Yaşlanmak ne yazık ki kaçınılmaz. Ama yaşlanma hızınızı kontrol edebilmek ve bu süreci sağlıklı bir biçimde geçirebilmek için artık birçok yöntem var. Nutrizone Sağlıklı Yaşam Danışmanlığı’ndan Selen Tamer sizler için bu konuda bir yazı hazırladı; Doğru şekilde beslenmek, sadece dış görüntünüz ve cildinizin etkilemenin yanı sıra kanser ve diyabet gibi yaş ile bağlantılı hastalıkların oluşmasını da engelleyebiliyor. Hatta yapılan araştırmalara göre optimum beslenme ile hayatımıza en az 10 yıl eklemek mümkün gözüküyor. Bugün birçok gerontolojist (yaşlılık uzmanı) ve bilim adamı, doğru önlemlerle yaşam süresinin 100 yılın üzerine çıkabileceğini belirtiyor.
Yaşlanmayı yavaşlatmak ve sağlıklı yaşlanmak için anti-oksidantlar çok önemli. Nebraska Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Profesör Denham Harman’a göre hücreleri ve DNA’yı tahrip eden serbest radikaller yaşlanmayı %99 oranında hızlandırıyor. Serbest radikallerin vücuda girmesi için sigara içmeniz, mangalda pişmiş bir dilim et yemeniz, güneşte çok fazla kalmanız hatta sadece nefes almanız bile yeterli. Vücudumuza giren besinlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan serbest radikallerin bazı tehlikeli türleri, kanserlere bile yol açabiliyor. Serbest radikallerin zararlı etkileriyle başa çıkabilmek için, vücuttaki bağışıklık sisteminin kuvvetli olması gerekmektedir. Bu durumda anti-oksidantlar yani A vitamini, beta karoten, C vitamini, E vitamini oldukça önem kazanıyor. Peki o zaman hangi besinleri tercih etmeliyiz?
(Bu tablo “The Optimum Nutiriton Bible” adlı kitaptan alınmıştır. En önemli anti-oksidant besinler en çok yıldızı olanlardır. Yiyecekler yıldız ratinglerine göre sıralanmıştır.) Sağlıklı yaşlanmak için bazı beslenme önerileri Şeker: Yüksek karbonhidrat kaynağı olan, tatlılar, pastalar, börek, çörek, konsantre meyve suları, kola ve gazozlar vücuttaki yağ miktarını artırdıkları için, kaçınılması gereken besinlerdir. Şeker ihtiyacı, meyvelerden karşılanmalıdır. Yağ: Tereyağı, margarin gibi doymuş yağlardan uzak durulmalı, ayçiçek ve mısır yağları vücutta kullanılırken, serbest radikallerin oluşumuna daha çok zemin hazırladıkları için zeytinyağı tercih edilmelidir. Protein: Öğünlerde mutlaka proteine yer verilmelidir. Salam, sosis gibi şarküteri ürünlerinden ve kırmızı etten kaçınılmalı; yağsız beyaz et, balık, süt ve süt ürünleri tercih edilmelidir. Ayrıca bitkisel protein kaynağı olan kuru baklagillere de haftada 2 öğün yer verilmelidir. Etler haşlama, fırında veya ızgarada pişirilmeli yağda kızartılmamalıdır. Kepekli gıdalar: Beyaz ekmek, beyaz pirinç gibi rafine edilmiş karbonhidratlar yerine kepekli veya tam undan yapılan ekmekler, rafine edilmemiş pirinç, kepekli makarna gibi kepekli tahıllar tercih edilmelidir. Sebze ve meyve: Her gün 2-3 porsiyon meyve, 2-3 çeşit sebze tüketmeye dikkat edilmelidir. Kabuklu yenebilen meyve ve sebzelerin kabukları soyulmamalı, yıkanırken ve pişirilirken besin değerleri kaybolmayacak şekilde hazırlanmalıdır. Özellikle lutein bakımından zengin olan ıspanak, brokoli, domates, havuç, portakal gibi besinler antioksidan etkisiyle de, yaşlanmayı geciktirir, cildi gençleştirip, ömrü uzatır. Yağlı tohumlar: Omega 3 ve omega 6 kaynağı olan ceviz, fındık gibi yağlı tohumlar her gün az miktarlarda yenmelidir. Çinko, selenyum ve CO enzim-Q 10 yönünden zengin olan bu besinler, sindirim sisteminde, besinlerin emilimini artırırlar, kalp damar sistemini korurlar, enerji verirler ve kansere karşı koruyucudurlar. |