Toros Devlet Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Nedim İnce, 1920’li yılların başından bu yana insanların yanık tene karşı ilgisinin arttığını belirtti.
Güneşin, yer yüzüne birçok ışın yaydığını, onlardan birinin de mor ötesi ışınlar, yani ultraviyole ışınları olduğunu hatırlatan İnce, bu ışınların a, b ve c diye 3 tipinin bulunduğunu belirtti. C ışınlarının dünyaya ulaşmadığını, dünyaya ulaşan ışınlardan yüzde 95’nin (a), yüzde 5’nin de (b) ışınları olduğunu ifade eden Nedim İnce, (a) ışınlarının bronzlaşmaya, (b) ışınlarının güneş yanıklarına, ciltteki yaşlanmaya ve en önemlisi de cilt kanserine neden olduğunu söyledi.
1920’li yılların başında yanık tene karşı insanların büyük bir ilgisi olmaya başladığını dile getiren İnce, şöyle konuştu: “90 senedir bu ilgi hızını kesmeden devam ediyor. ABD’de solaryuma verilen para 1 milyar dolar. Bu para ultraviyole ışınlarını almak, onun bronzlaştırıcı etkisinden yararlanmak için veriliyor.
Ama bir yandan bundan yararlanırken, kanser yapıcı etkisi ile de karşı karşıya kalıyoruz. Bu ışınlar cildi buruşturuyor, güzelleşelim derken çirkinleştiriyor.
Cilt kanserlerinin yaklaşık yüzde 95’ini güneş ışınları oluşturuyor. Dolayısıyla güneş ışınlarına direk maruz kalmak ve solaryum ile bu hastalığa biz davetiye çıkarmış oluyoruz.”
Şimdiye kadar görülen cilt kanserlerinin en saldırganının ‘Malin Melonoma’ olduğunu belirten İnce, bu kanser türünün 20 kat arttığının tespit edildiğini ve önümüzdeki senelerde daha da fazla artacağının düşünüldüğünü ifade ederek şunları söyledi: “İki nedenle böyle düşünülüyor. Ultraviyole ışınlarını ozon tabakası filtre ediyor. Ozon tabakası inceldikçe ultraviyole ışınları daha çok dünyaya gelecek. Geldiği zaman da bu cilt kanseri oluşması sıklığı artacak. İkincisi de güneşin altında bronzlaşma merakının artması.”
Bu tür rahatsızlıklarda yine erken tanının önemli olduğunu anlatan Nedim İnce, sözlerine şöyle devam etti: “Bu ‘Malin Melonoma’ dediğimiz şey bir ben.
Bu ben hızla renk değiştiriyor ve koyulaşıyorsa, kanıyorsa, büyüyorsa hiç vakit geçirmeden bir uzmana gözükmek gerekir. 3 hafta içinde geçmeyen yaradan, kaşınan ve kanayan yaralardan kuşkulanmak gerek. Güneş ışınlarından korunmak için şemsiye ve şapka kullanmalıyız. Saat 11.00 ile 16.00 arası mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmamak, uzun kollu, açık renkli giysiler giymek gerek. Bir de güneş ışığına çıkacaksak çok faktörlü güneş kremleri kullanılmalı.”
Özellikle çocukların güneşte çok kalmamalarını öneren İnce, sözlerini şöyle tamamladı: “Çocuklar için güneş bir miktar gerekli ama çok fazla kalmamaları gerekiyor. Çünkü gözde katarakt yapıyor bu ışınlar. Gözdeki mercekte bir takım hasarlara yol açabiliyor. O nedenle çocukların kolları ve bacakları bir miktar güneşte kalabilir ama uzun süre güneş altında kalmamaları gerekir.”