Son yıllarda artan kene vakalarının ardından Prof. Dik önemli açıklamalarda bulundu. Keklik ve sülünün hastalığı daha da yayacağına dikkat çeken Dik, ilaçlamanın da kansere yol açabileceğini söyledi.
Türkiye’de havaların ısınmasıyla birlikte kene sokması sonucu ölümlerin başlaması konunun uzmanlarını harekete geçirdi. Gününün büyük bir bölümünü keneler üzerinde araştırma yaparak geçiren Selçuk Üniversitesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bilal Dik, son günlerde birçok kişinin korkulu rüyası olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsü taşıyan keneleri inceliyor.
KÜRESEL ISINMADAN ARTMIŞ OLABİLİR
İnsanlara virüs bulaştıran kenelerin Türkiye’de Nisan ayıyla birlikte görüldüğünü anlatan Profesör Dik, kenelerin artması ile küresel ısınma arasında bir bağ olduğunu düşünüyor: “Sık sık şu soru yöneltiliyor. ‘Kenelerin sayısı niye arttı.’ Hastalığın neden bu kadar yayıldığı soruluyor. Öncelikle kenelerin sayısında artış olduğunu tespit etmek mümkün değildir. Küresel ısınmaya bağlı olarak kenelerin sayısında artış olma ihtimali mümkündür. Buna bağlı olarak kenelerin ortaya çıkışı biraz daha erken başlamıştır.”
TÜKETİLEN ETLE BULAŞMIYOR
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığının tüketilen et ile bulaşmadığının altını çizen Prof. Dr. Bilal Dik, bu konuda çıkan haberlerin doğru olmadığını anlattı. Prof. Dik, “Mezbahalarda kesilen hasta hayvanların kanlarıyla temas ettiği taktirde vücutta yara ya da çizik varsa bulaşabilir. Ama hastalığın sağlıklı deriden geçmesi mümkün değildir. Evde tüketilen etlerle hastalığın bulaşması mümkün değildir. Bu konuda insanların içi rahat olsun” dedi.
İNSANLAR KENEYİ FARKEDEMİYOR
Prof. Dr. Bilal Dik’ göre, virüsün bulaşabilmesi için kenenin en az 12 saat vücutta kalması gerekiyor.
Kenelerin sokmaları sırasında herhangi bir acı vermediğini söyleyen Dik, şu bilgileri verdi: “Buna bağlı olarak insanlar kendi üzerindeki keneyi fark edememektedir. Piknik yapanlar, hayvancılıkla uğraşanlar kendilerini kene yönünden muayene ettiklerinde bu sorun gider. Kene, hastalığı yapıştığı insana anında bulaştırmaz. Bulaşabilmesi için kenenin en az on 12 saat insandan kan emmesi gerekir. Hastalığı bulaştıran türün olması, o türün hastalığı taşıyan bir hayvandan kan emmesi, daha sonra insana yapışıp 10-12 saat durması gerekir ki, bu hastalık bulaşabilsin.”
Toplumda artan kene korkusunun da etkisiyle yerel yönetimlerin yaptığı ilaçlamalara dikkat çeken Prof. Dr. Bilal Dik, gelişi güzel yapılan kene ilaçlamalarının birçok olumsuz yan etkisinin olabileceğine işaret ediyor.
İLAÇLAMA KANSERE YOL AÇABİLİR
Belediyelerin KKKA Hastalığı olabilir düşüncesiyle bazı yerleri ilaçladığının basında yer aldığını hatırlatan Prof. Dr. Bilal Dik, “Her yerin ilaçlanması, ekonomik kayıplara, zehirlenmelere, kanserde artışa ve yararlı böceklerin ortadan kalkmasına yol açacak. Özellikle arı gibi, tozlaşmada rol oynayan diğer böceklerin ortadan kalkması, doğal dengenin bozulmasına, meyve veriminin azalmasına, bal veya benzer ürünlerin miktarının azalmasına yol açar. Bilinçsiz ilaçlamadan kaçınılmalıdır” diye uyarıyor.
KEKLİN VE SÜLÜNLER SORUNU ÇÖZMÜYOR, BÜYÜTÜYOR
Prof. Dik’e göre, ömrü 3-5 ayı geçmeyen kenelerle mücadele için doğaya salınan sülün, keklik gibi hayvanların sorunu çözmek yerine daha da yaygınlaştırıcı olabiliyor. Keklik ve sülünlerin keneleri yedikleri ve bu yüzden doğaya salındığıyla ilgili haberler çıktığını hatırlatan Prof. Dr. Bilal Dik, “Bu durum pratikte önem taşımamaktadır. Hatta keklik ve sülünler keneleri uzak bölgelere taşıyarak, hastalığın naklinde taşıyıcı rol üstlenmektedir. Karıncalarla ilgili çıkan haberlerde de karıncaların keneyi yediği söylenmektedir, doğrudur ama sahada bunun herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. Bu tür haberlerin mücadelede çok fazla önemi bulunmamakta, keklik ve sülün meselesinde olduğu gibi, bu tür uygulamalarda hastalığın nakledilmesinde önemli rol oynamaktadır” diye konuştu.
(turktime.com)