Acı Maddeler
Acı maddeler kimyasal bir gruba dahil değildirler. Pek çok maddelerin yanı sıra, öncelikle glikozitlerin, organik asitlerin ve alkaloitlerin bir bileşimidirler. Ana etken maddeleri acı maddeler içeren çok sayıda bitki arasından en doğru seçimi yapabilme olanağı geniş anlamda vardır. Acı madde içerikli bitki çaylarının hemen hemen tümü, sindirim salgılarını arttırarak ve iştahı açarak, besin maddelerinin mide ve bağırsaklar tarafından daha kolay sindirilebilmesine yardımcı olurlar. Düzensiz dışkılama, şişkinlik, iştahsızlık ve gaz oluşumu gibi çok yaygın rahatsızlıkların giderilmesine yardım ederler. Sindirimi kolaylaştırması için yemeklerden sonra içilen bir kadeh bitki likörü veya konyak gibi içkiler içilir. Bunların yerine pekala acı madde içerikli bitki çayları da içilebilir. Acı maddeler suda çözünebildikleri için, çay biçiminde rahatlıkla kullanılabilirler.
Acı maddeler yalnızca sindirim sistemini güçlendirmekle kalmayıp, organizmayı bir bütün olarak da güçlendirirler. Güç kaybında, halsizliklerde ve kansızlıkta, yaşlılarda hastalık sonrası güçsüzlüklerde, güçlendirici tonik olarak başarıyla kullanılabilirler. Yeni araştırmalar, bazı acı madde bitkilerinin bilinmeyen etkileri hakkında çok aydınlatıcı olmuştur: Buna göre, mübarekdikeni ve centiyane kökü kalp işlevlerini pekiştiriyor, pelinotu ve centiyane kökü, bedenin savunma güçlerini destekliyor.
Kullanımda önerilen dozajlara özenle uyulması çok doğru olur, çünkü yüksek dozajlar genelde mukoza tahrişlerine yol açabilir.
Acı Madde Grupları
Acı madde droglarından söz edildiğinde, etkinlikleri yalnızca bu acı maddelerce oluşturulan şifalı bitkileri anlamamız gerekir. Şifalı bitkilerle tedavi biliminde(fitoterapi), acı madde drogları, amara olarak adlandırılır ve içerdikleri maddelerin bileşimine göre üç guruba ayrılırlar.
Amara tonica
Amara tonica (katışıksız acı madde içerenler)grubuna dahil edilebilecek pek çok bitki vardır, ama bunların içinde, etkinlik açısından kendini kanıtlamış olanların sayısı sınırlıdır.
Centiyane kökü, küçük kantaron, turunç meyve kabuğu, kınakına ağaç kabuğu, bu grubun en önemli droglarıdır. Sindirim güçlüğü çeken kişilerde sindirim salgılarını düzenleyerek, bedenin genel anlamda güçlenmesinde önemli görevler üstlenebilirler. Bu droglar, hastalık sonrasındaki halsizliklerde, kansızlıkta, sinirsel yorgunluk hallerinde de başarıyla kullanılabilirler.
Amara aromatica
Acı maddelerin yanı sıra önemli ölçüde eterli uçucu yağlar da içerirler. Bu droglar, eterli uçucu yağ içermeyen acı madde droglarından pek farklı değildirler, ama kullanım alanları, uçucu yağlardan ötürü daha geniştir. Tipik örnekleri, civanperçemi, melekotu kökü ve pelinotu.
Genel olarak, amara tonica grubundaki bitkiler gibi de kullanılabilirler. Ama etkileri mide ile sınırlı kalmayıp, bağırsaklara kadar uzanır ve ayrıca safrakesesi ve karaciğeri de çok olumlu etkileyebilirler. Bunun yanı sıra, eterli uçucu yağların antiseptik etkileri de göz önüne alındığında, bu tür drogların, bakteri ve parazitlere karşı da kullanılabileceği anlaşılır. Özellikle, bağırsaklarda gözlemlenen mayalanma(fermentasyon) oluşumunda bu droglar başarıyla kullanılabilir. Ayrıca, genellikle rahatlatıcı bulunan, idrar arttırıcı yan etki de içerirler.
Amara acria
Yakıcı maddeler de içerdikleri için, acı-yakıcı tada sahip olan bitkiler grubudur. Tipik örnekleri, zencefil ve karabiber. Bu tür droglar, özellikle kan basıncının düzenlenmesinde kullanılabilir. Sindirim sistemindeki aksaklıklar, kan basıncı düzensizliklerine de yol açabileceğine göre, aradaki ilişkiyi göz ardı etmemek gerekir. Ama bu amaçla, tüm acı madde grupları da denenmelidir.
Flavonlar
Uzun boylu çiçekli bitkilerden otlara kadar, kimyasal yapılarında benzerlik olan pek çok bitkide bulunan bir etken maddedir. Flavon adı, bu maddeyi içeren bitkilerin pek çoğunun sarı çiçekli olmalarından kaynaklanır (Latince flavus = sarı). Fitoterapi biliminde flavonlar genellikle, hastalıklara karşı önlem olarak, kronik hastalıkların tedavisinde ve hücre bazında enzimlerle ilgili işlevlerin dengelenmesinde kullanılır. Flavonlar, bedende kısa bir süre kaldıktan sonra hızla dışkılandıkları için, özellikle uzun süreli tedavilerde kullanılmaya çok uygundurlar. Böylece etken maddeler organizmada birikmez ve olası zehirleyici etkiler oluşturmazlar. Bir şifalı bitkinin genel etkisinde flavonlar hep aktif rol oynarlar.
Bir flavonun etkisi, genel anlamdaki temel yapısına göre değil, yalnızca kendine özgü olan kimyasal yapısına göre biçimlenir. Flavonların çok değişik etkinliklerinden bazı örnekler: Sedefotu kanın pıhtılaşmasını ve iltihaplanmayı önler, ayrıca kılcal damarların sızıntı yapmamalarını sağlar. Mayıs papatyası ve meyan kökü kramp çözücüdürler. Devedikeni tohumu karaciğeri korur ve temizler.
Flavonların çeşitli Etkileri
*Huş ağacı yaprağı İdrar arttırıcı
*Atkestanesi ve sedefotu Kan damarı duvarlarını güçlendirici
*Alıç Kalbi güçlendirici ve koroner
atardamarları genişletici
*Ihlamur ve mürver çiçeği Terletici
Tanenler
Bitkiler aleminde çok yaygın olan, suda çözünebilen, fenol yapısında katı bileşiklerdir. Tanenlerin başlıca kullanım alanları, ishallerde oluşan iltihaplı bağırsak mukozasının, yutak ve gırtlak mukozasının, ufak tefek yaraların tedavisi ve kanamalardır. Yaralanmalarda kullanıldığında, sıkıştırıcı özellikleri sayesinde, deri üsttabakasını sıkıştırarak, yaranın kısa sürede kapanmasını ve derinin hızla dayanıklılık kazanmasını sağlar. Tanenle karışan yara kabuğu hücre albümini oluşturur ve böylece, yaralı deride ve mukozada yerleşmiş olan bakterilerin beslenme ve yaşam alanları yok edilmiş olur. Tanenin içten kullanımı, örneğin yabanmersini yaprağı veya ceviz yaprağı, genellikle bağırsak iltihabında kullanılır ve hasta bölgelerde yatıştırıcı ve iyileştirici etkiler oluşturur. Ama yüksek tanen dozajları mideyi rahatsız edebilir. Dıştan kullanıldığında, meşe kabuğu ve ceviz yaprağı tanenleri, yutak boşluğu, gırtlak ve dişeti iltihaplarında gargara biçiminde, deri iltihaplarında ve hemoroitlerde ise kompres biçiminde kullanılır.
Glikozitler
Enzim veya seyreltik asitler etkisiyle şeker olmayan bir kısım ile, bir veya daha fazla şeker molekülüne ayrılan bileşiklerdir. Tedavi etkisi, şeker olmayan bölümlere aittir. Flavonlar ve acı maddeler de genellikle glikozittir. Etkileri güçlü olan maddeler de glikozitler gurubuna dahildir. Bunların en çok tanınanları, yüksükotunun ve inciçiçeği otunun kalbi güçlendirici (zehirli) glikozitleri, sinameki yaprağının müshil etkili Anthranoid maddesi, bayırturpu, sarmısak, soğan ve hardal tohumunda bulunan hardal glikozitleridir. Ihlamur çiçeğinin terletici etkisi de glikozitlerden kaynaklanmaktadır.
Silisik Asitler
Atkuyruğu ve sinirliot gibi çeşitli bitkiler silisik asidi topraktan alarak bünyelerinde depolarlar. Silisik asit, insan organizması için vazgeçilemez bir yapı taşıdır ve özellikle katılgandoku, deri, kas lifleri, bağdoku, saçlar ve tırnaklar için yaşamsal önem taşır. Silisik asit içerikli bitkiler, yukarıda belirtilen bölgelere hastalık, yaşlılık veya spordan kaynaklanan aşınma belirtileri nedeniyle, yeterince silisik asidin beslenme yoluyla ulaşamaması halinde kullanılabilir. Silisik asit kullanımı, doğuştan katılgandoku zafiyeti olan kişiler için de gereklidir; bu tür kişilerde genellikle varis ve selülit rahatsızlıklarına rastlanır.
Saponinler
Saponinler, glikozit gruplarına aittirler. Suda kaynatıldığında, maddeye adını veren sabun(Latince sapo = sabun) gibi köpük oluştururlar. Sığırkuyruğu çiçeği ve çuhaçiçeği gibi saponin içerikli bitkiler, balgam söktürücü olarak kullanılırlar. Bulunduğu bölgeye tutunarak duran balgam, saponin tarafından akışkan hale getirilir ve öksürükle kolayca dışkılanabilir. Ayrıca, mukozayı hafifçe uyararak, salgıların artmasını da sağlar. Saponin içeren meyan kökü gibi bitkiler, ayrıca idrar arttırıcı, metabolizmayı uyarıcı ve iltihap önleyici özelliklere de sahiptirler. Steroit saponinleri olarak adlandırılan bir başka saponin gurubu da, kimyasal yapıları bakımından, insan bedeninde salgılanan hormonlara benzerler. Bu grupta en önde gelen bitkilerden biri ginseng köküdür. Saponinlerin tedavi amaçlı kullanımlarının bir başka önemli nedeni de, normalde midenin sindiremeyeceği bazı bitkisel maddeleri sindirilebilir kıvama getirebilmeleridir. Ama saponinler yüksek dozajda kullanıldıklarında, mide-bağırsak mukozasını tahriş edebilirler. Bu nedenle, önerilen dozajlara uymak gerekir.
Müsilajlar
Müsilajlar karbonhidrat içeren maddelerdir. Pek çok bitkide bulunurlar, ama genelde miktarları yetersiz olduğu için pek yararlı olamazlar. Müsilaj maddeleri suyla karıştırıldıklarında şişer ve sümüksel bir lapa haline gelirler. İşte bu sümüksel özellikleriyle, tahriş olmuş veya iltihaplanmış mukozanın üzerinde koruyucu bir tabaka oluştururlar. Örneğin, yutak ve gırtlak iltihaplarında, keten tohumu, hasta mukozayı koruma altına alır, yatıştırır ve iyileşebileceği bir ortama kavuşturur.
Şişme özelliği sayesinde keten tohumu, mekanik müshil ilacı olarak kullanılabilir. Keten tohumu unu bol suyla birlikte kullanıldığında, şişerek, bağırsak duvarlarına baskı yapar ve böylece, bağırsak kaslarının harekete geçmesini sağlar. Dışkılama, bu yöntem sayesinde normalleştirilebilir ve hatta uygun saatlere göre programlanabilir.