Aids Virüsü: Lav/Htlv-III
1982 yılı sonundaki bilgiler AİDS’in, cinsel yolla ya da kan trans-füzyonlarıyla geçen bir enfeksiyon hastalığı olduğunu gösteriyordu. Hemofiliklerde kullanılan kan fraksiyonlarının bakteri ve mantarları tutan süzgeçlerden geçirilerek hazırlandığı düşünülürse, enfeksiyon âmilinin filtrelerden geçebilen çok küçük canlılar yani virüsler olması gerekiyordu. O güne kadar bilinen virüslerin (cytomegalovirüs, Epstein-Barr virüsü, hepatit virüsü, herpes virüsü) böyle bir hastalık tablosu yaptıkları da bilinmediğine göre, yeni bir virüsün söz konusu olması gerekirdi.
O sıralarda iki Amerikalı araştırıcı Max Essex ve Robert Gallo, bilinen bir virüsün yani HTLV’nin (human T Leukemia Virüs) AİDS’in âmili olabileceğini düşündüler. HTLV, hayvanlarda kanser ve lösemi çeşitleri yapan retrovirüslerailesindendir ve aynı zamanda bağışıklık sistemi üzerine baskı yapabilir. HTLV-I diye bilinen bir virüs Japonya’da nadir bir T lösemisi yapmaktadır ve burada sonsuza kadar T hücresi çoğalması olmaktadır. Halbuki AlDS’li hastalarda T hücreleri azalmaktadır. Ayrıca, Japonya’daki T lösemili hastaların hiçbirinde AİDS’e benzeyen bir hastalık tablosu bildirilmemiştir.
Aynı günlerde Paris’te F’asteurtnstitüsü’nde bir “AİDS Araştırma Grubu” kurulmuştu ve onlar da hastalığın virüsünü arıyorlardı. 1982 yılının son aylarında bu grup (Başkan Luc Montagnier) AlDS’li bir hastanın lenf bezlerinden yeni bir virüsü elde edip ürettiler. Bunun için hastanın lenfositleri kültüre konuldu. İçine interlökin-2 ve anti-interferon ilave edildi. İnterlökin lenfositlerin çoğalmasını sağlarken, anti-interferon da virüslerin çoğalmasına yardımcı oluyordu.
1983 yılı Ocak ayında hücre kültüründe yeni bir virüs üretildi. Bu virüs bir retrovirüstü, çünkü kültür sıvısında ters transkriptaz (reverse trahscriptase)anzimi oluşmuştu;elektron mikroskobunda görünüşü HTLV’den farklıydı ve bu virüs yeni lenfositlere ilave edildikçe onların içinde çoğalıyor, fakat HTLV’nin aksine, bu lenfositleri çoğaltmıyordu. Ayrıca Gallo tarafından gönderilen HTLV antikorları yeni virüsün proteinleriyle reaksiyona girmediğine göre, bu da iki virüsün birbirinden farklı olduğunu gösteriyordu.
Bundan sonra, Pasteur grubu başka birçok AlDS’li hastadan da aynı virüsü elde ettiler. Elektron mikroskobunda hücrelerin (T lenfositlerinin) içinde ve dışında virüsler tespit edildi. Boyları 100-140 nanometre arasında olup; yuvarlak veya çomak şeklinde yoğun, merkezi ya da merkezdışı (eksantrik) çekirdekleri vardır
Bu virüsün, yardımcı T hücrelerine büyük bir ilgisi olduğu saptandı; proteinleri tayin edildi; hastalarda.bunlara karşı antikorlar da saptandı.
Fransız grubu buldukları virüse LAV (lymphadenopathy Associated Virüs) adını verdiler. Amerikalılar (Gallo ve arkadaşları) önce bunu kabul etmeyip HTLV virüsünde ısrar ettiler.
Fransızlar (Montagnier ve arkadaşları) bu virüsün HTLV türünden olmadığını iddia etmektedirler. Günümüzde AİDS virüsü LAV/HTLV-III sembolleriyle gösterilmektedir.
AİDS virüsü T lenfositlerinin “yardımcı” bölümündeki hücrelere özel bir ilgi gösterir. Bunun mekanizması, hücrenin yüzeyinde bulunan T4 molekülüne (reseptörüne) virüsün yapışıp, buradan içeri girmesidir. Virüsün ayrıca monosit denilen hücrelerle beyin hücrelerine de girerek, bunların içinde de çoğaldığı anlaşılmıştır. Virüs T» (yardımcı) lenfositlerinin bölünüp çoğalmalarını durdurmakta, onları biribirine yapıştırmakta ve böylece görev yapmalarını engellemektedir.
Virüste bulunan bütün proteinler antijeniktir yani hastaların kanında bunlara karşı antikorlar oluşmaktadır. Bu antikorlardan teşhis için yararlanmaktayız. Hastaların kanlarında bulunan antikorlar, maalesef virüsleri yok edici ya da durdurucu bir tepki göstermemektedirler.
Virüste genetik yapı yüksek oranda değişiklikler göstermekte ve bu yüzden virüs kendini antikorlardan ve bağışıklık sisteminden kurtarabilmektedir. Yine bu yüzden, AİDS’e karşı bir aşı şimdilik gerçekleştirilememektedir.
Virüsün fizik etkenlere karşı duyarlılığı
Zarflı virüslerin pek çoğu gibi LAV/HTLV-III ısıya karşı duyarlıdır. 56 derecede 30 dakika ısıtıldığında virüs bulaştirıcılığını kaybetmektedir. Liyofilize preparatların ısıyla temizlenmesi için daha uzun süre ısıtmak gerekmektedir.
Virüs, iyonizan ışınlara (X ışınları) ve ultraviyole ışınlara oldukça dirençlidir. 250 bin rad gamma ışınları yada 5000 J/m2 (dalga boyu 254 nm) ultraviyole ışınları virüsü kısmen inaktive edebilmektedir.
Kimyasal etkenler ve virüs
Eter ve aseton virüsü hemen öldürür. Alkol (etanol) yüzde 20 konsantrasyonda, sodyum hipoklorit yüzde 0.2, beta-propiolactone yüzde 25, sodyum hidroksit 40 mmol/litre ve glutaraldehid yüzde 1 konsantrasyonda virüsü yok edebilmektedir, insan plazmasından hepatit B aşısı hazırlanırken yapılan işlemlerin AİDS virüsünü yok ettiği tespit edilmiştir.
Görüldüğü gibi LAV/HTLV-III virüsü çok dayanıklı olmayan ve oldukça kolay inaktive edilebilen bir virüstür.