Astım Hastalığının Akciğer Üzerindeki Etkileri, Astım Alerji
Astım, akciğerleri etkileyen bir solunum hastalığıdır. Kroniktir, yani uzun süre, bazen ömür boyu sürer. Dönemseldir, yani kimi zaman nefes almanızı çok güçleştiren ağır belirtilere yol açar.
Astımı açıklarken işe akciğerlerle başlamamız gerekir. Bu müthiş organ havadan aldığı oksijeni kan dolaşımına verir. Vücuttaki bütün hücreler yaşamak için oksijene gerek duyar. Onsuz beyin, kalp, ciğer ve diğer organlar çalışamaz.
Solunumla aldığınız hava, burun ve ağızdan girerek soluk borusuna geçer. Soluk borusu alt ucunda ikiye ayrılarak bronş adını alır. Bronşlar da daha küçük dallara ayrılarak akciğerlerin lop denen parçalarını havayla besler. Akciğerler ikisi solda, üçü sağda beş lopludur. Bu loplar bronşiyol denen çok ince borucuklarla kaplıdır. Her bronşiyolün ucunda alveol denen hava kesesi bulunur. Alveoller kılcal damarlarla sarılmıştır. Bu ince damarların görevi, oksijeni keselerin içinden alarak kan dolaşımına aktarmaktır. Kılcal damarlar aynı zamanda hücre metabolizmasının normal bir sonucu olan atık ürünlerden karbon dioksidi alarak kandan hava keselerine aktarır. Soluk verdiğinizde karbon dioksit daha önce oksijenin geçtiği yolu ters yönden izleyerek alveollerden bronşiyollere, oradan bronşlara ve soluk borusuna geçerek vücudun dışına çıkar.
Akciğerler işlerinin ustasıdır. İster koşturalım, ister derin bir uykuya dalalım, her gün her dakika nefes alıp veririz. Nezle, alerjiler, solunum yolu enfeksiyonları ya da astım gibi hava akışını engelleyen bir sorun ortaya çıkana kadar akciğer hareketlerinin farkına bile varmayız.
Daha önce belirttiğimiz gibi, astımın nedenini henüz tam bilmiyoruz. Bildiğimiz nokta, bazı şeylerin zaman zaman astım ataklarını tetiklediğidir. Bu tetikleyiciler arasında toz, polen, ev hayvanlarının kıl-deri döküntüleri, hava kirliliği, sigara ya da odun dumanı, ağır kokular gibi alerj enler ve hatta hava değişikliği ya da soğuk hava sayılabilir. Astım atağı başladığında akciğerlerde üç olay gerçekleşir:
1. İltihaplanma. Bronşiyollerin iç kısmı boşluğa doğru şişer. Bu da havanın akciğerlerden girip çıkışını zorlaştırır.
2. Kasılma. Bronşiyolleri saran kasların kasılması, hava geçiş kanalını daha da daraltır.
3. Mukus üretimi. Mukus yabancı tanecikleri toparlayıp akciğerlerden atmaya yardımcı olan sümüksü maddedir. Astım atakları sırasında bu temizleyici sıvı çok fazla üretilir. Hava taşıyan boşlukları önemli ölçüde kapatan mukus, soluk almayı iyice güçleştirir.
Bu gelişmeler klasik astım belirtileriyle sonuçlanır: Hışıltılı soluma, hava açlığı, öksürük ve göğüste sıkışma hissi. Astım atakları ilaç kullanma biçiminize bağlı olarak saatler ve hatta günler sürebilir.
Astım genellikle çocuklukta başlar; ama erişkin dönemde ortaya çıktığı da olur. Astımın görülme oranı ülkeden ülkeye değişir. Örneğin ABD’de şu ya da bu derecede astıma yakalanan çocukların oranı yüzde 7-10 dolayındadır. Bu yüksek oranlar astımı çocuklar arasında görülen en yaygın kronik hastalik durumuna getirir. Belirtiler çoğu zaman çocuk büyüdükçe şiddetini yitirir ve vakaların yüzde 50’sinde ergenlik dönemiyle birlikte kaybolur.
Eldeki veriler astımın görülme sıklığının arttığını ortaya koymaktadır. 1980’de 7 milyon Amerikalıda astım varken, bu sayı 1994’te ikiye katlanmıştır. Bazı uzmanlar açık havanın giderek kirlendiği ve alerjik tetikleyicilerle karşılaşma olasılığının arttığı kanısındadır. Ama bundan henüz hiç kimse emin değildir. Gerçek sayılar korkulandan bile kötü olabilir. Astım, istatistikleri yanıltacak kadar az tanı konan ve sonuçta yeterince tedavi edilmeyen kronik bir hastalıktır.
Astım aynı zamanda önemli ölçüde tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ancak denetim altına alınmazsa tehlikeli olabilir. Daha iyi ilaçların geliştirilmesine ve astım mekanizmasının daha çok anlaşılmasına karşın, bu hastalığın yarattığı sıkıntılar ciddi boyuttadır. Bir örnek vermek gerekirse, ABD’de astımlılar her yıl yaklaşık 500 bin kez hastaneye başvuruyor. Olağan uğraşlarında kısıtlı duruma düştükleri gün sayısı 100 milyonu aşıyor. Ayrıca her yıl 5.000’i aşkın kişi astımdan ölüyor.
Astım herkeste gelişebilir. Ama bazı kişiler diğerlerine göre daha büyük risk altındadır. Bu hastalığın alerjilerle birlikteliği sık karşılaşılan bir durumdur. Yani “atopik” kişilerde (toz, polen, spor gibi alerjenlere karşı yüksek miktarda antikor üretmeye yatkın kişilerde) astım görülme olasılığı daha yüksektir. Genetik bir bağlantı bulunduğu için, astım kuşaktan kuşağa geçebilir. Ama sizde alerji ya da astım olması, çocuklarınızın da buna yakalanacağı anlamına gelmez. Tamamen rastlantısal bir durum söz konusudur ve kimse kesin bir şey söyleyemez.
Astımlı erişkinlerde alerjilerin çocuklardaki kadar önemli bir rol oynamadığı söylenebilir. Ama bu yaşlarda da sinüzit ve burun polipleri gibi durumlar devreye girer. Ayrıca bazı erişkinlerde işyerlerindeki kimyasal maddelerle temastan kaynaklanan “mesleki” astım görülür. Bu tür astım vakaları ABD’de yüzde 5-10 gibi yüksek oranlara erişmiş ve Japonya gibi başka bazı ülkelerde daha üst değerlere tırmanmıştır. Alerjilerle ilişkili olmadığından, erişkinlik dönemindeki mesleki astıma bu bölümde fazla yer vermeyeceğiz. Ama bundan sonra anlatacaklarımız böyle bir hastalığı olanlar için de yol gösterici olacaktır.
Astımın dereceleri vardır. Bazılarında ara sıra, kısa süreli ataklar halinde ortaya çıkarken, bazılarında hemen hiç eksik olmaz. ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri astım hastalarını dört aşama altında toplamıştır.
1. Aşama: Hafif Aralıklı. En hafif astım tipidir. Belirtiler haftada iki, geceleri ise ayda iki seferden fazla görülmez. Astım atakları (dönemleri) arasında da tümüyle kaybolur. Atakların süresi birkaç saatten birkaç güne kadar değişir ve akciğer kapasitesi normalin yüzde 80’inden aşağı inmez. (Akciğer kapasitesinin ölçülmesi konusuna birazdan değineceğiz.)
2. Aşama: Hafif İnatçı. Belirtiler haftada iki seferden fazla yineler, ama asla günde bir seferde fazla görülmez. Belirtilerin geceleri görülme sıklığı haftada iki seferden fazla değildir. Ataklar çoğu zaman bedensel hareketleri kısıtlayacak ölçüde şiddetlidir; ama akciğer kapasitesi yine de normalin yüzde 80’inden aşağı inmez
3. Aşama: Orta Şiddette İnatçı. Belirtiler her gün görülür ve geceleri haftada bir seferden fazla ortaya çıkar. Astımı denetim altında tutmak için genellikle her gün inhaler kullanılır. Ataklar haftada iki seferden fazladır ve günlerce sürebilir. Ataklar sırasında bedensel hareketler kısıtlanır ve akciğer kapasitesi yüzde 61-80 arasında değişir.
4. Aşama: Şiddetli İnatçı. Belirtiler gün boyunca sürekli görülür, geceleri sık sık ortaya çıkar ve ataklar da sıklıkla yineler. Bedensel hareketler kısıtlıdır. Ataklar sırasında akciğer kapasitesi normalin yüzde 60’ı kadar ya da daha azdır.
Astım tedavisi büyük ölçüde bu gruplardan hangisine girdiğinize bağlıdır. Örneğin, 1. aşama astımı olanların her gün düzenli ilaç kullanması gerekmez. Ama 4. aşama astımı olanların hastalığı denetim altında tutabilmek için yüksek doz kortikosteroit kullanması gerekebilir.
Astımlılar her aşamada hekim denetiminde olmalıdır. Asıl hedef hastanın olabildiğince bağımsızlığını korumasıdır; ama karşınızda kendi başınıza üstesinden geleceğiniz bir hastalık yoktur. Etkili astım tedavisi için hekimle işbirliği yapmalısınız. Astımınızı nelerin tetiklediğini, belirtileri nasıl izleyeceğinizi ve ne zaman yardım istemeniz gerektiğini hekiminizden öğrenebilirsiniz. Durumunuzu izleyebilmek için hekim “doruk akışı” günlüğünü nasıl tutacağınızı gösterecektir. Ve öğreneceğiniz şeylerden biri de özel kurtarıcı ilaçlan ne zaman almanız gerektiğidir.
Birazdan vereceğimiz öğütler yalnızca hekimin tedavi ve önerilerini tamamlayıcı bir unsur olarak görülmelidir.
Astımla başa çıkmanın üç temel yolu vardır. Birinci olarak, astım ataklarınıza neyin yol açtığını öğrenerek bunları önlemeye çalışabilirsiniz. Birçok vakada basit yaşam biçimi değişiklikleri ve daha iyi ev temizliği sizin ya da çocuğunuz için hayatı çok daha kolaylaştırabilir. İkinci olarak, astım ataklarını önlemek ve de ortaya çıktığında geçiştirmek için ilaçlar kullanabilirsiniz. Üçüncü olarak, vücudun astımı tetikleyen şeylere karşı duyarlılığını iyice azaltmak için bağışıklık tedavisi görebilirsiniz. Bu sonuncu tedavi her zaman değilse de, bazen çok yararlı olmaktadır. Birçok kişinin yaşam biçimi değişiklikleriyle astımı denetim altına alabilmesi nedeniyle, önce bu konuya eğileceğiz.