Ağrı Yönetimi
Ağrı tüm insanların yaşamları süresince birçok kez deneyimle -diği, sübjektif bir deneyimdir. Ağrı sözcüğünün kökeni Yunanca’da ceza anlamına gelen “poena” sözcüğünden gelmektedir. Ağrının yıllarca ceza olarak düşünülmesi, onun anlaşılması ve giderilmesi yönündeki gelişmeleri engellemiştir. Ancak ağrının bireysel ve sübjektif bir deneyim olması nedeni ile anlaşılması ve tanımlanması güç bir kavram olma özelliğini günümüzde de koruduğu görülmektedir.
Her birey, yaşadığı ağn şiddetini göstermek için farklı tepkiler verir. Bu tepkiler arasında normal davranışlarda değişme, depresyon, huzursuzluk, ajitasyon, yumruk sıkma, dişleri sıkma, yüzde üzgün ifade, acı, gerginlik, aşın bitkinlik ve yorgunluk en sık karşılaşılanlardır. Bireylerin ağrıya tepkileri toplumsal ve kültürel faktörlerden etkilenir.
Bireylerin ağrıyı algılama ve ağrı ile başetme dururdan ağrı eşiği ve ağrıya gösterilen tolerans ile yakından ilgilidir. Her iki durumda bireyden bireye farklılıklar gösterir. Bu nedenle, ağn kavramı incelenirken ağrı eşiği ve ağrı toleransı tanımlamalarının da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Ağrı Eşiği; bireyin uyanlabildiği en düşük uyaran şiddetidir. Uykusuzluk, yorgunluk, bitkinlik, anksiyete, korku, üzüntü, depresyon, içe dönüklük ağrı eşiğini azaltırken; uyku, dinlenme, sempati, dışa dönüklük, analjezikler, antidepresanlar ise ağrı eşiğini arttıran durumlardır.
Ağrı Toleransı; bireyin ağrı uyaranının durdurulmasını istediği en düşük ağrı şiddetidir. Uzun süren ve tekrarlayan ağrılarda ağrı toleransı düşer.
Ağrı Nedenleri; ağnyı oluşturan pek çok neden vardır. Bu nedenler, sinir, kan damarlan ve periost’a tümör hücresi infiltrasyonu, tümör tarafından sinirlere yapılan bası, enfeksiyon, inflamasyon ve nekroz, kas spazmı, doku iskiemisi, ameliyat, travma gibi, iç ve dış kaynaklı olabilirler. Ancak, ağrının oluşması için mutlak bir doku hasan gerekmemektedir, amputasyonlarda görülen fantom ağnsı hasarlı dokunun ortadan kaldırılmasına karşın yaşanabilen ağrıya bir örnektir.
Ağrı algılaması periferdeki ağrı reseptörlerinin uyarılması ile başlar. Ağrıyı algılayan reseptörlere “nosiseptör” adı verilir. Nösiseptörler vücut içinde, deride, kan damarlarında, derialtı dokusunda, kaslarda, fasiada, periostta, vissera ve eklemlerde bulunan serbest sinir uçlarıdar. Bu sinir uçları alçı, sıkıştırma, bası gibi mekanik etkenlerle, sıcak-soğuk gibi termal etkenlerle ve bradikinin, serotonin, histamin gibi kimyasal maddelerle uyarılabilirler.
Nosiseptörlerin uyarılması ile başlayan ağrının iletimi ve yorumlanmasında rol olan yapılar; ağrı lifleri, substantia gelotinosa, tala-mus, hipotalamus, beyin sapı, retiküler formasyon, parietal ve fron-tal kortekstir.