Tıp dilinde “premenstrüel sendrom” halk arasında ise “adet öncesi sendromu” olarak bilinen, insanlar arasındaki ilişkileri ve kişinin günlük aktivitesini etkileyecek düzeyde fiziksel, psikolojik ve davranış değişikleri ile seyredebilen bulgular bütünüdür.
Doğurganlık döneminde olan kadınların % 30-40′ ında bu sendromun bulguları saptanmış olup, % 2-3 kadarında bulgular şiddetli olarak seyrediyor. Sebebi kesin olarak bilinmemekle beraber gebelik ve menopoz sonrası dönemlerde ortadan kalkması, dönemsel hormon değişikliklerinin sorumlu olabileceğini düşündürüyor.
Premenstrüel bulgular adet öncesi 10-12 günlük dönemi kapsayıp adet görülünce kendiliğinden ortadan kalkıyor.
Bulgular şöyle sınıflandırılabilir:
A – GRUBU:
Gerginlik, anksiyete (huzursuzluk), sinirlilik, yetersizlik, ruh halinde değişkenlik.
B- GRUBU:
Depresyon, konfüzyon (konsantre olmakta güçlük, uyuşukluk), unutkanlık, ağlama.
C- GRUBU:
Hipoglisemik episodlar (kan şekerinin düşmesi), iştah artışı, baş ağrısı, degişik istekler, bitkinlik, bulantı, kusma, ishal, kabızlık.
D- GRUBU:
Kilo artışı, karında şişkinlik, gaz, memelerde duyarlılık, el-ayak ve bacaklarda şişlik.
Bu gibi şikâyetleri adet öncesi dönemlerde tekrarlayarak yaşayan bayanlar için, olayı tetikleyen faktörlerin (stres, tıbbi veya psişik problemler) hekim kontrolü altında araştırılması gerekiyor. Diğer bazı organik hastalıklar, adet öncesi sendromuna benzer bulgular ortaya koyabiliyor. Bu yüzden gerekli laboratuar testlerinin ve tıbbi muayenelerin yapılarak adet öncesi sendromu bu hastalıklardan ayıran tanının konması gerekiyor.
Sözü geçen organik hastalıkların bazıları şunlardır:
- Hiperprolaktinemi (memelerden süt gelmesi, ağrı şikâyeti)
- Over kistleri (yumurtalık kistleri)
- Endometriosis
- Miyomlar
- Pelvis enfeksiyonları
- Tiroit hastalıkları
Premenstrüel sendrom tanısı koyduracak özel bir laboratuar testi bulunmamakla beraber bazı laboratuar testleri ayırıcı tanı koymaya yardımcı olurlar: Tam kan sayımı, sedimantasyon, serum, prolaktin düzeyi, karaciğer ve böbrek hastalıklarına yönelik testler, ovülasyon (yumurtlama) testleri gibi. Bunların yanı sıra geriye dönük en az üç aylık periyodu kapsayan bir günlük tutmanız ve bulguların periyodun hangi dönemine denk geldiğini saptamak da hekiminize tanıyı koymak açısından yardımcı olacaktır.
Kesin sebebi bilinmediğinden sebebe yönelik (radikal) bir tedavisi olmamakla birlikte rahatsızlıklarla baş etmek üzere;
– Psikolojik destek
– Stresle mücadele (psikolog, meditasyon, hipnoz, aerobik)
– Egzersiz (jogging, bisiklete binmek, haftada en az dört kere tempolu yürümek)
– Diyet düzenlemesi (fazla tuz ve çekerden kaçınma, kafeinli yiyecek ve içeceklerden kaçınma, karbonhidrat bakımından zengin -özellikle kompleks karbonhidratlar; makarna, pilav v.s.
– Protein bakımından fakir beslenme, magnezyum içeren besin kaynaklarına yönelme -havuç, yer fıstıgı, ıspanak v.s.-)
gibi önlemler bulguları hafifleterek sorunsuz bir adet dönemi geçirmeyi sağlarlar. Bu önlemlerin yeterli olmadığı durumlarda hekim kontrolünde olmak koşulu ile;
– Ödem çözücü ve ağrı gidericiler,
– Antidepresanlar,
– Meme şikâyetlerinde hiperprolaktinemiye yönelik tedavi,
– Geçici menopoza sokma gibi tedavi alternatifleri içerisinden hasta için en uygun olan seçilebilir.