Allerjik Reaksiyon, Gelişen Alerjik Reaksiyon
Allerjik reaksiyonlar, konakçının aleyhine gelişen anormal doku zararlarına sebep olarak hastalanmasına ve ölmesine yol açan immünolojik reaksiyonlardan ibarettir. Aşırı duyarlılık reaksiyonları (ADR) olarak da bilinir. Dört temel tipi bilinmektedir. Bunlardan ilk 3’ü humoral gelişen, 4. ise sellüler gelişen ADR’dur.
Tip 1 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu. Anafilaktik tip aşırı duyarlılık da denilen reaksiyon, daha önceden uyarılmış konakçının (en az 10 günden sonra) ikinci veya çoğul tekrar karşılaşmasından sonraki dakikalar içerisinde (1-30 dakika) özellikle insanlarda solunum sistemini etkileyerek anafilaksi ve ölümle sonlanır. Allerji bir türün tüm bireylerinde görülüyorsa anafilaksi adını alır.
Çabuk tip allerjide denilen bu ADR, konakçının allerjenle ilk karşılaşmasında Ig E sen-tezlemesi ve sentezlenen Ig E’lerin vücuttaki mast hücrelerine eozinofiller tutunması ile hassas hale gelir. Birincide herhangi bir klinik belirti oluşmaz.
İkinci allerjen girişinde Ig E’lerin antijen bağlayan fragmanlarına (Fab bölgelerine) allerjenin tutunması mast hücreleri uyararak sitoplazmada yoğun olarak bulunan ve içlerinde histamin, serotonin, bradikinin, SRS-A, ECF-A gibi vazoaktif aminleri bulunduran granüller degranüle olurlar (patlar). Salınan vazoaktif aminlerin farmakolojik özelliklerine göre farklı klinik seyirde anafilaksi şekillenir. Çoğu kez, deride, trakeada hızla gelişen yangı ile karşılaşılır. Erken müdahale edilmelidir. Ayrıca solunum analep-tikleri (anafilakside ilk ve en etkili ilaç deri altı yolla 1/1000’lik epinefrin çözeltisinden 0.3-0.5 mi verilmesidir. Anafilaksinin şiddetine, hastanın çocuk yada erişkin olmasına göre doz ayarlaması ve gerekirse 20-30 dakika aralıklarla tekrarı gerekebilir. Kardiyo-vasküler kollapsla şoka girenlere intravenöz yapılması daha etkili sonuç verir) ve anti-histaminikler, kortikosteroidler ve kromolin sodyum gibi ilaçlardan da yararlanılır. Örneğin, histaminlere karşı antihistaminikler etkilidir. Solunum yetmezliği durumunda traketomi kaçınılmazdır.
Tip 2 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu. Sitotoksik Hipersensitivite. Komplement sistemin yönlendirdiği ADR’unda, allerjide etkili antikorların (Ig G) hücre yüzeyine tutunması halinde komplement de olaya karışarak hücrenin lize olmasını sağlar. Özellikle hemo-litik anemilerde, ABO kan grubu uyuşmazlıkları ve Rh uyuşmazlıklarında bu mekanizma gelişir. Penisilin, fenasetin ve kinidin gibi ilaçlar eritrositler üzerine bağlanarak antikor sentezini uyarabilir. Bu gibi otoantikorlar (IgG) sitotoksik ADR’nu başlatabilir.
Tip 3 Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu. Immünkompleks Tip Hipersensitivite. Vücutta spesifik antijenleri ile reaksiyona giren bazı antikorları oluşturduğu immün kompleksler, RES tarafından atılamayınca, dokularda (eklemlerde, böbreklerde vs) birikerek fonksiyon bozukluklarına sebep olurlar. Otoimmün hastalıklar da benzer reaksiyonlar oluştuğundan bazı bilim adamları otoimmünite içerisinde incelemektedirler. Eklemlerde artritis, böbreklerde nefritis, ve damarlarda vaskulitis gibi kronik hastalıklara sebep olmaktadırlar. Beta hemolitik streptokok enfeksiyonları bu grup allerjik reaksiyon olarak değerlendirilmektedir.
Tip 4 Aşın Duyarlılık Reaksiyonu. Geç Tip Aşırı Duyarlılık. İlk tarif edildiğinde 12 saatten sonra gelişen reaksiyonları tasnif etmek için geç tip/gecikmiş tip allerji denilmiştir. Ancak ilk üç reaksiyondan, antikorlardan ziyade T lenfositlerinin makrofajların bir tepkisinin sonucu şekillenmesiyle de ayrılır. Tüberküloz taramalarında kullanılan PPD tüberkülin testi bu temele dayanan bir allerjik reaksiyondur. Aynı zamanda hücre içi mikroorganizmalara vücudun hücresel bağışıklığının ölçülmesinde de kullanılabilir. Kontak hipersensitivite veJones-Mote hipersensitivitesi gibi çeşitleri bulunmaktadır.
PPD tüberkülin testinde, deri içi (0.1 mi, 5 Ünite PPD-S) enjekte edilen Mycobacterium bovis’in purifiye protein derivatlarına karşı derideki hücrelerin 72 saat içerisindeki tepkisi ölçülür. Hiçbir tepki oluşmayanlar bağışık olmayıp risk altında kabul edilirler. 10 cm ve daha fazla bir reaksiyon oluşanlar incelemeye değer, daha az olanlar şüpheli değerlendirilir.
Dişhekimliğinde yaygın olarak kullanılan; siman kaide materyalleri, restoratif silikatlar, fenol, iyot, timol, krezatin, formaldehit, sodyum hipoklorit, hidrojen peroksit, benzalkonyum klorid, bazı lokal anestezikler, civa bileşikleri, gümüş sülfit ile bunların birkaçının karışımı ile hazırlanmış kimi dolgu patlarının köpeklerdeki denemelerde deri reaksiyonlarını artırdıkları (geç tip aşırı duyarlılık) ve deri testlerinde pozitifliğe sebep oldukları ileri sürülmektedir.
Periapikal dokulardaki geç tip aşırı duyarlılık reaksiyonlarında, enfeksiyöz ajanlar kadar, buradaki dentin artıklarının, mikroorganizma toksinlerinin, pulpa dokularının ve kullanılan materyallerin başlatıcı rol oynadığı çeşitli araştırıcılar tarafından belirtilmiştir.