Ankilozan Spondilit Nedir, Akilozan Spondilit Egzersiz
Omurlar arasındaki bağların kireçlenmesi, daha sonra da kemikleşmesidir; iltihaplanarak kaynaşan omurların çok tipik bir radyolojik görünümü vardır.
Spondilit “omur iltihabı”, ankiloz ise “kaynaşma” anlamına gelir. Romatoit omur iltihabı ve omurga spondilozu gibi adlarla da bilinen ankilozan spondilit öncelikle omurgayı etkileyen bir hastalıktır; ikincil olarak kalça ve omuz eklemlerine yayılabilir. Daha uzak eklemler hastalıktan etkilenmez ya da geriye dönüşlü olarak etkilenir, yani tedavi sonucunda eski haline döner. Hastalık genellikle sağrı-böğür eklemlerinden başlayarak bütün omurgaya yayılır. İleri evrelerinde eklem kapsüllerinde bağdoku artışı, eklem bağlarında kireçlenme ve kemikleşme görülür. Geriye dönüşsüz değişikliklere yol açan, ama yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Omurganın tipik biçim bozukluğunun ortaya çıkması için 10-20 yıl gerekir. Hastalığın yavaş gidişi sırasında omurganın boyun ve bel hizasındaki içe doğru doğal girinti ortadan kalkar; buna karşılık suttaki dışa doğru çıkıntı (kamburluk) belirgin biçimde artar. Bütün omurganın öne doğru eğilmesiyle hastadaki biçim bozukluğu son derece tipik bir görünüm alır.
Ankilozan Spondilit Görülme Sıklığı
Ankilozan spondilit en çok 30 yaşın altındaki erkeklerde görülür. Ama genel olarak sık rastlanan bir hastalık değildir. Hastalığın 50 yaşından sonra başlama olasılığı çok düşüktür. Görülme sıklığı erkeklerde binde 0,5 ile yüzde 4, kadınlarda ise binde 0,05 ile binde 0,5 arasında değişir.
Ankilozan Spondilit Nedenleri Belirtileri
Ankilozan spondilit yıllarca romatoit artrit ile eş tutulmuş ya da çok daha sık görülen spondiloartröz ile karıştırılmıştır. Günümüzde ise ankilozan spondilitin öncelikle genetik etkenlere bağlı olarak geliştiği ve başlı basına bir hastalık olduğu hiç kuşkuya yer bırakmayacak biçimde gösterilmiştir. Genetik etkenlerin hastalıkta oynadığı rol tümüyle rastlantı sonucu ortaya çıkmıştır. Bu buluş, doku uyuşumunu düzenleyen genetik sistemler üzerinde yapılan çalışmalar sayesinde gerçekleşmiştir. Doku uyuşumu sistemi, organ nakli yapılan hastaların bağışıklık sistemleriyle ilgili araştırmalarda çok büyük önem taşır. Nakledilen organa doku reddinin gelişip gelişmeyeceği doku uyuşumuna bağlıdır. İnsanlarda doku uyuşumundan (ve reddinden) sorumlu insan akyuvar antijeni (HLA-Human Leukocyte Antigen) 6. kromozomun bir bölümünde yerleşmiştir. Kalıtımla kuşaktan kuşağa geçen HLA sistemi, insan akyuvarlarına özgü dış yüzey antijenlerini oluşturur. Çeşitli hastalıklarda HLA sistemi ve alt grupları incelendiğinde HLA-B27 antijeninin, ankilozan spondilit hastalarının yüzde 88-96’sında, birinci dereceden hasta akrabalarının yüzde 50’sinde, genel nüfusun ise yalnızca yüzde 7’sinde bulunduğu görülmüştür. Buradan da anlaşılacağı gibi HLA-B27 antijeniyle ankilozan spondilit arasında sıkı bir bağlantı vardır ve bu buluş uygulamada büyük yarar sağlar. Ankilozan spondilitten kuşkulanılan bir hastada HLA-B27 antijeninin görülmesi, doğru tanıya ulaşmayı kolaylaştırabilir.
Ankilozan Spondilit Tanı
Ankilozan spondilit hastalarında hemen her zaman alyuvar çökme (sedimantasyon) hızı artmıştır. Aynca hastalığın belirti verdiği dönemdeki radyolojik bulgular son derece tipiktir ve başlangıç dönemlerinde de tanı için değerli bilgiler sağlar. En erken değişiklikler sağ-böğür kemikleri ekleminde görülür; bu eklemde bozukluk yoksa ankilozan spondilit tanısı koymak olanaksızdır. İlk radyolojik bulgular kemik sınırlarında değişikliklerin ve aşınma bölgeleriyle dönüşümlü olarak sertleşme (skleroz) bölgelerinin görülmesidir. Çok geçmeden eklemlerin sınırlan belirsizleşir ve kemikler arasındaki alan daralır. Sonunda ise eklemler arasındaki boşluk tümüyle kaybolur ve kemikler birbirleriyle kaynaşır. Kemik sertleşmesi bu evrede artık belirgin değildir; tam tersine leğen bölgesindeki öbür kemiklerde de kemik dokusu azalmıştır. Sertleşme, bağdoku artışı ve kireçlenme omurlar arasındaki eklemlerde de görülür. Radyolojik incelemede saptanan en tipik değişiklik, omurlan birbirine bağlayan fibröz halkalarda kemik köprülerinin oluşması ve omurganın “bambu kamışı” görünümü almasıdır. Bu görünüm ankilozan spondilite özgü ama geç ortaya çıkan bir bulgudur. Dolayısıyla “bambu kamışı” görünümünün saptanmadığı olgularda ankilozan spondilit olasılığını göz ardı etmek ciddi bir hatadır.
Ankilozan Spondilit Tedavisi Tedavi, Egzersizler
Tedavi omurgadaki biçim bozukluğunun ilerlemesini durdurmaya yöneliktir ve temelde fiziksel yöntemlere dayanır. Hasta yastıksız olarak sırtüstü ya da yüzükoyun yatarak, omurganın biçim bozucu konumlar almasını önlemelidir. Hastanın yattığı yer sert olmalıdır. Omurgaya aşın yük bindiren hareketlerden kaçınılmalıdır.
Hasta önerilen beden hareketlerini hiç değilse başlangıçta bir fizik tedavi merkezinde yapmalıdır. Fizik tedavinin amaçları omurganın olabilecek en iyi durumunun korunması, omurga yanlarındaki kasların güçlendirilmesi ve akciğerlerin daha iyi havalanmasının sağlanmasıdır. Belirli aralıklarla hastanın boyunu ölçmek, omurga eğrilmesinin ilerleme hızı konusunda bilgi vermesi nedeniyle yararlıdır.
İlaç tedavisi ağrıları ve iltihabı hafifletmeye yöneliktir. Ama hastalığın ilerlemesini önemli ölçüde engelleyecek hiçbir ilaç bilinmemektedir. Fizik tedaviyle birlikte salisilatlar, fenilbütazon ve türevleri, indometasin, propiyonik asit türevleri gibi steroit yapısında olmayan iltihap giderici ilaçlann verilmesi ağrıyı dindirdiği ve özellikle başlangıçta hastanın fizik tedaviyi kabul etmesini sağladığı için tedavide önemli yer tutar.
Hastalığın çok ilerlemiş olduğu hastalarda ağır biçim bozukluklarının giderilmesi amacıyla omurganın cerrahi girişimle düzeltilmesi düşünülebilir.
Sırt ağrısından yakınanlar nasıl yerlerde tatil yapabilir?
Kuşkusuz havanın sıcak ve kuru olduğu yerlerde. Nemden kaçınmak koşuluyla deniz kıyısı bu kişiler için uygundur. Sırt ağrısından yakman birçok kişi denizden 1.500 m ve daha yüksek dağlarda tatil yapmanın yararım görür. Bunun nedeni tansiyon yükselmesinin kılcal kan dolaşımını hızlandırması ve yerel kanlanmayı artırarak metabolizma artıklarıyla vücuda zararlı maddelerin, vücuttan uzaklaştırılmasını kolaylaştırmasıdır.
Otomobil kullanmak sırt ağrısını artırabilir mi?
Sırt ağrısı bulunan kişilerin otomobil kullanması, özellikle sarsıntı ve darbeler ağrıyı artırabileceğinden sakıncalı olabilir.
Sırt ağrısını önleyecek özel bir yatma biçimi var mıdır?
Böyle özel bir konum ne yatma, ne de ayakta durma için önerilebilir. Hasta en az ağrı duyduğu konumu kendisi belirler ve buna göre yan yatma, bir dizini bükerek yatma gibi bir seçim yapar.