Ailede stres faktörünün oluşması, Aşırı Stres Stres, Bozukluğu
Modern aile tipine geçişte özellikle kadına ait rollerin değişmesi ve kadın – erkek arasındaki güç dengesinin kadının lehine çevrilmesi olarak da görülebilir. Erkeğin aile içindeki otoritesinin zayıflaması ve erkek üreticiliği yanı sıra kadın üreticiliğinin de başlaması, özellikle babaya duyulan hayranlığı ve üstünlük duygusunu azaltmış ve alışılmış olan otorite kavramı değişmiştir. Baba otoritesinin ailede azalması ile beraber ana ve evlatlardan oluşan yeni “alt -otoriteler” meydana çıkmış ve kişisel davranış serbestisi ve kişisel sorumluluk duyumlarının da gelişmesi ile beraber “sıkıntı” ailenin içine girmiştir. Sıkıntı ise, belli başlı bir stres faktörüdür.
Evlilik nasıl bir “biyolojik kader” ise “çocuk” da bu biyolojik kaderin biyolojik bir “zaruretidir”. Bu sebeple çocuk, aile için önce bir mutluluk.bunun yanı sıra bir stres faktörüdür. Çocuk, eşlerin geleceğe yönelik kaygı ve endişeli-rini artırır, ebeveynde sürekli bir “sorumluluk hissi” başlatır. Zamanın çocukla paylaşılması, aileye gelen gelirin çocuk için de bölünmeye uğraması, çocuğun bedeni sağlığında, gelişim süreçlerindeki aksamalar, okutma, iş bulma, evlendirme, üçüncü nesil torunlarla ilgilenme mecburiyeti pek çok insan için başlı başına bir stres kaynağıdır. Özellikle müesseseleri iyi kurulmamış ve yeterli olmayan toplumlarda bütün bu işler için aile bireylerinin sürekli bir “yarışma içinde tutulması” bireysel stres reaksiyonlarının yanı sıra “kitle stresi” oluşturan birer olay olarak karşımıza çıkarlar.
Ailede stres, bizim toplumumuzda önemli bir “iskân stresi” olarak da dikkati çekmektedir. Kira harcamalarının akıl almaz boyutlara ulaşması ve ailenin sosyal seviyesine uygun bir yaşam alanı kapması için gösterdiği çaba ve fedakârlıklar ve bunun için çoğu kere beslenme, giyim, eğlence gibi ihtiyaçlarından bir kısmı, kaçınılmaz stresler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Stres karşısında kişide ortaya çıkan psikolojik ön belirtiler
insanda biyolojik, psikolojik ve sosyal stresler karşısında ortaya çıkan birtakım psikolojik belirtiler bize bir stresin varlığını belli edebilir. Bu belirtiler, stres İçin kesin bir bilgi vermemesine karşılık birden fazlasının bir arada bulunması halinde stresin varlığından şüphe edilmemelidir, bunlar:
a— Telaş, heyecan hali ve karar verme güçlükleri, verilen bir kararı uygulamada tereddüt etme,
b— Panik ve korku halleri,
c— Huy, mizaç ve karakter yapısında değişiklikler,
d— Alışılmış davranış biçimlerinin değiştirilmesi,
e— Değersizlik, güçsüzlük, başarısızlık fikirlerinin oluşması,
f— Desteklenilmediği, kendine güvenilmediği inancının yerleşmesi,
g— Zamansız ve gereksiz öfke halleri, kızgınlık halleri, taşkınlık hali,
h— Sürekli hayal kurma, dalgınlık ve düşünce hali,
i— Tembellik veya aşırı bir çalışma hali,
j— Konuşma hızlanması, konuşma yavaşlaması, konuşma tutukluğu veya kopukluğu,
k— Hipokondriler, kişinin sağlığı ile aşırı ve gereksiz ilgilenmesi, I— Uyku ritminin bozulması, uykusuzluk, aşırı uyuma, erken uykudan uyanma,
m— Ölüm ve intihar fikirlerinin yoğunlaşması.
Bütün bu değişiklikler kişinin kendisini bir “tehdit” ve “tehlike” durumunda olduğunu düşünmesi ve hissetmesi halinde olduğunu ve öncelikle ruhsal alanda bir karışıklığın başladığını göstermektedir. Bu ruhi karışıklığın, stresin artan zorlaması karşısında daha da artacağı ve bu defa biyolojik çalışma bozukluklarının da eklenmesi ile stres hastalığının bilinen şeklini alacağı kabul edilir.