Ağrı Algısını Etkileyen Faktörler
Ağrı bireyden bireye, kültürden kültüre farklılık gösterir. Bir bireyde tolere edilemez ağrı oluşturan bir uyaran diğer bir birey tarafından rahatlıkla tolere edilebilir. Bu nedenle ağrı algılaması basit olarak belli uyaranlarla açıklanamaz. Çünkü ağrı bireye özgü, çeşitli faktörlere bağlı son derece bireysel bir deneyimdi.
Ağrı algısını etkileyebileceği düşünülen çeşitli faktörler arasında; ağrıyı deneyimleyen bireyin yaşı, cinsi, kültür yapısı, ağrı ile ilgili geçmiş deneyimleri, ağrıyı oluşturan durumun birey için anlam ve önemi, kişilik yapısı ve anksiyete düzeyi yer almaktadır.
Yaş
Ağrı her yaşta deneyimlenebilmektedir. Bu nedenle “çocukların ağrı ile ilgili deneyimleri yok veya az olduğu için algılamaları erişkinler kadar olumsuz değil” şeklindeki inanç ve düşünceler yanlıştır. Bunun yanısıra sinir sisteminde ve ciltte yaş ile birlikte bazı değişiklikler olmaktadır. Bu nedenle yaş ilerledikçe ciltteki değişikliklerden dolayı ağrı türlerinde değişiklik olabilmektedir. Örneğin; yaşla birlikte kütanöz ağrının azalabi-leceği fakat viseral ağrının artacağı düşünülmektedir. Yaşlılar genelde az analjezik alma ve ağrılarını daha az bildirme eğilimindedir. Oysa ağrı bildiriminin olmaması ağrısızlık olarak değerlendirilmemelidir. Bu eğilimin onların inançları ile ilgili olduğu düşünebilir.
Yaşlıların ağrı bildirimini etkileyen faktörler arasında ağrının yaşanması gereken bir deneyim olarak düşünülmesi, ağrıyı açıklamanın güçsüzlük işareti olabileceği ya da ağrı olduğunu söyleyince kötü hasta olma olasılığının yer aldığı literatürde belirtilmektedir.
Cins
Cinsiyet ağrı algısını etkilememektedir. Fakat kültürel etmenler cinslere özgü bazı sorumlulukları belirlemekte ve bireyler genelde bundan etkilenmektedir. Konu ile ilgili yapılan çalışmalarda, erkeklerin ağnyı daha iyi tolere ettikleri, buna karşın kadınların akut ağrıda daha fazla analjezik istedikleri ve aldıkları, ayrıca ağrıya daha fazla emosyonel yanıtlar verdikleri belirtilmektedir.
Kültür
Tüm insanların kültürel geçmişlerine ve yaşadıkları çevreye bakılmaksızın aynı tip “duyusal eşiğe” sahip oldukları bilinmektedir. Ancak kültürel yapı ağrı algılama eşiğinde güçlü bir etkiye sahiptir. Kültürel yapının en etkili olduğu durum “ağrı tolerans” düzeyidir. Örneğin; Hindu dininde insanlar ağrı duymadan ateş ya da çivi üzerinde yürümekte, kendini yakmaktadır. Ağrı tole-ransmdaki farklılıklar ağrıya yönelik farklı etnik tutumları yansıtır. Çoğu kültürde genellikle yüksek ağrı toleransı takdir edilir ve ağrıyı erkeklerin kadınlardan, erişkinlerin de çocuklardan daha iyi tolere etmeleri beklenir.
Geçmiş Deneyimler
Ağrı özellikle çocukların yaşantısında en önemli olaylardan birisidir. Bu nedenle ağrı deneyimi uzun süre anımsanır ve sonraki ağrıya verilecek tepkileri büyük ölçüde etkiler.
Ağrının kültürel faktörlerden etkilenmesinin yanı sıra çocuklar ebeveynlerinin ağrı tutumlarından da etkilenmektedirler.
Ağrı Oluşturan Durumların Anlamı
Ağrıya neden olan durumun birey için taşıdığı önem ve anlam, ağrının süresi ve bireyin ağrının azalması için yaptıkları, ağrıya yönelik oluşan reaksiyonları etkiler. Örneğin; ağrısının hemen azalacağına ve hastalığının kısa sürede geçeceğine inanan bir birey, yaşamı boyunca ağrı duyacağını bilenden daha farklı tepki verme eğilimindedir. Ağrı ile birlikte yaşayan birey dinlenme dönemlerinde de ağrının tekrar geleceğini bildiği için anksiyetesi yüksek olur. Anksiyete de ağrının artmasına neden olmaktadır.
Ayrıca ağrının şiddetinin ve kalitesinin algılanması, ortaya çıktığı durumlara göre de değişiklik gösterir. Bu etkiyi göstermek üzere savaş ve barış ortamındaki ağrıyı inceleyen çalışmalar yapılmıştır. İkinci dünya savaşında yaralanan askerlerle yapılan bir çalışmada ağır yaralananların % 25’inin ağrıdan yakındığı ve analjezik istediği saptanmıştır. Doku hasarı askerlerinkine benzeyen, ameliyat olmuş erkek sivillerde ise ağrısı nedeni ile analjezik isteme oranının % 80 olduğu gösterilmiştir.
Kişilik Yapısı
Kaynağı ister fiziksel ister psikolojik olsun, bütün ağrılara eşlik eden bazı duygusal tepkiler vardı. Bunların en önemlisi ank-siyetedir. Anksiyete genellikle akut ve kısa süreli ağrılar ile birliktedir. Kronik ve uzun süreli ağrılarda ise daha sıklıkla depresyon görülmektedir. Anksiyete ya da depresyon genellikle sadece ağrıya bağlı olmaz, ama hastanın ağrıyı ele almasını etkiler. Bu iki durum muhtemelen ağrıya dayanmayı güçleştirir ve hastanın ağrısını kontrol yeteneğini ya da bakış açısını değiştirir. Anksiyete akut ağrı ilişkisini araştıran bazı araştırmacılar, preoperatif dönemde anksiyete düzeyi yüksek olan hastaların postoperatif dönemde yoğun ağrı deneyimlediklerini, ayrıca bu hastaların daha fazla korku, öfke, kızgınlık gibi davranışsal tepkiler verdiklerini belirlemişlerdir.
Anksiyete Ağrı İlişkisi: Anksiyete ve ağrı arasında doğrudan bir ilişki olduğu ve birbirlerinin şiddetini arttırdıklan bilinmektedir.
Anksiyeteyi önleme kas gerginliğini azaltır ve hastanın ağrı toleransını arttırır,
Anksiyete ve korku otonomik stimülasyona ve ağnya neden olur,
Çaresizlik ve kontrolünü kaybetme duygusu anksiyete ve ağrıyı arttırır,
Hasta kontrollü analjezi ve kendine yardım davranışlarının geliştirilmesi gibi teknikler öz denetim duygusu sağlayarak ağrıyı azaltır.