Fobi Hastalari
Fobi sahibi hasta öykülerinden çarpıcı olanlarını anlatır mısınız?
35 yaşında evli ve iki çocuklu, obsesif bozukluk tanısı konulmuş bir kadının bir görev gibi aldığı mevlithanlık dışında agorafobi, yani yalnız başına sokağa çıkamama fobisi bulunmaktaydı. Evinin tavanlarına kadar çamaşır suyuyla her tarafı silmekte, her gün tüm evinin temizliğine yeniden kalkmakta, eşini ve çocuklarını duş almadan ve giysilerini değiştirmeden eve almamaktaydı. Bu kişide böylelikle yalnız agorafobi değil, kir ya da kirlenme fobisi de bulunmaktaydı. Bu kişi altı aylık davranışçı psikoterapi ve ilaç tedavisi sonucunda bütün şikayetlerinden kurtuldu, artık eşi ve çocukları eve yıkanmadan girebiliyorlar ve kendisi de tek başına istediği yere gidebiliyordu. Kirlenme fobisinin, çok fakir, kişisel bakımın bile yeterince yapılamadığı bir aileden gelmiş olmasıyla da ilişkisi vardı.
28-30 yaşlarında genç ve tek çocuğu olan bir ev hanımı her gün oğlunun çamaşırlarını kontrol ediyordu. Başına kötü bir şey geldi mi diye bakıyordu. Fobik tutumu cinsellik konusunda da devam ediyordu. Özellikle doğum sonrası dönemde yıllarca eşiyle ilişki kurmaktan kaçınmıştı. İlk bakışta vajinismus sanılsa da aslında bunda AİDS fobisi olması da rol oynuyordu. Çünkü kocasının başka kadınlarla ilişki kuracağı ve onlardan AİDS getireceği kaygısını taşıyordu. Tedavi sırasında fobisinde çocukluğunda bir akrabası tarafından cinsel tacize uğramış olmasının rol oynamakta olduğu anlaşıldı. Aynı şeyin kendi çocuğunun başına da gelebileceğinden korkuyordu. Tedavinin seyrinden sonra eşiyle de ilişkileri normalleşti. Bu, travmatik fobi için belirgin bir örnek oluşturuyordu.
40 yaşlarında bir adam herhangi bir kaynaktan ve özellikle uyuşturucu madde kullanan kişilerin yerlere atmış olabileceği enjektör iğnelerinden birinin üzerine basması sonucu kendisine de AİDS bulaşacağı endişesini taşıyordu. Gerçekten de son derecede dikkatli olan bu kişi örneğin sokakta yürürken her yerde başkalarının fark edemeyeceği iğne uçlarını kolayca bulabiliyordu. Tedavisi sırasında çocukluk çağının oldukça katı kurallar içersinde geçtiği dikkati çekiyordu. Bu bir hastalık bulaşma fobisine örnek oluşturuyordu.
27 yaşında bir erkek hastada çok sayıda fobi bir arada bulunuyordu. Taşıta, feribota, asansöre binemiyordu, sosyal fobik özellikleri fardı. Kimselerle görüşmüyordu, sadece eski bir ilkokul arkadaşı ile ilişkisini sürdürüyordu. Üniversite mezunu olduğu halde hiçbir işte çalışamıyor ve evde de tek başına kakmıyordu. Dörtbeş yıldır devam eden bu sıkıntılar onu çok zor durumda bırakmaktaydı. Kontrolcü ve otoriter bir anne elinde büyümüştü. Bütün kararlarını annesi veriyordu. Annesinin memleketine taşınması ve kendisinin de bir kız arkadaş edinmesi ile birlikte şikayetleri kendiliğinden geçti. İşe girip çalışmaya da başladı.
25 yaşında, entelektüel, sosyal, iletişime açık bir işadamı cinsel ilişki sırasında erken boşalacağından korkuyordu. Bu nedenle hiç kimse ile cinsel ilişkiye giremiyordu. Bir kızla yakınlaştığı zaman basit bir neden bulup ondan ayrılıyordu. İlerleyen psikoterapileri sırasında o güne kadar hatırlamadığı bir anısı aklına geldi. 20 yaşında ilk cinsel ilişkisi erken boşalma ile sonuçlanmıştı. Bu da bilinçaltı olarak gelecekteki ilişkilerine genelleşmiş olduğu için böyle bir fobi oluşmuştu. Bunu fark ettiği zaman korkusunu yendi.
40 yaşlarında bir iş adamı uzun yıllar sürmüş uçak fobisini hep gizli tutmaya çalışmıştı. Bu nedenle sık sık da seyahat etmesi gerektiği için uçağa bineceği zaman mutlaka fazla miktarda içki içiyor ve o şekilde seyahati atlatmaya çalışıyordu. Bir defasında deniz yolu ile Japonya’ya gittiğinde uçakla dönmesi gerekmiş ve bir türlü korkusunu yenip uçağa binememişti. Bu korku o kadar büyük ve etkili idi ki aynı yolu gerisin geriye tren ve karayolu ile almak zorunda kalmıştı. Oysa bu kişi normal olarak iş ve ev yaşamında son derecede sağlıklı ve aktif bir insan idi. Yıllardır ihmal ettiği birkaç aylık ilaç tedavisi sonunda onu yıllardır esir eden tüm korkuları geçti.
28 yaşında genç bir iş kadını cinsel ilişki fobisi olduğu için üç yıldır nişanlı olduğu kişi ile evlenemiyordu. İlişki sırasında başına çok kötü şeyler geleceğini, çok canı yanacağını, böyle bir şey istemediğini belirtmekteydi. Nişanlısı ile cinsel ilişki olmamak şartıyla evlenmeyi kabul etmişti. Tedavi sırasında bu genç kadının, cinsel ilişki fobisinin özellikle çocukluk yıllarında anneannesinin anlattığı evlilikte ilk gece ile ilgili hikayelerden kaynaklandığı anlaşıldı. Buna karşı duyarsızlaştırma sağlanarak cinsel
Su fobisi olan 23 yaşında genç bir kız temizliğini suyla yapamıyor, duş almıyor ve denize de girmiyordu. Annesinin zorlaması ile ancak üç dört ayda bir banyo yapıyordu. Suya dokunduğunda kendini kötü hissedip korku krizi geçirmekte idi. Bu korkusunun temelinde annenin, çocukluk döneminde kızını fazla sıcak suyla banyo yaptırdığı ve sabunla kafasına vurarak, sıcak sular dökerek kızını cezalandırmakta olduğu anlaşıldı. O ana kadar kendi başına hiç banyo yapmamıştı. Sonuçta bu hâlâ annesinin baskısı, onunla birlikte banyoya girmesi ve yardımı ile olabiliyordu. Kendi başına duş alması önerilince bu şikayetleri adım adım düzeldi.
Cin fobisi olan 18 yaşında lise mezunu bir ev kızının aynı zamanda sosyal fobisi de vardı. Tek başına bir odada kalamamakta ve hâlâ annesi ile yatmaktaydı. Tek başına odada kaldığında cinlerin kendisini kontrol edeceğine, esir alacaklarına ve kötü şeyler yapacaklarına inanmaktaydı. Kızın ailesi ile de yapılan görüşmelerde ailede kuşaklar arası cin çarpma hikayelerinin anlatıldığı görüldü. Kendisine bilgi verildi, sosyal fobisi tedavi edildi. Özellikle sosyal fobisinin tedavisinden sonra cin fobisi de kendiliğinden kayboldu. Artık kendi odasında kendi başına uyuyabiliyordu. Yaklaşık bir sene sonra üniversite sınavlarında istediği bölümü kazanarak öğrencilik hayatına devam etme imkanı buldu.