Akut Sinüzit, Kronik Sinüzit Tedavisi
Baş ağrısı, burun tıkanıklığı, polipozis, burundan patolojik sekresyonlar ya da postna-zal akıntı gibi klasik kronik yineleyen sinüzit belirtileri yanında sinüs mikozları, mukoseller ve sinobronşiyal sendrom gibi ikincil belirtiler de saptanabilir. Standart sinüs grafileri birçok vakada normal bulunduğundan başlangıçta hastalıklı etmoid kompleksiyle bağlantısı düşünülmeyen belirtilere de dikkat etmek gerekir. Bunlar anosmi, epifora, kaynağı belirsiz baş ağrısı, nöralji tarzı belirtilerdir.
Ağrı kronik enfeksiyonlarda sık görülen bir belirti değildir. Akut alevlenmeler sırasında ortaya çıkar. Paranazal sinüs hastalıklarının tuba işlevini dolayısıyla orta kulağı etkileyerek işitme kaybına yol açtığı bilinmektedir. Enfekte ya da aşırı mukus doğrudan tuba ori-fisi üzerinden taşınarak tıkanıklığa neden olur ve orta kulakta asandan enfeksiyon ortaya çıkar. Normal görünen burun ve paranazal sinüslerle birlikte tuba işlev bozukluğu belirlendiğinde, tanımlanmamış etmoid hastalığından kuşkulanılmalıdır. Bu durum yalnızca orta kulağın tekrarlayan havalanma bozuklukları ve sonuçta seröz otite değil aynı zamanda tinnitusa da neden olabilir.
Ender görülen bir belirti de kronik postnazal akıntıya bağlı reaktif hiperemi sonucu gelişen ses kısıklığıdır. Anosminin kronik vakalarda olfaktor sinirin terminal dallarının dejenerasyonuna bağlı olabileceği de ileri sürülmüştür.
Kronik sinüzitli hastalarda yapılan bakteriyolojik çalışmalarda anaerob bakterilerin önemli bir rol oynadığı görülmektedir. En sık izole edilen anaerob bakteri Veillanella, Peptokok-kus ve Korinebakterium Aknes’tir. Bakteriyel sinüzitlerde en sık rastlanılan birincil patojenler hemolitik streptokok, H. influenza ve S. Aureus’tur. Ender olmasına karşın yineleyen vakalarda funguslara bağlı enfeksiyonlar da akla gelmelidir. Akut sinüzit tanısında yalnızca hastanın muayenesi yeterlidir. Nazal endoskopi ya da anterior rinoskopi bile yeterince bilgi verir. Gereksiz yere radyolojik inceleme yapılmamalıdır.
Kronik sinüzit tanısında transillüminasyon, ultrasonografi ve sinusomanometri gibi yöntemler deneysel açıdan ya da öteki radyogra-fik ve endoskopik yöntemlerle karşılaştırma açısından uygulanmışlardır. Standart sinüs grafileri sinüslerin geçirgenliği, büyüklüğü ve duvar bütünlüğünü değerlendirmek amacıyla kullanılır. Ön etmoid bölge rutin sinüs grafi-lerinde çok iyi görüntülenemez. Anterior rinoskopi de orta meatal bölge hakkında çok az bilgi sağlar. Burun endoskopisi ise bu bölgedeki mukosiliyer akış ve havalanmayı bozan yerel hastalık ya da anatomik defektlerin doğru olarak değerlendirilmesini sağlar.
Bilgisayarlı tomografi (BT) endoskopla görülemeyen ostiomeatal bölgenin derinindeki mukozal değişimleri belirler ve hastalığın yayılımına ilişkin bilgi verir.
Çocuklarda sinüzit genellikle gündüz ve gece öksürükleri, ağız kokusu, huy değişiklikleri, sinirlilik, ses kısıklığı, göz diş ağrıları gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Sinüzitli çocuklarda, kistik fibröz, immün yetersizlik, gastroözofa-geal reflü gibi hastalıklar araştırılmalıdır.
Akut sinüzitlerin tıbbi tedavisinde sistemik antibiyotiklerin (ampisilin sulbaktam, sefalosporinler, klindamisin) yanında analjezikler, dekonjestan burun damlaları kullanılabilir. Antibiyotiklerin en az 10 gün kullanılması gerekir. Benzoin tentürüyle buhar inhalasyonu yararlı olabilir.
Hasta, tıbbi tedaviyle iyileşmezse, hastalık su-bakut bir aşamadan geçtikten sonra kroniklesin
Kronik sinüzit vakalarında da önce iki hafta süreyle ağızdan antibiyotik tedavisi yapılmalıdır. Bütün bu önlemlere karşın hastada iyileşme gözlenmiyorsa cerrahi tedaviye karar verilmelidir. Başarılı bir sonuç alınması açısından cerrahi tedaviye ek olarak uygulanması gereken işlemler vardır. Bunlar sinüsler ve burnun havalanmasının düzenlenmesi (septum deviasyonu ya da damak yarığının düzeltilmesi, konkaya yönelik girişimler, adeno-idektomi, tonsillektomi); septik odağın ortadan kaldırılması (diş bakımı, tonsillektomi), sistemik hastalıkların tedavisidir (alerji, bağışıklık eksikliği, hormonal bozukluk, mukovi-sidozis).
Daha önce uygulanmakta olan her bir sinüse yönelik izole girişimler (Caldwell-Luc ameliyatı, antral lavaj) giderek terk edilmektedir. Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi yineleyen, kronik paranazal sinüs enfeksiyonlarının tedavisinde yaygın olarak uygulanmaktadır. Burun ve paranazal sinüs endoskopisiyle, sinüslerdeki mukosiliyer akış, sinüslerin havalanmasını ve drenajını engelleyen anatomik ve patolojik durumlar saptanabilmiştir. Bilgisayarlı tomografinin (BT) gelişmesi daha önce tanımlanmamış gizli patolojilerin belirlenmesiyle doğru tanıya gidilmesini ve endoskopik girişimde başarılı sonuçlar alınmasını sağlamıştır. Bu amaçla yıllardır yapılan endoskopik gözlem ve girişimler paranazal sinüs enfeksiyonlarının çoğunluğunun rinoje-nik olduğunu, enfeksiyonun burundan sinüslere yayıldığını kanıtlamıştır. Yineleyen sinüzit vakalarında enfeksiyon odağının ön etmo-id sinüste özellikle infundibulumda (maksiller sinüse giriş bölgesi) yerleştiği, maksiüer ve frontal sinüslerin durumunun ise infundi-bulumdaki fizyopatolojik değişikliklere bağlı olduğu ileri sürülmüştür. Bu nedenle, Mes-serklinger etmoiddeki enfeksiyon odağı ile daralmış ve kapalı bölgeler temizlendiğinde (fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi), büyük sinüslerdeki düzelmez gibi görülen mukoza patolojilerinin, bu sinüslere dokunmak-sızın iyileştiğini göstermiştir.