle babada bir yatkınlık olarak bulunduğunu bildirmiştir. Bu sendrom, doğum öncesinde, doğum sırasında ya da doğum sonrasında oluşabilecek ve beynin zedelenmesine yol açabilecek bir duruma bağlı olarak ortaya çıkmış olabilir. Dolayısıyla sergilenen davranış kalıpları, beyin işleyişin-deki bu organik bozukluğa bağlı bulunabilir. Ancak burada henüz hastalığı açıklayabilecek herhangi bir özgül patoloji saptanamamıştır. Yapılan araştırmalarda dikkat sorunları, plân yapma ve zamanlamada aksaklıklar şeklinde “yönetici” işlevlerde bozukluk olduğu ileri sürülmüştür.
Asperger sendromlu çocukların % 60’ından fazlasında EEG, BBT, beyin sapı uyarılmış potansiyellerinin ölçümü, kromozom ve beyin omurilik sıvısı tetkiklerinde anormal bulgulara rastlandığı ve beyin patolojisine ilişkin bir tanının belirlenmeye çalışıldığı ileri sürülmektedir. Bozukluğa yol açabileceği düşünülen nedenler arasında kuşaktan kuşağa taşınan bazı benzer tuhaf davranış özellikleri ile anormal çocuk yetiştirme yöntemleri ve tutumları da dikkate alınmalıdır.
Göz göze temasın az, yüz ifadelerinin ve ses tonunun sınırlı olması, sosyal içe çekilme ve yaşıt ilişkilerinde azlık, duyguları anlamada güçlük, zamirlerin yer değiştirilerek kullanılması, basmakalıp aktanm ve davranışlar, bilgiçlik taslayan konuşma biçimi, karşılıklı iletişimde ve hayali oyunda sınırlılık, zihinsel takıntılarla donatılmış olma, rutinlere katı bir biçimde yönelme ve nesnelerin yineleyici kullanımı önemli belirtileridir. Seyri ve sonlanımı otizmden daha iyidir. Dil ve zekâ gelişiminin normal oluşu diğer yaygın gelişimsel bozukluklardan ayıran temel özelliğidir.
Asperger Tedavisi
Tedavide nadiren ilaç tedavisine gerek duyulur. Sosyal beceri kazandırmaya yönelik terapi yöntemleri kullanılabilir. Aileye, bozukluğun nitelik ve sürecine ilişkin aydınlatıcı bilgi verilmeli, hastalığı kabullenmeleri yönünde onlara destek olunmalıdır. Düzenli rutinlere göre yapılandırılmış bir eğitim çok yararlıdır. Eğitim, bu çocuklarda özel ilgi alanlarının geliştirilmesi ve sosyal beceriler yönünden deneyim kazandırılması açısından önem taşımaktadır.