Çağın en büyük sorunlarından birisi haline gelen alerjiler artık küçük bebeklerde dahi görülebiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Çocuk Hastalıkları Uzmanı Özlem Ketenci Altıkardeşler, alerjinin önüne geçilemeyeceğini ancak bazı küçük önlemlerle riskin azaltılabileceğine dikkat çekiyor.
• Çocuklarda daha çok hangi alerjiler görülür?
Alerjik hastalıklar toplumun % 20’sinde görülen önemli bir sağlık problemi olup, geçtiğimiz 20 yıl içerisinde artış göstermiştir. Alerjik hastalıklar bebeklerde ve küçük yaş gruplarında daha çok gıda alerjisi ve ciltte bölgesel olarak kızarıklık, kaşıntı, kabuklanma, pullanma ile karakterize bir cilt hastalığı olan atopik dermatit (ekzema) ile karşımıza çıkarken, daha büyük çocuklarda ağırlıklı olarak astım ve alerjik rinit (saman nezlesi) tablosu ile belirmektedir. Besin alerjilerinde belirtilerin en yaygın olarak görüldüğü bölge deridir ve cilt döküntüleri şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Çocukluk döneminde besin alerjilerinden en çok sorumlu olan gıdalar inek sütü, yumurta, yer fıstığı, soya, buğday, balık ve fındıktır. Ancak inek sütü ve yumurtaya karşı olan alerji hayatın ilk 3-5 yılından sonra genellikle kaybolmaktadır. Alerjik astım ve alerjik rinit tanılı hastalarda ise sıklıkla ev tozu akarları, polenler, küf mantarları, kedi – köpek tüyleri ve hamam böceğine karşı alerji görülmektedir.
• Alerji neden oluşur?
Alerjik hastalıkların gelişiminde belirli risk faktörleri mevcuttur. Anne ve babada alerji öyküsünün olması, alerjenik yiyeceklere ve ev tozu akarı, polen, hayvan epitel ve tüyleri gibi alerjenlere hayatın erken döneminde maruz kalmak, özellikle alerjik astım açısından hava kirliliği ve sigara dumanına maruziyet başlıca risk faktörleridir. Alerjik rinit ve alerjik astıma erkek çocuklarda daha sık rastlandığı, düşük doğum ağırlıklı ve prematüre bebeklerde astımın daha fazla ortaya çıktığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Anne sütü ile beslenme alerjik hastalıkların gelişme riskini önlemekte etkili olabilmektedir. Özellikle erken dönemde besin alerjisi ve atopik dermatit saptanan çocuklarda ilerki dönemlerde alerjik astım ve alerjik rinit gelişebileceği unutulmamalıdır.
• Anne-babada alerji hikayesi olması ne kadar etkilidir?
Anne ve babada alerji olması bebeklerde alerji gelişme riskini arttıran bir risk faktörüdür. Ancak bu durum bebeklik döneminde kendini gösterebileceği gibi daha geç çocukluk döneminde de ortaya çıkabilmektedir.
• Anne sütü ile beslenme alerji oluşumuna engel olur mu?
Anne sütü alan bebeklerde de alerji ortaya çıkabilir, ancak yapılan çalışmalarda özellikle yüksek riskli çocuklarda anne sütü ile beslenmenin alerjik hastalık oluşma sıklığını azaltttığı, en azından alerjik hastalıkların ortaya çıkışını geciktirdiği gösterilmiştir.
• Alerji nasıl teşhis edilir?
Alerjiden şüphe edildiğinde kanda eozinofil düzeyi ve total Ig E bakılması yapılabilecek en basit tetkiklerdir, ancak daha kesin ve güvenilir tanı amacı ile alerji testlerinden faydalanılır. Alerji testleri her yaşta yapılabilir, ancak yaş grubuna göre farklı metodlar uygulanır. Kanda alerjene karşı spesifik Ig E bakılması ve deri testlerinden prick test en çok kullanılan alerji testleridir. Ancak prick test spesifik Ig E ile karşılaştırıldığında duyarlılığı daha yüksektir ve daha fazla sayıda alerjene karşı alerji olup olmadığı değerlendirilebilmektedir. Bununla beraber prick test uygulanırken alerjik reaksiyon gelişme ihtimali mevcuttur. Deri testine yanıt yaşla birlikte kazanılmaktadır, daha erken dönemlerde de uygulanabilmekle beraber teste yanıt 4 yaş üstü çocuklarda belirgin pozitiftir. Bu nedenle yanlış negatiflik gösteren bir sonuca varmamak adına ve testin yapılma tekniği ile de ilgili olarak, 4 yaş üstünde prick test uygulanması daha uygun olurken, daha küçük çocuklarda kanda spesifik Ig E bakılması tercih edilen bir yöntemdir.
• Alerjinin önüne geçmek mümkün müdür?
Doğacak bebekte kesin olarak alerji gelişiminin önüne geçebilmek mümkün değildir, ancak bazı risk faktörleri ortadan kaldırılabilirse alerji gelişme ihtimali azaltılabilir. Özellikle alerjik astımda hayatın erken döneminde alerjene maruz kalmak (ev tozu akarı, polen, hayvan epitel ve döküntüleri vs.) hastalık gelişimi için kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Annenin sigara içmesi astım riskini arttırmakta, sigara dumanına pasif olarak maruz kalmak ve hava kirliliği astım ciddiyetini arttırmaktadır. İlk 4-6 ay sadece anne sütü ile beslenmek, anne sütü ile beslenmenin 1 yıl sürdürülmesi, katı besinlere 6.ayda alerjenik özelliği düşük olanlar ile başlanması ve alerjen olma ihtimali yüksek olan besinlerle (inek sütü, yumurtanın özellikle beyazı, balık, soya, yer fıstığı, buğday, mısır vs.) geç tanışma besin alerjilerinin önüne geçmekte faydalı olabilmektedir.
• Hastalık hangi belirtilerle kendini gösterir?
Bebeklerde alerji daha çok atopik dermatit veya besin alerjisi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Besin alerjisi ise en sık deri döküntüleri şeklinde belirmektedir. Bebekte besin alerjisi geliştiğinde sorumlu olabileceği düşünülen besin diyetten çıkarılır ve gelişen klinik tablonun iyileşmesini kolaylaştırmak amacıyla doktor önerisiyle antihistaminikler kulanılır. Atopik dermatit vakalarında ise deterjan, sabun ve kimyasal maddelerle temas kesilmeli, uygunsuz ısı ve neme karşı dikkatli olunmalı, bebeğin terlemesine müsade edilmemeli, bebeği sıkmayan pamuklu elbiseler giydirilmelidir. Banyo yaptırılması mevcut şikayetleri arttırabileceğinden çok sık banyo yaptırmaktan kaçınılmalı, banyo sonrası cilt nazik bir şekilde kurulanmalı ve sonrasında mutlaka nemlendirici krem ve losyonlar kullanılmalıdır. Antihistaminikler, kortizon veya farklı etken madde içeren merhemler doktor gözetiminde kullanılır. Alerjik hastalıkların hangisi olursa olsun tedavide en önemli nokta klinik tabloya neden olan veya ağırlaştıran alerjenlerin tespit edilmesi ve bu alerjenlerle temastan kaçınılmasıdır.