Hipertansiyon Nedenleri, Yüksek Tansiyonun Sebepleri
Neden bazı insanlar yüksek tansiyon hastası olurken, bazılarının tansiyonu gayet normal ölçüler içinde kalıyor? Birçok hastada, bu sorunun kesin cevabı bulunamaz ve böyle hastalara “Sebebi belirsiz tansiyon hastaları” denilir.
Kalıtımsal eğilimler, Tansiyon Hastalıkları
Yapılan araştırmalar, hipertansiyonun kalıtımla büyük ölçüde ilgili olduğunu göstermiştir. Tansiyon hastası bir babanın çocukları ve kardeşlerinin de aynı hastalığa yakalanma olasılığı bir hayli fazladır. Aynı şekilde, tek yumurta ikizlerinden birinde yüksek tansiyon belirlendiğinde, aynı hastalığın öteki ikizde de görülmesi hiç de uzak bir ihtimal değildir. Bu kalıtımsal ilişkilerin varlığı bilinmekle birlikte, nedenleri hakkında kesin bulgular henüz elde edilememiştir.Dünyanın hemen her yerinde yaşayan zenciler arasında, hipertansiyona yakalanma şansının, aynı yörede yaşayan beyazlara oranla iki kat daha fazla olduğu biliniyor. Siyah insanlar arasında, hipertansiyon, çok güç tedavi edilen ve “ani ölüme” yol açan hastalıkların başında gelen bir rahatsızlıktır. Yukarıda da belirtildiği gibi, aynı ortamda yaşayan beyazlar arasında hastalığın bu denli yaygın ve tehlikeli olmaması, hipertansiyonun, çevresel etkilerden değil, kalıtımsal etkilerden güç kazandığını kanıtlamaktadır.
Gerilim
Genellikle heyecanlı ve gergin bir ruh yapısına sahip olan insanlar, özellikle gerilim içinde oldukları anlarda, daha yüksek bir kan basıncı düzeyi gösterirler. Eğer bu gerginlik uzun süre, belki birkaç yıl devam ederse, tansiyon süreklilik kazanır ve gerginlik ortadan kalksa bile, yüksek düzey, aşağı düşmez. Gerilimin genel kaynaklarını hepimiz biliriz. Aşırı çalışma, mutsuz bir aile hayatı, uyumsuz evlilikler, ekonomik yetersizlikler bunların başta gelenleridir. Kimi insanlar, güçlü kişilikleri ile sorunlarını kısa sürede çözebilirler ve bu tür gerginliklerin olabildiğince kısa bir dönemde kalmasını sağlayarak, sağlıklarını da korumuş olurlar. Ama sorunları çözmeye çalışmak yerine onlarla birlikte, onların sürekli etkisi altında yaşamayı tercih eden insanların bir gün hipertansiyona yakalanması kaçınılmazdır. Bu nedenle gerilimden uzak durulması hipertansiyon hastalığı riskini azaltacaktır.
Şişmanlık
Sebebinin anlaşılamamasına karşın, aşırı kilolu olmak, yüksek tansiyonu davet eden unsurlardan biridir. Şişman insanlardan oluşan bir grup incelendiğinde, bunların çoğunda yüksek tansiyon eğilimi bulunduğu gözlemlenir. Ne var ki, bu hastalar, aşırı kilolarından kurtulduklarında, kan basınçları da her zaman olmasa bile, genellikle düşmektedir. Bu nedenle, aşırı kilolu tansiyon hastalarına hep zayıflamaları önerilir. Alkollü içkiler, tek başlarına tansiyonu yükseltmezler. Ancak fazla kalorileri nedeniyle şişmanlığa yol açtıklarından, tansiyon hastalarına içkiyi bırakmaları öğütlenir.
Sigara
Sigara, zamanla kan basıncının az da olsa yükselmesine yol açar. Bu etki, aşırı tiryakilerde, tütünün salgıladığı nikotin yüzünden daha da belirgindir. Nikotin, böbreküstü bezlerinden adrenalin ve noradrenalin salgılanmasını hızlandırır. Bu hormonlar da kan basıncının küçük bir oranda da olsa yükselmesine neden olur. Ancak, sigaranın hipertansiyonun nedenlerinden biri olduğuna ilişkin kesin bir kanıt bulunamamıştır.Ancak, sigara özellikle kalp atardamarlarının iç duvarlarında bozulma ve tahribata (atheroma) yol açtığından, eğer bir kişi hem sigara tiryakisi, hem de yüksek tansiyon hastası ise, iki tehlikenin birleşmesi sonucu, her an bir koroner yetmezliğiyle karşı karşıya demektir.
Böbrekler
Yüksek Tansiyon Hastaları böbrek sağlığında dikkat etmelidir. Böbreklerimiz, “renin” adı verilen çok önemli bir hormonu salgılayarak, kan basıncı yani tansiyon üzerinde yaşamsal bir denetim işlevi yaparlar. Renin salgılanmasının artması, daha fazla miktarda tuzun vücut içinde tutulmasını, böylelikle vücut içinde dolaşan kanın miktarında bir artış meydana gelmesini sağlar ki, bu da kan basıncının yükselmesi demektir. Renin artması, ayrıca angiotensin hormonunun daha fazla miktarda salgılanmasına yol açar. Angiotensin, atardamar duvarlarındaki kas halkaları için güçlü bir uyarıcıdır. Bu nedenle, angiotensin miktarı arttıkça, atardamarlar daha çok büzülür ve tansiyon da yükselir. Kişi sağlıklıysa, reninin yol açtığı bu iki tansiyon değişikliği, çok küçük düzeylerde gerçekleşir ve bünye etkilenmez.
Çok az sayıda da olsa, bazı insanlarda, böbreklerden birine ya da bir parçasına yeterince kan gelmez ve renin salgılanması çok yüksek düzeylere ulaşır. Bu da hipertansiyona neden olur. Böbreğinkansız kalması ise ya doğuştan gelen bir organizma bozukluğundan ya da böbreği besleyen atardamarların zamanla tahrip olmalarından (atheroma) kaynaklanabilir. Renin üreten hücreler, böbrekteki kan basıncının çok aşırı düşmesi sonucu yoğun bir üretime geçerler. Kana karışan bu fazla renin, atardamar duvarlarındaki kasların daha da büzülmesine yol açar, dolayısıyla, tansiyon daha da yükselir. Bu yükselme, birkaç gün ya da haftalarca sürebilir ve hasta, çok ağırlaşabilir.
Renin üreten hücrelerde çok ender görülen ve “haemangiopericytoma” adı verilen bir ur da aşırı miktarda renin salgılanmasına sebep olarak aynı etkiyi gösterir. Neyse ki, çok hızlı gelişen bu yüksek tansiyon türleri, oldukça ender görülür ve günümüzde son derece başarılı bir biçimde tedavi edilebilmektedir.Böbreklerden birinin ya da her ikisinin birden zamanla birkaç enfeksiyon sonucu tahribata uğraması, sidik yollarında taş oluşması ya da böbrekleri sidik torbasına bağlayan sidiksağanin daralması sonucu da aynı etki görülebilir. Bu nedenledir ki, yüksek tansiyon hastalarının klinik muayeneleri sırasında pyelogram ya da ürogram denilen böbrek röntgenleri mutlaka çekilir. Böbreklerin iltihaplanması da (nefrit ya da eski adıyla Bright’s hastalığı) yüksek tansiyonu hızlandırır.