Daha nadir olarak da herpes simpleks, koksaki A virüsü, Epstein Barr virüsü (EBV) ve sitomegalovirüs, farenjit etkeni olabilir. Akut farenjitlerin %75’inden bu virüsler, %25’inden ise, hemen hemen tamamında, A grubu beta hemolitik streptokoklar yani Streptococcus pyogenes sorumludur. Akut farenjit etkeni bakterilerin çok az bir kısmı grup C ve G streptokoklar, Neisseria gonorrhoeae ve Corynebacterium diphtheriae’dir.
Rhinovirüsler ve diğer üst solunum yolları virüslerinin yol açtığı farenjitler sonbahar ve ilkbahar gibi ılıman mevsimlerde pik yaparlar. Koronavirüsler ve adenovirüsler kışın daha çok görülür. Bazı adenovirüs tipleri yazın erken dönemlerinde görülebilir ve farengokonjunktival epidemiye yol açabilir.
İnfluenza virüsüne bağlı farenjitler ise daha çok Aralık-Nisan ayları arasında sıktır. Streptokokal farenjit sıklıkla kışın ve ilkbaharın başlangıç dönemlerinde görülür. Streptokokal farenjit 2 yaşından önce ve 50 yaşından sonra nadirdir. Viral farenjit herhangi bir yaşta gelişebilir; ancak yaş ilerledikçe görülme sıklığı azalmaktadır. Okullar, kreşler, askeri birlikler gibi kalabalık yerler yayılma açısından uygun ortamlardır. Okullarda salgınlara yol açabilir.
Hastalar şiddetli boğaz ağrısı ve yanmasından, kırgınlık, zaman zaman baş ağrısı, ateş, üşüme ve titreme ile kas ağrılarından yakınırlar. Enflamasyonun derecesi, neden olan patojenin virülansına ve hastanın direncine bağlı olarak değişir. Bazı semptom ve bulgular etkenin viral mi bakteriyel mi olduğu hakkında bilgi verebilir.
Viral nedenlere bağlı akut farenjitlerde tabloya rinit, konjunktivit veya laringotrakeit eşlik edebilir. Bu nedenle burun akıntısı ve özellikle öksürüğün eşlik ettiği farenjitlerin viral olma olasılıkları yüksektir. Bunun dışındaki fizik muayene bulguları viral ve bakteryel farenjiti birbirinden ayırmada yararlı değildir.
Viral farenjit düşünülen olgularda tedavi semptomatiktir. Semptomatik tedavi, farengeal rahatsızlık ve buna eşlik eden sistemik ve respiratuar semptomları rahatlatır. Genel olarak önerilen, yatak istirahati, analjezik, ılık serum fizyolojikle gargara ve bol sıvı alımıdır.
AGBHS (A grubu beta hemolitik streptokoklar) veya S. pyogenes primer bakteriyel patojen olarak olguların yaklaşık %25-30’undan izole edilmiştir. Maternal bağışıklığa bağlı olarak bebeklerde çok nadirdir. İki yaşından önce hemen hemen hiç görülmez. AGBHS’ler aktif enfeksiyon halinde kişiden kişiye bulaşır. Bakteri için doğal kaynak insandır.
Nazofarenks ve orofarenks kolonizasyon için ana merkezlerdir. Üst solunum yolları sekresyonları AGBHS için primer yayılma yoludur. Enfekte nazofarenks ve oral kavite mukozasıyla doğrudan temastan çok, enfekte diş fırçası veya besinlerle temas daha önemlidir.
AGBHS’lere bağlı boğaz enfeksiyonunda ateş, tonsillofarengeal eritem ve eksüda, şiş ve duyarlı anterior servikal lenfadenopati gibi semptom ve bulgular vardır. Rinore ve öksürük yoktur. Beyaz küre yükselmiştir. Klinik olarak streptokokal tonsillofarenjit tanısı konamaz.
Boğaz kültüru veya direkt antijen testi ile streptokokal tonsillofarenjit tanısı konabilir. Boğaz kültürü değerlendirmesi için 18-24 saat gereklidir. Bu nedenle streptokokların varlığını daha kısa sürede gösteren streptokok antijenlerini gösterme esasına dayalı direkt antijen testi (Hızlı AGBHS Antijeni bulma testi veya Lateks aglütinasyon testi) geliştirilmiştir.
Test kitinin özelliğine göre 10 ila 25 dakika arasında sonuç vermektedir. Alınan boğaz sürüntüsü ekstraksiyon sıvısı içinde bekletilir ve antijenin belirlenmesi için işlemler yapılır. Farklı firmalara ait kitlerde lateks aglütinasyon testinin duyarlılığı %65 ile %95 arasında değişmektedir. Bu testin (+) olması halinde tedaviye başlanır, ancak (-) olması AGBHS enfeksiyonu bulunmadığını göstermez. Bu durumda boğaz kültürü sonucuna göre hareket edilmelidir.
AGBHS’lerin penisiline dirençli suşu olmadığından antibiyograma gerek yoktur. Tarama amacıyla yapılan kültürlerin klinik bir önemi yoktur. Hastalık tablosu göstermeyen, kanlarında streptokok antikor titresi olmayan, ancak boğaz kültüründe AGBHS üreyenler taşıyıcı olarak kabul edilirler. Bunların kendilerine ve çevrelerine bir zararı yoktur ve ilaçla tedavileri gereksizdir. Antibiyotik verilmesi taşıyıcılığı sona erdirmez.
AGBHS’lere bağlı tonsillofarenjitlere yönelik tedavinin amacı semptomları rahatlatmak, süpüratif ve özellikle süpüratif olmayan komplikasyonları önlemektir. Ayrıca tedavi edilmezse okul ve aile içinde %35 oranında bulaşıcılığı söz konusu olabilir. Semptomatik tedaviyle birlikte antibiyotik verilir. İlk şeçenek penisilin grubudur. Başlangıç tedavisi olarak oral fenoksimetil penisilin önerilir. Hastalığın tablosuna göre değişmekle beraber, günde 3-4 defa ve 10 gün süreyle çocuklarda 10-20 mg/kg, erişkinlerde ise 1 gr oral yoldan verilir. Penisilin 24 saat içinde bulaşıcılığı önler. Penisilin alerjisi olanlarda alternatif olarak eritromisin, ikinci kuşak sefalosporinler ve makrolidler verilebilir.
Peritonsiller apse, servikal adenit, selülit, fasciitis, bakteriyemi ve menenjit gibi süpüratif komplikasyonların yanı sıra akut romatizmal ateş ve akut glomerülonefrit gibi süpüratif olmavan komplikasyonlar da görülebilir.