Çok Düşük Kalorili Diyetler
Bu tip diyetler hastanede uygulanması zorunlu olan diyetlerdir. 200 – 400 kcal/gün ile başlanır ve hasta belli bir kiloya indiğinde 400 – 800 kcal/gün’ e çıkılır. Diyete 1 gr/kg protein eklenmeli; vitamin ve mineral desteği yapılmalıdır. Açlık diyeti kadar olmasa da kalori miktarı azaldıkça, ciddi yan etkiler görülebilir. Özellikle 200 – 400 kcal/gün de kardiyak aritmi ve ani ölümler bildirilmiştir. Çok düşük kalorili diyetlerin diğer yan etkileri açlık hissi, halsizlik, yorgunluk, a-lopesi, başdönmesi, başağrısı, gut atağı, kuru deri ve konstipasyon-dur. Hızlı kilo kaybı ile safra kesesinde taş ve transaminazlarda artış oluşabilir (2, 3, 4, 5)
Çok düşük kalorili diyet uygulamasına yönelik bazı özellikler (4):
A-) Mutlak Kontrendikasyonlar
Gebelik / laktasyon
65 yaş üstünde ve/veya 12 yaş altında bulunanlar
Akut gut varlığı ya da öyküsünün olması
Porfiria
Yeni geçirilmiş myokard infarktüsü öyküsü
Unstabl angina, aritmi varlığı ya da geçmişte bulunması
Konjestif kalp yetmezliği varlığı
Serebrovasküler, hepatik yetmezlik varlığı
Kanser tedavisi uygulanmış ya da uygulanmakta olanlar
Protein kaybettiren hastalıkların varlığı (SLE, Cushing hastalığı…)
Ağır psikiyatrik hastalık bulunması ya da öyküsü
Yeme bozuklukları ( Bulimiya, anorexia, alkolizm )
B-) Muhtemel Kontrendikasyonlar
Tip 1 DM
Adolesan dönem (13 – 18 yaş)
Elektrolit anormalliği
Angina pektoris varlığı veya yakınmalarının bulunması
Sistemik hastalık bulunması
Çok düşük kalorili diyetin yararları nelerdir ?
Hızlı kilo kaybı sağlayan çok düşük kalorili diyetler, kişinin kendisine olan güvenini arttırır. Kilo verdiklerini gören hastalar daha fazla istekli davranırlar. Herhangi bir nedenle ameliyat gereken obez hastalar çok çabuk kilo verdiklerinde, operasyona hazır hale gelirler. Obez NIDDM’ lu hastalar kilo verdiklerinde kan şekerlerinin de düzene girdiğini görürler. Hipertansiyon, hiperlipidemi ve solunum sıkıntısı o-lan hastalarda çok düşük kalorili diyetler hızlı düzelme sağlar. Açlık hissinin daha az olması ve iyi tolere edilebilir olması diğer yararlarıdır
(7).
Çok düşük kalorili diyetin dezavantajları nelerdir ?
En önemli dezavantajı verilen kilonun çabucak geri alınmasıdır. 1 yıl içinde hastalar verdikleri kilonun 1/2 ile 2/3′ ünü geri alırlar. Yeniden kilo alımmını önlemek için hastalara davranış terapisi, egzersiz ve beslenme eğitimi verilmelidir. Kalıcı olarak yaşam biçimi ve yeme ile ilgili değişikliklerin gereği vurgulanmalıdır (7).
Dengesiz Düşük Kalorili Diyetler
1. Düşük karbonhidrat içerikli diyet: Kesin karbonhidrat kısıtlaması yapılan diyetlerde ketozis oluşumu sıktır. Aynı zamanda ketoasit-lerin iştah kesici özelliği vardır. Bu diyet şekli ile vücudun glukojen deposu azalır. Glukojenin su tutma özelliği (gram başına 3 – 4 gr su bağlar) olduğundan, azalımı ile su kaybı olur. Başlangıçta görülen hızlı kilo kaybının sebebi budur. Bu diyetlerdeki fazla yağ ve protein ate-rosklerozu hızlandırır. Karbonhidrat yokluğu sebebiyle pankreastan insülin salınımı yavaşlar, hücre içi glukozu kullanan enzim sistemleri azalır. Vücut proteinleri glukoz yapımına yönelir ve yapısal proteinler azalır. Bu osteoporoza yol açabilir. Bu nedenle düşük kalorili diyetlerde karbonhidrat miktarı 100 gr civarında kısıtlanmak ve karbonhidrat kaynağı olarak komplex yapıdakiler tercih edilmelidir.
2. Düşük yağ içerikli diyet: Yağ kısıtlamadan zayıflamak ve zayıf kalabilmek imkansızdır. Yağ kısıtlaması ile belirgin kilo kaybı sağlanır. Aldığımız gıdaların yapısındaki yağ sebebiyle, tamamen yağsız diyet olanaksızdır. Diyetlerde alınması gereken toplam yağ miktarı en fazla 40 gr. olmalıdır.
3- Yüksek protein içeren diyet: Protein yakılırken, diğer besinlere göre daha çok enerji harcanır. Bu yüzden çok az yağ ve karbonhidrat alarak, protein miktarını arttırarak zayıflama düşünülmüşse de, bu diyetler başarısızlıklarla sonuçlanmıştır. Diyetteki protein ne az ne de çok olmalıdır. Yeterli miktarda yaklaşık 50 gr/gün olmalıdır. Proteinden zengin besinler tokluk hissi yaratır.
4. Fiber (t) diyet: Bol lif içeren diyetlerdir. Sindirim kanalında dolgunluk yaratırlar. Barsaklardan emilimi yavaşlatırlar. Diyet tedavisinin ana sorunu olan konstipasyonu önlerler. Hastaların diyete uyumunu arttırırlar. Lifler artık tüm diyet listelerinin değişmez ve vazgeçilmez unsurları haline gelmiştir. Birçok çalışmada lifli besinlerin, hem diya-betik hem de normal kişilerde glukoz toleransını düzelttiği ve insülin salgısını azalttığı gösterilmiştir. Diyetteki karbonhidrat içeriğinin arttırılması ile kan şekeri ve lipid profilinin bozulduğu; ancak diyete 44 gr veya daha fazla lif eklenirse bu zararlı etkilerin ortadan kalktığı gözlenmiştir. Diyetlerde önerilen lifli yiyecekler baklagiller, turpgiller, yeşil yapraklı sebzeler, tahıllar ve kabuğu ile yenilebilen meyvelerdir.
5. Düşük yağ ve karbonhidrat içeren diyet: Yeterli protein, vitamin ve elektrolit içeren; yağsız, rafine şekersiz, unlu gıdanın az olduğu, bol sebze / meyve dolayısıyla lif ve sellüloz içeren diyetlerdir. Yapısal komponentler için protein içermesi, karbonhidrat içeriği ile ke-tozisi engellemesi ve düşük yağ içeriği ile kilo vermeyi kolaylaştırması sebebiyle, yıllarca sağlıklı bir şekilde rahatça uygulanabilir özelliğe sahiptir. Günümüzde sıkça önerilen ve Ege Tıp Endokrinoloji Bilim Dalı’nın da benimseyip önerdiği, sağlıklı beslenme programına en uygun diyet şeklidir (2-9).