En son Kanal D ekranlarında yayınlanan ve sıkı reytinglere sahip Doktorum programında işlenen Alkali Su konusu şu sıralar çok konuşulur oldu.
Alkali Su ile ilgili pek bilgi yok. Nedir ve Nasıl elde edilir sorularının yanıtı da yok. O yüzden bizde sizlere Doktorum Programından ufak bir alıntı yapacağız. Video 8 dakika olup Alkali Su ile ilgili sorularınıza cevap bulabileceğiniz bir video olacaktır.
Alkali Su Nedir?
Yaşamak için gerekli olan besinleri yakarken asit atıklar oluşur. Bu atıklar idrar, terleme veya nefes verme yoluyla vücuttan dışarı atılır. Ancak, oluşan asidik atıkların tamamından kurtulmak mümkün olmaz. Çok az miktarda asidik atık vücudumuzda kalır. Yıllar geçtikçe bu atıklar birikmeye başlar. Bu da yaşlanma sürecini beraberinde getirir.
Asit kanı pıhtılaştırır. Bu bir yerimiz kesildiğinde kan kaybının önlenmesi açısından hayat kurtarıcıdır. Ama asidik özellik aynı zamanda kanı daha yoğun ve kalın yaptığından kanın akışkanlığını azaltır ve dolaşımını zorlaştırır. Kan dolaşımının bu şekilde olumsuz etkilenmesi, dejeneratif yetişkin hastalıklarının oluşmasını tetikler.
Vücudumuzda biriken asitleri azaltmanın üç yolu vardır. Bunlar;
- Diyet
- Egzersiz
- Asitlerin nötralize edilmesi
Diyet
Besinlerin oksijen ile yanması hücrelere yaşamak için gerekli olan enerjiyi verir. Karbon hidratların yanması sonucu karbon hidratlar enerjiye (Su ve Karbon – CO2+H2O) dönüşür. Diğer taraftan kolestrol ve yağ asitlerinin kimyasal formülleri tam olarak yanmamış karbonhidratları gösterir. Bunlar daha sonra ihtiyaç duyulduğunda enerji sağlaması amacı ile depolanırlar. Eğer sıkı bir diyet yapılırsa vücudumuz bu depolanmış yağ asitlerini yakarak gerekli enerjiyi sağlar. Bu şekilde kilo kaybederiz.
Kilo almamızın nedeni her zaman yağlı yemek değildir. Fazla miktarda alınan karbonhidratların tam yakılamaması bunların yağ asidi şeklinde vücutta birikmesine yol açar. Daha anlaşılır şekilde söylemek gerekirse, yediklerimizi tam yakacak şekilde enerji harcayamazsak, egzersiz yapmazsak yiyecekler yağa dönüşür.
Karbonhidratlar birçok biçimde bulunurlar. Genelde karbon ve hidrojenin oksijenle karışarak çeşitli bağlar şeklinde yapılanması olarak görülürler. Bağların uzunluğuna ve kısalığına göre karbonhidratlar kompleks ve basit karbon hidratlar olarak sınıflandırılabilirler. Şeker gibi kısa bağlardan oluşan basit karbonhidratlar çabuk yanarlar. Uzun bağlardan oluşan tahıl gibi kompleks karbon hidratlar ise uzun zamanda yanarlar.
Hızlı ve kolay yanan şeker tüketildiğinde enerji bu karbonhidratların yanmasından elde edileceğinden daha uzun zamanda yanan kompleks karbonhidratlardan daha fazla asit birikimine neden olurlar. Bu yüzden şeker, beyaz un gibi besinlerin yerine daha kompleks yapıları olan tahıl ve lifli yiyecekler sağlık için daha faydalıdır.
Karbonhidratların yanması sonucu karbonik asit (H2CO3) ortaya çıkar ve bu asit kana karışır. Kan akciğerlere gittiğinde karbonik asitten karbondioksit (CO2) ayrılır ve atılır. Geriye Su (H2O) kalır. Karbondioksitin (Co2) ciğerden atılması kanın asiditesini düşürmenin en hızlı yoludur. Kanda mevcut olan karbondioksit minimumdadır.
Sağlıklı yaşam için önerilmiş birçok diyet programı vardır. Bunlardan bir grup az karbonhidrat, çok protein ağırlıklı olup ilk başta karbon hidrat tüketimini kısıtladığı için kilo vermede işe yarasa da daha fazla protein tüketmenin getirdiği sonuç faydadan çok zarar verebilir.
Protein yakılıp okside olduğu zaman ürik asit ve amonyak atık olarak oluşur. Ürik asit zehirli bir asit olduğundan alkali mineraller tarafından nötralize edilip kandaki seviyesi kabul edilebilir düzeye kadar indirilmediği takdirde vücut için son derece tehlikelidir. Vücut, bu dengeleme işini kemiklerden kalsiyum çalarak yapar ve ürik asidi az zararlı üreye dönüştürür. Osteoporosis, yani kemik erimesinin ana nedeni budur.
Bazı insanlar zayıflama için diyet yaparken asidik atıkları düşürücü ve vejeteryan ağırlıklı diyeti tercih ederler. Başlangıçta bu tür diyetlerde başarı oranı yüksektir ancak zaman geçtikçe bu kişilerin sağlıkları yetersiz beslenmeden dolayı yavaş yavaş bozulmaya başlayabilir. Bu tür problemlerle karşılaşmamanın yolu dengeli ve doğal beslenmektir. Vücudun ister protein, ister karbonhidrat ister yağ olsun her türlü besine ihtiyacı vardır ve ihtiyacı olan maddeleri organik veya inorganik olsun, bu besinler içinden çekip alacak düzenlemeye sahiptir.
Bugünün çok doğal olmayan beslenme koşullarında asit/alkali dengesini ömür boyu sürecek ve sıkıntılı bir diyetle yapmak yerine bu nötralize işlemini her gün zaten zahmetsizce yaptığımız su içme işlemine bırakmak, normal su yerine alkali su kullanmak en akılcı ve en etkili yoldur.
Egzersiz
Uygun egzersizler, kan dolaşımını hızlandırması, yağ yakımı, terlemeyi arttırması gibi olumlu etkiler doğurur. Ancak kişinin metabolizmasına uygun olmayan egzersizler, daha fazla hücre yıkımı ve daha fazla asidik atık üreteceğinden tam aksine fayda yerine zararlı sonuçlar doğurabilir. Ayrıca düzenli egzersizler, sadece yağ asitleri üzerinde etkili olduklarından sülfat, ürik asit, böbrek taşı kimyasalları gibi diğer asidik atıklar üzerinde olumlu etkisi yoktur.
Alkali Su
Asitlerin oluştuktan hemen sonra nötralize edilmesi, kandaki asit dengeleyici bikarbonatların yüksek tutulması ile mümkün olur. Bunun en temiz ve en etkili yolu ise alkali su tüketmektir.
Alkalilik, yağ asitlerini yakmaz onları çözer, nötralize eder ve sıvılaştırarak böbreklerden güvenli şekilde atılmasını sağlar.
Çiğ et veya tavuğa dokunduğumuzda ellerimiz yağdan kaygan ve yapışkan olur. Ellerimizi sadece su ile yıkamak sorunu çözmez, ancak sabunla yıkandığı zaman ellerimiz normal duruma döner. Bunun en basit açıklaması; yağın asit, sabunun ise alkali olmasıdır.
Alkali suyun herhangi bir besin değeri veya tıbbi değeri yoktur. Sadece vücuttaki fazla asitleri nötralize ederek etkisiz hale getirir, kanın kıvamını inceltir, kan akışını kolaylaştırarak birçok hastalığın önüne geçilmesine ve kendimizi daha iyi hissetmemize katkı sağlar.