Solunum yolları hücrelerinden köken alan tümörlerdir. Akciğer kanserinin fizik ve klinik bulguları silik olduğundan çoğu kez tanıda geç kalınmaktadır. Genellikle tanı konulduğunda hastalık ilerlemiş ve ameliyat şansı yitirilmiş bulunmaktadır. Akciğer kanseri ilk olarak 1410 yılında Saksonyada Schbeerge maden ocaklarında çalışan işçiler arasında görülmüş ve tarif edilmiştir. Ancak otopsi raporlarına dayanan ilk akciğer kanseri olguları 1851 yılında ABDde bildirilmiştir.
√ Hastalığın görülme sıklığı nedir?
En sık görülen kanser türüdür. Erkeklerde en sık ölüm nedeni olan akciğer kanseri, son yıllarda kadınlarda da artma eğilimi göstererek meme kanserini geçmiş ve birinci sıraya oturmuştur. Her kanser türünde olduğu gibi akciğer kanseri de orta ve ileri yaş hastalığıdır, 40 yaşından sonra artmaya başlar, 50-65 yaşları arasında maksimuma ulaşır. 35 yaşından önce nadirdir.
Akciğer kanseri erkeklerde kadınlardan daha sık görülür. Ancak son yıllarda kadınlarda görülen sigara kullanımındaki artışa bağlı olarak akciğer kanseri gelişiminde de artış görülmüş ve bunun neticesinde erkek/kadın oranı eşitlenmeye doğru yönelmiştir. Akciğer kanserinin Türkiyede de giderek artmakta olduğu kaydedilmiştir. Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre akciğer kanseri olguları Güney Marmara Bölgesinde 100.000de 40tır.
√ Neden olan etkenler nelerdir ?
1.Tütün tiryakiliği :
Sigara kullanımı akciğer kanserinin %80-90ından sorumludur. Sigara dumanında bulunan polisiklik hidrokarbonlar, nitrozaminler, polonium 210, nikel, arsenik, kadmiyum, vinil klorid ve akrilonitrit gibi bir çok maddelerin kanser yapıcı etkileri ortaya çıkarılmıştır. Tütüne başlama yaşı, sigara içilen senelerin uzunluğu, günlük içilen miktar, tütünün cinsi ve kalitesi akciğer kanserinin gelişiminde etkili faktörlerdir. Ayrıca tütünün sarıldığı kağıdın cinsi ve kalitesi, sigaranın filtreli olup olmaması, dumanı akciğerlere derine çekme, sigarayı sonuna kadar içme ve sigarayı sürekli ağızda tutma da hastalığa yakalanma riskini artırır.
2. Hava kirliliği :
Akciğer kanserlerinde görülen hızlı artış büyük sanayi devrimleriyle birlikte ortaya çıkmıştır. Havayı kirlettikleri saptanan kanser yapıcı maddeler arasında 3-4 benzpiren, 1-12 benzperilen, arsenik oksit, kömür kadranı, kömür tozları, petrol ve petrol türevi dumanlar ve radyoaktif maddeler yer alır. Havayı kirleten bu maddeler içine ozon, asbest tozu, nikel, krom ve arsenik bileşikleri ile yanmamış alifatik hidrokarbonlar da sokulabilir.
3. Radyoaktivite :
Akciğer kanserli hastaların küçük bir oranında radyasyon suçlanmaktadır. Radyoaktivitenin yüksek olduğu ortamlarda yaşayanların akciğer kanserine yakalanma oranları, diğer ortamlarda yaşayanlara oranla 2-3 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Radyasyonun etkileri direkt dışarıdan maruz kalmak ya da solunum yoluyla alınması neticesi meydana gelir.
4. Viral enfeksiyonlar :
Çeşitli virusların akciğer kanseri gelişiminde rol aldıkları ileri sürülmüştür. Papilloma virus ve Ebstein Barr virus’un yaptığı enfeksiyonlar bunlardan ikisidir.
5. Pulmoner fibrozis :
Geçirilmiş solunum yolları ve akciğer doku hastalıklarının neticesinde meydana gelen bağ dokusu artışı pulmoner fibrozis olarak adlandırılır. Bu hasarlı doku üzerinde akciğer kanserleri daha sık olarak görülmektedir. Tüberküloz, kronik bronşit, bronşektazi, amfizem, enfarkt, kronik abse ve organize pnömoni gibi akciğer hastalıkları pulmoner fibrozise neden olabilir.
6. Mesleki koşullar :
Radyoaktif maddelerle ilgili işlerde çalışanlarda, kromat işçilerinde, nikel endüstrisinde çalışanlarda, asbest ile ilgili alanlarda çalışanlarda, demir cevheri ocaklarında çalışanlarda akciğer kanseri görülme sıklığı daha fazladır. Tarım ilaçlarında bulunan arsenik bileşiklerinin solunum yoluyla alınması akciğer kanseri gelişiminde bir etken olduğu ortaya konmuştur.
7. Diyetsel faktörler :
Vitamin A, C ve E, karoten ve selenyumun antioksidan özellikleri nedeniyle kanseri önleyici maddeler olduklarına dair kuvvetli deliller vardır. Gıdalar ile bu maddelerin alınması akciğer kanseri gelişimine karşı nispeten koruyucu olacağı düşünülmektedir.
8. Genetik faktörler :
Yapılan çalışmalar ile akciğer kanseri gelişiminde ailesel yatkınlık gösterilmiştir. Ailede akciğer kanseri olgusu bulunan kişilerde akciğer kanseri gelişimi riskinin 2,4 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
√ Hastalığın alt gurupları var mıdır?
Akciğer kanserleri çeşitli sınıflandırmalara tabii tutulmuşlardır. Bunların arasında en sık olarak aşağıdaki sınıflandırma kullanılmaktadır.
1. Yassı Epitel Hücreli Akciğer Kanseri :
En sık görülen akciğer kanseri tipini oluşturur (%40-60). Sıklıkla merkezi yerleşim gösterir ve büyük solunum yollarından köken alır. Daha az bir bölümü ise küçük hava yollarından köken alarak akciğerin kenar kısımlarından gelişir. Erkeklerde kadınlardan daha fazla görülür. Sigara ve solunum ile alınan zararlı maddelerle yakından ilişkisi vardır. Diğer tiplere oranla daha ileri yaşlarda ortaya çıkar. Diğer doku ve organlara yayılması uzun zaman içinde gerçekleşir, bu nedenle uzun süre ameliyat şansı devam eder.
2. Küçük Hücreli Akciğer Kanseri :
Tüm akciğer kanserleri arasında %15-30 oranında görülür. Akciğerin merkezi alanında gelişir ve büyük solunum yollarından köken alır. Sigara kullanımı ve hava kirliliği gibi dış etkenlerle yakın ilişkisi vardır. Diğer tiplere göre daha kötü huyludur. Yassı epitel hücreli akciğer kanserlerine göre daha erken yaşlarda ortaya çıkar. Hastalığın çok erken dönemlerinde diğer doku ve organlara yayılır. Vakaların 2/3ünde kanser tanısı konulduğunda diğer doku ve organlara yayılma vardır. Tanı konulan vakaların çoğunda ameliyat şansı yoktur. Tanı konulduktan sonraki ortalama yaşam süresi altı ay ile bir sene arasında değişir.
3. Büyük Hücreli Akciğer Kanseri :
Akciğer kanserlerinin %5-10unu meydana getirir. Daha ziyade küçük solunum yollarından köken alır, akciğerin kenar kısımlarında yerleşir. Klinik seyirleri adenokanserler gibi uzun sürelidir.
4. Adenokanser :
Akciğer kanserlerinin %10-20sini oluşturan adenokanserler hava yollarında yer alan salgı yapan hücrelerden köken alır. Kadınlarda da hemen hemen erkeklerde görüldüğü oranda görülür. Sigara ve kirli hava gibi dış etkenlerle ilişkisi çok azdır. Akciğerin kenar bölümlerinde yer alırlar, küçük solunum yollarından ve alveol adı verilen solunum keseciklerinden köken alırlar. Yassı epitel hücreli akciğer kanserlerinden daha kötü huylu olmakla birlikte küçük ve büyük hücreli akciğer kanserlerine oranla daha iyi özellik gösterirler.
Ne gibi şikayetlere yol açar?
Akciğer kanserli olguların %10unda ilk başvuru sırasında şikayetleri yoktur. Akciğer kanseri için tipik denecek herhangi bir şikayet ve bulgu yoktur. En sık görülen şikayet öksürüktür. Öksürük başlangıçta kuru olabilir, sonra balgamlı bir hal alır. Kanlı balgam görülebilir. Akciğer grafisi normal olan hastalarda kanlı balgam kanser tanısı için ipucu olmalıdır. Hastalarda göğüs ağrısı görülebilir, bu ağrı göğüs duvarında hissedilebilir ya da derinden gelen bir ağrı şeklinde de duyulabilir.
Büyük çaplı solunum yollarının tümör dokusu ile tıkanması ile nefes darlığı gelişebilir. Tümörün solunum yollarını tam ya da kısmi olarak tıkaması sonucu balgam atılımında bozulma meydana gelir ve biriken balgam içinde üreyen bakteriler pnömoni gelişimine neden olurlar, buna bağlı olarak da klinik bulgular ortaya çıkabilir. Tümörün diğer organlara yayılmasına bağlı olarak da şikayetler gelişebilir. Yayıldığı organda yaptığı bozukluğa bağlı olarak da değişik bulgular ortaya çıkabilir.
√ Fizik muayene bulguları nelerdir?
Hastalığın fizik muayene bulguları geniş bir yelpaze içerir. Bir kısım vakalarda fizik muayene bulguları normaldir. Tümörün solunum yollarında yaptığı kısmi tıkanmaya bağlı olarak bu alanda sınırlı olarak duyulan ve solunum havasının dar bir alandan geçmesine bağlı olarak duyulan ronküs adı verilen anormal sesler duyulabilir. Göğüs duvarına yakın tümörlerde, tümörün neden olduğu apse ve pnömonilerde, akciğer zarında sıvı toplanmasında ise bu durumlara uygun fizik muayene bulguları vardır.
√ Tanısı nedir?
Erken tanı akciğer kanseri tedavisinde çok önemlidir. Rutin laboratuar yöntemleri arasında akciğer kanseri tanısında yardımcı olanı yoktur. Cerrahi sınırlarda bir akciğer kanseri nadiren hastanın anlatacağı hikaye ile tanınır. Hikayesinde risk faktörleri ile temasın olup olmadığı sorgulanmalıdır. Fizik muayene bulguları normalden, uzak organlara yayılmaya ait bulgulara kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.
Radyolojik incelemede çok değerli yöntemler geliştirilmiştir. Bunların başlıcaları akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, akciğer sintigrafisi gibi yöntemlerdir. Ancak radyolojik incelemede kesin tanıya ulaşmanın mümkün olmadığı da unutulmamalıdır. Akciğer kanseri şüphesi olan her hastada mutlaka üç gün üst üste balgamın patolojik incelemesi gereklidir. Bu yöntem ile %20-40 olguda akciğer kanseri tanısına ulaşılır. Tetkik için en iyi örnek sabah erkenden ve güçlü öksürükten sonra alınan balgamdır.
Bronkoskopi akciğer kanseri tanısında kullanılan esas yöntemdir ve ameliyat şansını değerlendirmede önemli bir yeri vardır. Bu yöntemde hastanın üst solunum yolları uyuşturularak ya da genel anestezi uygulanarak bronkoskop denilen aletle burundan veya ağızdan girişimde bulunulur ve alt solunum yolları direkt olarak incelenir. Büyük ve orta çaplı solunum yolları direkt gözlenir, buradaki salgılar ve anormal oluşumlardan değişik yöntemlerle parçalar alınarak patolojik tetkike gönderilir. Akciğer kanserli olguların %60-90ının tanısı bronkoskopik işlemler neticesinde konulmaktadır.
Göğüs duvarına yakın tümörlerde bronkoskopi ile hasta alan görülemez. Bu hastalara transtorasik akciğer biyopsisi uygulanmalıdır. Bu yöntem ultrasonografi, floroskopi ya da bilgisayarlı tomografi eşliğinde göğüs duvarından değişik şekil ve ebatlarda özel iğnelerle girilerek tümör dokusundan parça alma esasına dayanır. Bu temel yöntemler dışında plevra biyopsisi, torakoskopi, mediastinoskopi, mediastinotomi, lenf bezi biyopsisi, torakotomi gibi tanıya yönelik yöntemlere de başvurmak gerekebilir.
√ Nasıl tedavi edilir?
Akciğer kanserinin tedavisi cerrahi tedavi, ışın tedavisi (radyoterapi), ilaç tedavisi (kemoterapi) ve semptomatik-psikolojik tedavi olmak üzere dört grupta incelenir. Planlanacak tedavi kanserin hücre tipine ve evresine göre değişir.
1. Cerrahi Tedavi :
Yassı epitel hücreli akciğer kanseri, büyük hücreli akciğer kanseri ve adenokanserin erken dönemlerinde esas tedaviyi oluşturur. Bu kanser türlerinin geç dönemlerinde ve küçük hücreli akciğer kanserinde cerrahi tedavi şansı yoktur. Küçük hücreli akciğer kanserinin sınırlı grubunu oluşturan çok erken döneminde cerrahi mümkün olabilir. Diğerlerine göre daha iyi huylu olması nedeniyle yassı epitel hücreli akciğer kanseri cerrahi müdahaleye diğer kanser türlerine göre daha elverişlidir.
2. Işın Tedavisi (Radyoterapi) :
Radyoterapiye en hassas tümörler; küçük hücreli akciğer kanseri, yassı epitel hücreli akciğer kanseri ve büyük hücreli akciğer kanseridir. Adenokanserlerin radyoterapiye hassasiyetleri azdır. Akciğer kanserlerinde radyoterapi tedavi edici amaçla veya ameliyat öncesi ve/veya ameliyat sonrası cerrahinin başarı şansını artırmak için uygulanır. Ayrıca hastayı rahatsız eden ve yaşam kalitesinin bozulmasına neden olan bazı bulgulara yönelik de radyoterapi uygulanabilir.
3. İlaç Tedavisi (Kemoterapi) :
Kemoterapiye en hassas tümörler küçük hücreli akciğer kanserleridir. Ayrıca büyük hücreli akciğer kanserleri de kemoterapiye duyarlıdırlar. Yassı epitel hücreli akciğer kanserleri orta derecede hassasiyet gösterirken, adenokanserler kemoterapiye de az hassastırlar.