Davranış Tedavisinin 8 bileşeni
1) Self-monitörizasyon
2) Uyarı kontrolü
3) Yemenin kontrolü
4) Pekiştirme ve güçlendirme
5) Bilişsel yeniden yapılanma
6) Beslenme Eğitimi
7) Fizik aktivite
8) Davranış kontratları
1) Self-monitörizasyon
Davranış tedavisi programlarının çoğu yeme ve fizik aktivitenin monitörizasyonunu önerirler. Bunun gerekçeleri 1- davranışın daha fazla farkına varılmasının sağlanması 2- yeme ve fizik aktivitenin değerlendirilmesi 3- kişinin programa uyumunun belirlenmesidir. Bunun için hastalar yedikleri gıdaları dikkatli bir şekilde kaydederler. Her yeme olgusunda; ne yediklerini, ne kadar yediklerini, günün hangi zamanında, o an nerde ve kiminle olduklarını, yemeyle ilgili sosyal faktörleri, açlık derecelerini ve ne hissettiklerini kesin bir şekilde yazarlar. Ayrıca ne kadar hareket ettiklerini ve hangi fizik aktivitelerde bulunduklarını da kaydederler. Çoğu hasta bu kayıt tutmanın davranış tedavisinin en önemli derecede arttırdığını bildirmektedir. Bilgiler ne kadar ayrıntılı olarak kaydedilirse sonuç o kadar iyi olmaktadır. (Çocuk Obezite)
2) Uyarı Kontrolü
Uyarı kontrolü yeme davranışına yol açan olayların etkisine dayanmaktadır (7). Örneğin işten eve dönmek bir atıştırmaya veya televizyonda spor karşılaşmalarını izlemek alkollü veya alkolsüz kalorisi yüksek içecek alımına yol açabilir. Uyan kontrolü fazla yemeye veya az hareket etmeye neden olan sorunlu davranışların değiştirilmesine ve yerine sağlıklı davranışların yerleştirilip güçlendirilmesine dayanmaktadır ve davranış programlarının anahtar kısmıdır. Sağlıklı ve sorunlu alışkanlıların saptanması ve değiştirilmesine dayanan bu teknikler kişiye göre seçilmelidir.
3) Yeme davranışının kontrolü:
Yeme davranışının kontrolünün amacı yeme davranışının hızını ve sıklığını azaltmaktadır.
Yeme hızının kontrolü için öneriler
– Lokmalar arasında çatalınızı indirin
– Yutmadan önce iyice çiğneyin
– Her öğün için sadece bir porsiyon hazırlayın
– Yemeğin bir kısmını tabakta bırakın
– Yemeğin ortasında biraz ara verin
– Yemek sırasında başka birşeyle uğraşmayın
(TV seyretmek, gazete okumak, konuşmak, toplantıya katılmak gibi)
4) Pekiştirme ve güçlendirme
Davranış teorisine göre pekiştirme, davranışın sonucunun onun sıklığı ve yoğunluğu üzerine olan etkisine dayanmaktadır (7). Olumlu sonuçları doğuran davranışlar pozitif pekiştirme, olumsuz sonuçlardan koruyan davranışlar ise negatif pekiştirmeye yol açarlar. Fazla yeme davranışında gıdanın güzel tadı pozitif pekiştirici faktör iken açlığın giderilmesi negatif pekiştirici bir faktördür. Bu doğal ve içgüdüsel pekiştirmeler ancak olumsuz etkilerinin önlenmesi ile değiştirilebilir. Örneğin öğün atlamayarak veya iştah kesici ilaç kullanılarak açlık hissinin önlenmesi gibi. Bu nedenle pozitif pekiştirme Ödüller üzerine kuruludur (Obezite Merkezi)
Pekiştirme ve güçlendirme yolları
– Aile bireyleri ve arkadaşlardan destek ve yardım sağlayın
– Aile bireyleri ve arkadaşlara bu desteğin övgü ve maddi ödül şeklinde olması için yardım edin.
– Self-monitörizasyonunuzu da ödüller üzerine kurun
– Belli davranışlara belli ödüller koyun
– Kilodaki değişimi değil, davranışdaki değişimi ödüllendirin
– Davranış değişikliğini yiyecek ile ödüllendirmeyin
– Para, giysi veya sosyal aktiviteler gibi çekici pekiştiriciler seçin
– Davranış değişikliği hedeflenen noktaya ulaştığı anda ödüllendirin
5) Bilişsel Yeniden Yapılanma:
Burada birinci adım hastanın kendisi ile olan karşıt fikirleri fark etmesinin sağlanması ve ardından bu fikirlere karşı yeni fikirlerin geliştirilmesi ve bunları otomatik olarak kullanılmasına yardımcı olmaktır. Bu karşı fikirlerin sık sık tekrarlanması sonucunda, kişi önce kendisi inanmasa bile sonuçta faydalı olur. Örneğin:
– “Kilo vermek ne kadar da uzun sürüyor”.
Karşıt fikir: “Fakat kilo veriyorum ve şimdi bunu sürdürmeyi öğreniyorum”.
– “Daha önce hiç kilo vermeye çalışmadım, neden şimdi başarılı olayım ki”.
Karşıt fikir. “Her zaman bir ilk olmalı ve şimdi bunun için iyi bir programım var”.
– “Atıştırmayı kesinlikle bırakmalıyım”.
Karşıt fikir. “Hayır, bu gerçekçi bir amaç değil, önce atıştırmaların sayısını azaltmayı denemeye devam etmeliyim”.
– “Ailemde herkesin kilo problemi var, sorun benim genlerimde”.
Karşıt fikir. “Bu, olayı sadece zorlaştırır ama olanaksız kılmaz, eğer bu programa bağlı kalırsam mutlaka başarılı olacağım”. (Obezite Testi)
6) Beslenme Eğitimi:
Önceleri davranış programlarında sadece yeme ile ilgili konular üzerinde durulmuş, fakat beslenme eğitiminin önemi hızla farkedilip programlarda yerini almıştır. Genel prensip basittir, harcanandan daha az alınan kalori ile vücut kilo kaybedecektir. Bu nedenle her tedavide diyet şarttır. Fakat diyet için gıdalar nasıl seçilmelidir? Seçim yapmadan katı bir diyet uygulamak hafif obezler için bile uygun değildir. Çünkü bir diyete başlamak, o diyeti bir süre sonra bırakmak ve eski yeme davranışına dönmek anlamına gelir. Bu nedenle en etkili ve uygun diyet önerisi katı kısıtlamalar getirmeyen, uzun süre alınabilecek besinlerden oluşan basamaklı bir diyettir. Bunun anlamı kompleks karbonhidratların arttırılması (özellikle meyve, sebze ve baklagiller) ve rafine karbonhidratlar ve yağın azaltılmasıdır. Bu yol verilen kiloların korunmasını en iyi şekilde sağlar ve aynı zamanda da güvenlidir. Bilinçli yemeye dayanan bir diyet sıkı bir tıbbi izlem gerektirmez ve ayaktan devam edilen gruplarda da kolaylıkla uygulanabilir.
Hastalar beslenme eğitimi verilirken yaşam boyu sürecek bir yeme davranışını öğrenme yöntemi olarak sunulmalıdır. Uzun yıllar ve değişik kimseler tarafından sürekli “diyet” adıyla sözedilen kısıtlamalar hastayı bıktırmıştır ve uyumunu güçleştirmektedir. Diyet yerine yeni bir beslenme alışkanlığı kazanmak şeklinde benimsenmesi sağlanmalıdır.
7) Fizik Aktivite:
Yeni zayıflama programlarının çoğuna fizik aktivite de eklenmiştir. İlk adım hastaların fizik aktivitelerini kaydetmelerine yardımcı olmaktır. Mekanik pedometreler bu ölçümler için kullanılabilecek pahalı olmayan aletlerdir ve hastalar bunu kullanmaktan çoğu zaman hoşlanırlar. Fizik aktivite monitörize edildikten sonra bunu attırmak için davranış teknikleri geliştirilir. Önemli olan buna yavaş bir şekilde başlanmasıdır. Aksi takdirde hastalar çoğu kez başarısız olur ve umutsuzluğa kapılır. Örneğin bir durak önce otobüsten inerek aradaki mesafenin yürünmesi, arabayı uzağa park etmek, asansör yerine merdivenleri kullanmak gibi hastayı enerji tüketimine yönlendirerek başlamak uygun olur. Bir süre sonra yürüyüş, yüzme veya aerobik egzersiz gibi planlı aktivitelere geçilebilir. Fizik aktivitedeki ılımlı artışlar bile hastaların moralini yükseltir ve programa uyum ve devamlarını arttırır. (Obezite Cerrahi)
8) Davranış Sözleşmesinin Yapılması:
Davranış sözleşmeleri uyarı kontrolü ile pekiştirme yöntemlerinin örtüşmesini sağlamak için yapılır. Davranış sözleşmeleri hasta, terapist ve diğer grup üyelerinin ortak olarak geliştirdikleri yazılı sözleşmelerdir. Tipik bir sözleşme ilerleyen bir davranış değişikliği için bir hedef ve bunun karşılığındaki ödülü net olarak belirler. Başarılı bir sözleşmenin oluşturulmasında terapistin önemli bir rolü vardır. Öncelikle bu sözleşmeler kişiselleştirilmeli ve açık anlatımlar kullanılmalıdır. Amaca ulaşılabilmesi ve sonuçta anlamlı bir davranış değişikliğinin sağlanabilmesi için davranış hedefleri terapist tarafından adım adım ve gerçekçi bir şekilde saptanmalıdır. Aynı zamanda bu davranış değişiklikleri sırasında ortaya çıkabilecek sorunların çözümü için de terapist yeterli yardım sağlayabilmelidir. Önemli bazı noktalar aşağıda gösterilmiştir.
Davranış Sözleşmesinin Özellikleri
– Açık ve net davranış hedefleri belirleyin
– Davranış hedeflerine ulaşmak için bir süre bekleyin
– Asıl hedefe ulaşmak için gereken davranış değişikliklerini adım adım belirleyin
– Gerçekçi hedefler koyun
Sözleşmeyi kilo değişikliği üzerine değil, davranış değişikliği üzerine kurun
Erişilen ve/veya İdeal Kiloyu Sürdürme Yöntemleri Tedavi sonrası sıklıkla verilen kiloların geri alındığının görülmesi üzerine, yinelenmelerin önlenmesine yönelik yöntemler geliştirilmeye çalışılmıştır. Aktif tedavi boyunca o hasta için yinelenme riski taşıyan durumlar belirlenip onlarla başa çıkmaya yarayacak yollar geliştirilmeye çalışılır. Tedavi döneminin sonlarına doğru hastalara bu yöntemler öğretilir. Örneğin bir toplantıda kilo aldırıcı yemeklerin kırıcı olmadan nasıl reddedilebileceği gibi. Ayrıca hastalara küçük kaçaklar meydana geldiğinde bunlar için çözüm yolları öğretilerek bu kaçakların tam yinelenmelere dönüşmesi engellenmeye çalışılır.
Perri ve ark (8, 9, 10) kilo koruma programları ve yöntemleri ile ilgili çok sayıda çalışmayı incelemişler. Bu yaklaşımlarda ara oturumların yapılması, aktif tedavi süresinin uzun olması ve tedavi sonrasında telefon ile iletişimin devam ettirilmesinin yararları üzerinde durulmaktadır.
Davranış Tedavisinin Etkinliği
Davranış tedavisinin etkinliği özellikle son 10 yılda artış göstermiştir. İlk çalışmalarda ortalama haftada 0.5 kg kayıp sağlanıyor ve tedavi 8 hafta sürdürülüyordu. Bu ilk programlar daha çok yeme davranışı üzerinde durmaktaydı. Günümüzde ise daha ayrıntılı ve bilişsel yapılanma, fizik aktivite ve sosyal destek üzerinde de duran programlar uygulanmaktadır. Ortalama kilo kaybı 1974’de 38 kg’dan 1995’de 8.8 kg’a çıkmıştır. Bu süre içinde ortalama tedavi 8 haftadan 20 haftaya çıkmıştır (11). Literatür bilgileri kilo kaybının tedavi süresi ile birlikte arttığını göstermektedir. Ancak haftada kaybedilen ortalama kilo yaklaşık 0.5 kg’da sabit kalmıştır.
Davranış tedavileri ile ilgili bir metaanalizde Bennet ve ark.(12) tedavi süresinin, terapist ile geçirilen saatlerin, terapistin deneyiminin, daha sıkı bir diyetin, tedavi sırasında egzersizin, aile üyelerinin katılımının ve ilaç kullanımının daha fazla kilo kaybı ile beraber olduğunu saptamıştır.
Yoğun davranış programları uygulayan çalışmalar 12-14 kg kadar kayıplar bildirmişlerdir (10, 14, 15). Jeffrey ve ark. (13) parasal bir sözleşme yaparak ortalama 13 kg kayıp sağlandığını bildirmişlerdir.
Çok sayıda çalışma kilo koruma programlarında sosyal desteğin faydalı olduğunu göstermiştir. Epstein ve ark. (16) hem çocuk hem ebeveynlerin davranış değişikliğini ve kilo vermenin pekiştirildiği bir programı sadece çocuğun davranış değişikliğinin pekiştirildiği bir program ile karşılaştırmışlar, ebeveynlerin de katıldığı grupta 5 ve 10 yıllık izlemlerdc belirgin olarak daha yüksek kilo kaybı sağlandığı görülmüştür. Perri ve ark. (9) davranış tedavisinde eş desteğinin etkilerini araştırmışlar, eş desteği alan gruptaki hastalar verilen 6.1 kg’ın 4.5 kg’ını korurken diğer grupta verilen 5.6 kg’ın sadec 0.4 kg’ı ko-runabilmiştir. Yoğun eş desteğini araştıran Murphy ve ark. (17) da bu grupta ortalama 7.2 kg verildiğini bildirmişler. 2 yıllık takip sonunda sadece yoğun eş desteğini içeren programdaki hastalar verdikleri kiloların bir kısmını koruyabilmiştir. Ancak 4 yıl sonunda bu gruptaki hastaların da çoğu verdikleri kiloyu geri almıştır. (Diabet Obezite)
Davranış programlan hafif obez kişilerin tedavisinde etkili iken, bu yolla verilen kilolar orta derecede ve ağır obez hastalar için yeterli değildir. Bu nedenle davranış terapistleri bu yöntemin etkinliğini tedavi süresini uzatarak, ilaç tedavisi veya çok düşük kalorili diyetler ile kombine ederek arttırmaya çalışmaktadırlar.